Sabah sekiz'de saatimin iğrenç '' dırrrr '' sesiyle uyandım. Uyuşuk bir şekilde yataktan kalktım ve ayaklarımı sürüyerek banyoya gittim. Aynanın önüne geldiğimde yine savaştan çıkmış gibiydim. Açıkcası sabahları pekte güzel görünmüyordum. Sorun yok birkaç ufak sihirli dokunuştan sonra kendimi daha güzel bir hale getirebilirim. Ama önce tuvalete gitmeliyim.
Tuvaletten çıktıktan sonra elbise dolabımın karşısına geçtim ve kıyafetlerimle bakışmaya başladık. Yüzlerce kıyafetim olmasına rağmen hergün farklı birini seçmekte zorlanıyordum. Aralarından bulduğum dar paça kot pantolonumu, beyaz '' Cool Girls Don't Dance '' baskılı t-shirt'ümü ve Vans ayakkabımı giydim. Çantamı kaptığım gibi koşar adımlarla aşağıya indim. Annemin yanına gidip günaydın dedikten sonra masadan birkaç şey atıştırıp evden çıktım.
Servisimi bekleyeceğim yere doğru ilerlerken karışmış olan kulaklığımı açmaya çalışıyorum. Servisçimiz çok uyuzdur. Size yemin ediyorum ki sol şeritte bile en fazla kırk'la gidiyor. Servise bindim ve cam kenarında her zaman ki yerime oturdum. Güneş yüzümün tamamına taciz ediyordu ama ben buna razıydım. İçim sımsıcak oluyordu ve her seferinde tam uykuya dalacakken okula varıyorduk. Lanet adam. Eh bu arada kulaklığımı taktım ve tam kafamı cama yasladığım sırada arkamdaki kız bana günaydın dedi. Bunu beklemiyordum. Hem kız son sınıftı hem de ben serviste sınıftaki kadar konuşkan değildim. Neyse bende ona karşılık verdikten sonra önüme dönüp müzik dinlemeye başladım.
Doğruyu söylemek gerekirse müzik dinlerken bir saniye bile duramam. Serviste de hem şarkıyı söyleyerek hem de popomu sağa sola sallayarak insanların dikkatini fazlasıyla çekiyorum. Ahahah salak mıyım neyim yaa.
Yine tam uyuyacakken okula geldik. Ağır adımlarla sınıfıma çıktım ve çantamı sırama fırlattım. Sınıf arkadaşlarıma o harika ötesi sesimle;
- Günaydın Millet!, dedim.
Öff çok sıkıcı bunlar ya.
Delphine daha gelmemişti. Ama o geldiğinde ona ne yapacağımı biliyordum. Önce tuvalete gidip kendime çeki düzen verdikten sonra merdivenlerden aşağı Delph'in servisini beklemeye iniyorum kiii karşımda Bay Ego. Tanrım bu çocuk çok cool. Zaten o yüzden adı Bay Ego haha. Yüzüne bakmamak için kendimi zor tutarak, yanından geçerken bir oh çekerek koridora vardım. Tam adımımı attım ve Delphine'nin geldiğini gördüm. Konuşmaya her günki gibi başladıktan sonra merdivenlerden çıkarken dün neler yaptığını falan sordum. Kısa bir özet geçti ama konuşurken hala tereddütteydi. Yani o konuyu açmak istemiyordu. Ama yooo Delphine, sen kaşındın. Sınıfa çıkıp yerimize oturduktan sonra başladım.
- Dün senden mitoloji hakkında herşeyi anlatmanı istedim. Ama sen önemli birşey olmadığını söyledin. Ben de çok merak ettiğim için eve gittiğimde internetten araştırdım. Fazlasıyla ilgimi çektiği için de senden o kitabı istiyorum.
+ Kitabı okumak istersen tabii veririm ama amacını hala anlayamıyorum.
- Amacımı çok iyi biliyorsun Delph. Bu yüzden bu kadar tereddüttesin. O gün bana nasıl davrandığını ikimizde çok iyi biliyoruz. Öğrenmek istiyorum. Ne sakıncası olabilir ki bunun?
+ Hiçbir şey bilmiyorsun.
- Öğrenmeme izin ver o zaman!, sesim biraz yüksek çıkmıştı.
+ Neye bulaştığını bilmiyorsun Chloé. Sonuçların ne olacağını da bilmiyorsun.
- Kitabı verecek misin yoksa kitapçıdan ben mi alayım?
Derin bir OFFF çekerek önüne döndü.
Bütün günü yine birbirimize dargın geçirdik. Eve geldiğimde telefonumda bir mesaj gördüm.
'' Kitabı getirmeyi unutmam, merak etme ''
Özür gibi birşeydi galiba. Gülümsememi engelleyemiyordum. Sonunda Delph, sonunda!...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz Kimiz? 1.Sezon
Fantasy" Korkmana gerek yok, O'nlar yanında " derken bile, ben hep ölüyordum.