18.Bölüm

128 31 3
                                    

Selin'in evi İstanbul'un Avrupa Yakası'nda Beylikdüzü ilçesindeydi. Ev Tüyap'a çok yakındı. Ondan kaynaklı evi bayaa bir soğuktu. Yaz kış evi püfür püfürdü. Ama iyi güneş alırdı. Oturduğu bina on katlıydı. O en üst katta yani onuncu katta oturuyordu. Evi bu yüzden hem daha çok güneş alırdı hem de daha serindi. Aşağı katlar bu kadar serin ve güneşli olmuyordu. Binanın bir de asansör avantajı vardı. Zaten asansör olmasa o on kat nasıl kolay kolay çıkılabilirdi?

Bina daha beş yıllık bir binaydı. Beşinci yılını yeni tamamlamıştı. Zaten 21.yüzyılda yapılan yeni modern binalar hep yüksek katlı oluyordu. Ondan aşağı olmuyordu. Zaten bugünün İstanbul'unda ilerde kırk elli katlı gökdelenler bile yapılabilir. O şekil yapılan gökdelenler şuanda da var ama sayıları ilerde daha da artabilir. Evinde tek başına yaşıyordu. Anne ve babası Ataşehir'de yaşıyordu. Selin Polis Meslek Yüksek Okulu'ndan mezun olduktan sonra işe başlamıştı. Artık maaş almaya çalışmaya başlamıştı.

Ondan sonra artık kendi evine çıkmak istedi. Kendi evine çıktı. Evinde oturmaya başladı. Bir kere Narkotikten bir Polisle evlenmeye kadar gitmiş. Nişanlanmış Nişanlıyken Polis onu aldatmıştı. Ondan sonra herkese güveni bitmişti. Resmen aşka kendini kapatmıştı. O adamı çok seviyordu. Ona çok aşıktı. Sonradan aldatılınca aşka kendini tamamen kapatmıştı. Bir ay kendine gelememişti. Depresyonda kalmıştı. Sonradan kendini işine ve evine adayınca düzelmişti.

Üniversitede bir adama aşık olup aceleci bir şekilde nişanlanınca öyle bir duruma düşmüştü. Daha adamı tamamen tanımamıştı. Ne demişler "Acele işe şeytan karışır." Çok acele etmemesi gerekiyordu Bir yandan da belinde 33 kalibrelik bir tabanca bir de copu olan bir kadından çoğu erkek çekiniyordu. Polislerin o yönden özel hayatında başka bir meslekten biri olamıyordu. Olsa bile ilişkiyi uzatamıyordu. Ya boşanıyorlardı ya hemen evlenmeden ayrılıyorlardı.

Evinde kendine güzel bir yaşam kurmuştu. Bembeyaz koltuklar bembeyaz bir halıyla birleşmişti. Evinde renkte sadeliğe önem veriyordu. Beyaz iç açıcı bir renk olduğu için çoğunlukla onu kullanıyordu. Evi tertemizdi. Titiz bir insandı. Tabiki de hastalık değildi. Aşırı titiz biri değildi.

Normal bir insandı. Zaten işten dolayı evine fazla vakit ayıramıyordu. Sabah sekiz akşam sekiz işteydi. Bazen devriyeye çıktığı nöbete kaldığı günler oluyordu. O zaman geceleri de evde olamıyordu. Evine sabah geliyordu.
***
Kurbanını son darbeyi vurmamıştı. Bunun için de hiç vakti yoktu. Kurbanının pişmanlığı yüzünden okunuyordu. Mustafa'nın amacı adamın pişmanlığın Nirvanası'na ulaşmasını sağlamaktı. Adamın üzerindekilerin çoğunu çıkartmıştı. Adam sadece boxer ve atletle o soğukta titriyordu. Zaten Mustafa'nın amacı da oydu. Kurbanının o soğukta titremesiydi. Saat gece üçtü.

Hep o saatte evinin bodrumunda cinayetlerine başlardı. Mustafa üşüdüğü için ateş yakmıştı. Kurbanını da ateşin yanına getirmişti. Kurbanlarını çoğunlukla o şekilde öldürürdü. Kurbanının vücudunda kesikler vücuduna aldığı darbelerden dolayı bazı yerlerinde morarmalar olmuştu. Burnuna aldığı darbeden dolayı burnu sürekli kanıyordu. Adam yaptığı hırsızlıklardan dolayı çok pişman olmuştu.

Bugüne kadar iki yüze yakın ev soymuştur. İşinin ustasıydı. Polise de hiç yakalanmamıştı. Polis onu hep yakalamaya çabalamış ama yakalayamamıştı. Şimdi yaptıklarından çok pişmandı. Mustafa eli üşüdüğü için satırı tutamıyordu. Kurban katilinin gözlerine pişmanlık dolu gözlerle bakıyordu. Ama artık çok geçti. "Son pişmanlık fayda etmez." Derler ya o sözün söyleneceği en doğru yerdi.

Mustafa "Bir daha hırsızlık yapamayacaksın. Kimsenin eşyasına göz dikemeyeceksin. Herkes o eşyaları binbir emekle alıyor. Sen onların mallarına göz dikiyorsun. Şerefsiz!Şerefsiz! Şerefsiz! Hırsızlığı hangi elinle yapıyordun lan! Çabuk söyle dedi. Kurbanı "Sağ" iyince kurbanının sağ elini kesti. Ardından sol elini kesti. Ondan sonra kafasını en son vücudunu kesti. Ondan sonra kurbanının parçalarını evinin bahçesine gömdü.

Kabus (Tamamlandı)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin