Delphine sürekli etrafına bakınarak garip hareketler sergiliyordu. Çünkü yani bilirsiniz DEHB'li olanlar böyle oluyor. İşte size söylemediğim şey, ilk tanıştığımızdan itibaren onun farklı olmasının nedeni, buydu. Dikkat Eksikliği Hiperaktivite Bozukluğu, psikolojik bir rahatsızlık. Bu rahatsızlık yüzünden kalabalık ortamlarda normal olamıyor. Sıkıntı basıyor ve hatta terlemeye başlıyor. Kimseyle çok açık ve rahat bir şekilde konuşamıyor. Ya da konuşurken yüzüne bakamıyor. Kızarıyor falan.
Şu an bulunduğumuz yer de fazlasıyla kalabalık olduğu için onun davranışları da hızla değişiyordu. Sanki birisi arkasından seslenmiş veya omzuna dokunmuş gibi hızla kafasını sağa sola çeviriyordu. Elimi sıkı sıkı tutmasına rağmen hala korunmaya ihtiyacı varmış gibi diğer elini göğsünün üstüne koyup birşeyler fısıldıyordu. Beni duymadığı çok belliydi her ne kadar '' Rahatla '' desem de yapıyor olduğu şeyleri yapmaya devam etti.
Arka bahçenin uzun yolunun sonundan köşeyi dönerken arkama bakıyorum ki o tanımadığımız ama çekici adam da hızını kaybetmeden arkamızdan geliyor. Biz uzaklaşıyoruz o hızlanıyor. Görünüşe göre tehlikeli bir durumdayız. Etrafımızdakilerin bakışları da cabası. Zil çaldı ama hala dışardalar. Ne kadar eğlenceli değil mi iki kızın elele yürümesi.
Merdivenlerin önüne geldiğimizde adamla aramızda iki üç metre vardı. Biz merdivenleri üçer beşer çıktık ama adam arkamızdan gelmedi. Sanırım Delphine'nin dediği oluyordu. Kalabalık ortamlarda rahatsız edilemiyoruz. Arkama tekrar baktığımda adamın on gündür aynı yerde duran siyah arabanın kapısını açtığını gördüm. Bu adamın neden herşeyi siyah? Yakışıyor ha.
Bu psikolojiyle derse falan gireceğimizi pek sanmıyordum. Herkes dersteydi ve nöbetçi öğretmenler bile gitmişti. Bayağı gecikmişiz galiba. Delph'in elinden tuttuğum gibi tuvalete çıktık. Derin bir oh çekerek birbirimizin suratına uzun uzuuuun baktık. Sanırım verebileceği bir cevabı yoktu. Ya da daha fazla konuşmak istemiyordu. Ama daha hiç konuşmadın ki be Delph...
Teneffüste kimseye çaktırmamaya çalışarak çantalarımızı kapıp tuvalete geri döndüm. Şu tuvaletlerde de ihtiyaç gidermek dışında herşey yapılıyor. Hayır anlamıyorum ne olmuş rimelin akmışsa yani..
Nöbetçi öğretmenlerle köşe kapmaca oynarmış gibi bir alt kat bir üst kat derken sonunda arka bahçeye vardık. İkimizinde konuşacak hali yoktu ama bütün bu olanlara bir açıklık getirmek zorundaydık.
Tam çok bilmiş konuşmama başlayacaktım ki Delph benden hızlı çıktı.
" Aslında sana bahsetmediğim birşey var.. "
Al işte, sonra neden sinirli biriyim! Sakin ol Chloé....
Neymiş o? manasında yüzüne baktım.
" Üç dört gün önce o meşhur kâbuslardan bir tane daha gördüm. Bu seferki seninle de alakalıydı ve korkmaman için söylemedim. "
Aah gerçekten hiç kormadım yaa.. Ölüyordum dimi kesin bak hahah.... Ne diyorum ben be.
" Tam olarak hatırlayamıyorum ama kaybolmamın sebebi sensin. Zaten bunların olmasının temel sebebi de sensin. O kitabı bu kadar çok merak etmeseydin belki herşey daha iyi olacaktı. Şu artist Tanrı'yla da uğraşmak zorunda kalmayacaktık. ... "
Devamını dinleyemedim. Artist Tanrı mı¿¡
Şu an onu burada bırakıp gitmem gerekiyordu çünkü söyledikleri canımı çok sıkmıştı ama o Tanrı'nın kim olduğunu o kadar çok merak ediyordum ki kessen terketmem.
" Artist olan kimin nesi?" gibi saçma bir soru sormuş bulundum.
" O kadar lafın arasında bir tek bu mu dikkatini çekti... Pekala, Ares..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Biz Kimiz? 1.Sezon
Fantasy" Korkmana gerek yok, O'nlar yanında " derken bile, ben hep ölüyordum.