0.8 | left me in pieces

360 157 7
                                    


Taehyung cılız mum ışığı altında yağan yağmuru izliyor, kırık bakışlarıyla içindeki kasveti damla damla toprağa akıtıyordu. Hiçbir şey beklediği gibi olmuyordu, şu an babasının onu bulup acımasızca işkence etmesi hatta kafasına silahı dayayıp tetiği çekmesi bile umrunda değildi.

Onu öpmüştü, cesurca davranıp tüm hissettiklerini ona dudaklarından dudaklarına kurduğu hayali köprüyle aktarmak istemişti. Aldığı yanıtları hatırladıkça kalbine ağır aletlerle darbe alıyor, nefesinin titremesine bu yüzden aldırmıyordu. O sadece, olabilir sanmıştı, bu ev ikisinin de kalın duvarlarında rengarenk çiçekler yeşertir sanmıştı.

Onun pamuk kadar saf ve tertemiz dünyasına kara mürekkepler damlatıyor oluşu kabullenebileceği bir şey değildi. Yağmur pencere camını var gücüyle döverken o derin bir iç çekti.

Onun burada ne işi vardı?

Bu saatten sonra hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağının farkındaydı. Belki de gitmeden kız gelip kendisi kovacaktı onu bu evden; ama genç adam buna fırsat vermeyerek tüm yanlış hislerini bu evde, gerisinde bırakmayı kafasına koymuştu. Ağır adımlarla ayağa kalktı, aniden çakan şimşekler odanın içine gün gibi doğarken Taehyung ifadesizce komodine yaklaştı ve üfleyerek mumu söndürdü.

Kaç saattir pencerenin ardında akşam vaktinde başlayan şiddetli sağanak yağışını izlediğini bilmediğinden gecenin bir yarısı olduğunun farkında değildi. Odasından çıkıp merdivenlere yöneldiğinde anında üşüdüğünü hissetti, elleri önce kollarını yoklayıp tahta korumayı buldu ve yavaş yavaş inmeye koyuldu.

Aklında sadece Jisoo'nun onu istemediği dönüp duruyor, kaçmanın bir yolunu arıyordu.

Zemin kata ayak bastığı an odayı aydınlatan şimşek kısa süre içinde kulaklarında yankılanan yüksek ses ile geri döndü. Karanlık salona kısa bir süre göz gezdirip en son bakışlarını ahşap dış kapıya çevirdi.

Yavaşça postallarına uzanıp ayağına geçirdi ve ahşap kapının gıcırdayarak açılmasının hemen ardından yağmurun daha da şiddetlendiğini hissediyordu.

Anında eve sızan su damlalarını gördüğü an beklemeden salona son bir kez daha göz gezdirdi ve dışarı çıkıp kapıyı kapattı.

Artık karanlık ormanla baş başaydı. Gürültülü şimşekler gökyüzünü deliyor, yağmur hızını artırarak bardaktan boşanırcasına yağıyordu. O ise kapının önünde durmuş sadece karanlık ormanı izliyordu, o an onda kaybolup sonsuza kadar keşfedilmemeyi diledi.

Dileğinin hemen ardından sonsuzluk onu içine çekmeye başlamıştı bile, savsak adımları ormana yönelirken eve bir an olsun dönüp bakmıyordu.

.

Jisoo, karanlık odada uyuyamamanın verdiği keyifsizlikle yastığını düzeltip durmaktan vazgeçip sıkıntıyla doğrulmuştu.

Yağmurda hapsolup içindeki kıpırtının akıp gitmesini istiyordu, tıpkı Taehyung'un içindeki kasveti damla damla toprağa savurmak isteyişi gibi.

Adımları camın önünde son bulduğunda yavaşça perdeyi çekmişti. Cama çarpan damlalar görünüşünü bulanıklaştırırken, bahçeye olduğu gibi düşen gölgenin netleşmeye ihtiyacı vardı.

Taehyung mum ışığı altında pencere ardından yağmuru izliyordu.

Jisoo damarlarında dolaşan kanın hızlandığını hissedip basit bir gölgenin bile zemine nasıl bu kadar büyüleyici düştüğüne anlam veremedi, Taehyung'un elleri arada cama gidiyor, sonra yeniden çenesinin altını buluyordu.

𝐠𝐨𝐝 𝐢𝐬 𝐚 𝐥𝐢𝐚𝐫 | 𝐯𝐬𝐨𝐨Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin