0.6 | put his lips on my neck

459 184 12
                                    

Tavuk için son dokunuşlarını yapıp ızgara teline her bir parçasını özenle dizdikten sonra girişteki beyaz duvara yaslandı. Batmakta olan güneşe gözünü dikerken istediği diyara tıpkı güneş gibi çekip gitmek istedi. Kafasındaki düğümden ancak bu şekilde kurtulabileceğine inanıyordu. Yine kaçmak, her şeyi geride bırakmak istiyordu, en çok da onu.

Eskiye dair tüm hislerini cehenneminde yakalı çok olmuşken neden şimdi kendisi yanıyordu? İpini tuttuğu hayatının dizginlerini kimseyle paylaşmayacaktı. O yeri geldiğinde 'dur' diyebiliyordu; ama bu kuralı kendinde uygulama konusunda sıkıntılar çekiyordu. Söz konusu hayatıyken bile gözlerine inen bu perdeyi söküp atamaması normal değildi.

O, buradan hemen gitmeliydi.

Tavukların piştiklerinden emin olup ayağa kalktı ve eve girip mutfağa yöneldi, Taehyung'un kümesten kesilecek tavuğu alırken horozlar tarafından uğradığı hoş olmayan saldırıyı hatırlayıp kıkırdamasına engel olamamamıştı.

Aslında hayatı biriyle paylaşmak eğlenceli bir işti; lakin sürekli onun iyi ve güvende olup olmadığından, karnının doyduğundan, ateşinin düştüğünden ve kalın giyinip giyinmediğinden emin olmak yorucu bir işti. O bilmiyordu ki aşkın diğer tüm hisleri geride bırakıp zihne taht kurduğunu, eğer bir gün aşık olursa diğer herkes gibi düşünme yetisini kaybedeceğinden bihaberdi.

Taehyung'u giydirip saçlarını özenle taradıktan sonra söylediği o söz üzerine odadan çıkıp gitmişti. Aklına geldiği an utanma duygusu yeniden bedenini sarmaladı ve yaptığı hareketin çok çocukça olduğunun farkına bir kez daha vardı. Neden buna engel olamamıştı? Neyden kaçıyordu, Taehyung'dan mı? Hislerinden mi?

İçinde baş gösteren tek his oradan uzaklaşma isteğiydi. O an kendince emin oldu; onun yaptığı ve Taehyung'un söylediği şeyler yanlıştı, ve kendisi de oradan giderek hem onu hem yanlış hislerini cezalandırmıştı.

En azından kendisi öyle sanıyordu.

Jisoo radyonun yüksek cızırtı sesiyle irkildi. Ses salondan geliyordu. Yüksek ses hemen kısılmış yerini artık zor duyabileceği bir müzik sesi almıştı. Taehyung ne ara salona gitmişti ki? Hemen arkasını dönüp yeniden tezgahla göz göze geldi. Öğlen hızlı adımlarla arka bahçedeki kümese giderken ikisi de her şeye rağmen bu akşam yemeğinin özel olması gerektiğinden bahsedip duruyorlardı.

Jisoo tüm marifetlerini konuşturacak, yapabildiği en güzel yemekleri yapacaktı. Taehyung'un getirdiği bahçe sonundaki tel örgünün etrafında toplanmış taze yeşillikleri yıkadı ve güneş yavaş yavaş batarken kenardan bir mum yakıp tezgaha koydu. Artık daha iyi görüyordu.

Aklındaki tüm habis düşünceleri paketleyip uzaklara savurmaya kararlıydı, belki de adam, kızın tüm bu düşündüklerinden münezzehti. Belki de hiçbir şeyi kız kadar ciddiye almamıştı. Bu düşünce ona, ortada üstünde oturup düşünülecek bir şey olmadığı fikrini aşılayıp damarlarında özgürce dolaştırdığı an derin bir nefes aldı.

Radyoda çalan şarkı hala devam ederken Taehyung'un şarkıya eşlik eden derin sesi belli belirsiz kulağına çalınca bakışları bir yere sabitlenmişti. Yeşillikleri sabit tutmaya çalışan işaret parmağının doğrama tezgahı için bugünkü kurbanı olduğunu hissedince acıyla inledi.

"Lanet olsun!"

Fısıltıyla çıkan sesi eşliğinde parmağını havada sallamaya başladı. Kesik derin değildi ama çıkan kan bu düşüncesiyle çelişiyordu. Bekletmeden suyun altına tutup kağıt havluyu parmağına bastı. Artık daha az kanıyordu.

𝐠𝐨𝐝 𝐢𝐬 𝐚 𝐥𝐢𝐚𝐫 | 𝐯𝐬𝐨𝐨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin