sept

257 33 10
                                    

Hyungwon en son Hoseok'un saklamaya çalıştığı gözyaşlarını ve kapıdan aceleyle çıkan bedenini fark ettiğinde her şeyi hesaplaması bir dakikasını almıştı. Aceleyle maskesini ve şapkasını takıp hızlı adımlarla Hoseok'u takip etmeye başladığında bir an için kendini sevgilisine ihanet ediyor gibi hissetti. Fakat şuan bu hissin aslında kime ait olması gerektiğini düşünecek kadar da olanların farkındaydı. Tüm şehrin uyuduğu bu saatte, sessiz sokaklardan geçmek Hyungwon için korkunç olsa da birkaç metre ilerisindeki genç için alışılmışa benziyordu. Aniden bir ses duymasıyla korkuyla olduğu yere sindi. Hoseok'un kendisini fark etmemesi için ellerini ağzına bastırıp gözyaşlarını geri itti. Yavaşça olduğu yerden kalkıp dolu gözleri ile karşısındaki apartmana giren sevgilisini izlerken ağrıyan kalbini tutan Hyungwon her şeyin bir kabus olması için çoktan dua etmeye başlamıştı. Fakat gözlerini ışığı yanan daireye çevirdiğinde bunun için çok geç olduğunu anladı. Hyungwon ağzından bir hıçkırık kaçmasına engel olamayarak geldiği yola geri döndü ve eve ulaşana kadar beyninde dolaşan tüm düşünceler için ağlamasını sürdürdü. Her şeyden habersiz Hoseok yavaşça sevgilisini tek başına bırakmasını sağlayıp onu buraya getiren kişiye bakmak için alıştığı kapıya birkaç kez vurdu. Ağır ağır açılan kapının ardındaki kişi Hoseok'u görünce maskesini indirip yavaşça gülümsedi ve beklemeden karşısındaki bedene sarıldı. Sarılışa karşılık veren Hoseok hiçbir şey düşünmek istemiyor gibi gözlerini sımsıkı kapatıp başını çocuğun boynuna gömdü.
"İlaçlarını içtin mi?"
Başını olumsuz anlamda sallayan çocuğa karşın Hoseok kaşlarını çatıp elini yanağında gezdirdi.
"Changkyun, ilaç saatini aksatmaman gerektiğini söylemiştim."
Başını kaldırıp dolu gözlerle Hoseok'a bakan genç dudaklarının titremesine engel olamayarak yavaşça dudaklarını araladı.
"D-dün gece gelmedin, onun yanındaydın, ben de..sandım ki içmezsem belki...beni önemsersin ve gelirsin.." Başını tekrar eğen gencin çenesinden tutarak kaldıran Hoseok derin bir nefes alıp alnından öptü.
"Gelmem için böyle şeyler yapmana gerek yok, her aradığında geliyorum zaten."
"E-evet fakat benim için değil Hoseok, sen öleceğim için geliyorsun."
Çoktan ağlamaya başlayan gence sıkıca sarılan Hoseok hiçbir şey söylemeyip kollarının arasındaki zayıf ve hasta bedeni sıkıca sardı. Kendi yataklarında sarılacak kimsesi olmayan ve bedeni sağlıklı olsa bile ruhu ölen sevgilisini bir başına bırakıp başka birinin ruhunu canlı tutmaya çalışan Hoseok yapılacak en iyi şeyi yapıp her zamanki gibi özür dilemeyi ve susmayı tercih etmişti.

Lonely || 2WonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin