9. Bölüm

16 3 0
                                    

"Aptal!"

Bunu söylerken kafama küçük bir şaplak da indirmişti. Merve'nin kafama vurmasıyla küçük bir çığlık attım. Yüzüme gelen saçlarımı çektikten sonra Merve'ye döndüm ve çemkirmeye başladım.

"Ne vuruyorsun be! Sanki kötü bir şey yapmışım gibi."

Bana döndü ve 'seni parçalarım' bakışından attı. Sonra konuşmaya başladı.

"Daha ne yapacaksın. Aptal. Çocuğun yüzüne tükürseydin daha iyi olurdu herhalde. Sen söylediklerinin farkında mıydın o zaman. Çocuğun kalbi nasıl da kırılmıştır."

Odanın içinde bir tur attı ve tekrar bana döndü. "Sana ne oldu böyle? Sen böyle durumlarda böyle davranan biri değilsin ki."

Bugün yaşadıklarımızı tekrar düşündüm. Kalbi kırılmıştı. Merve haklıydı. Kendimi toparlamaya çalıştım. Titrek bir nefes aldım ve konuşmaya çalıştım.

"Ben sanırım heyecanlandım."

Bunu söylerken sesim neredeyse çıkmamıştı. Söylediğimi ben bile zor duydum sanki. Merve kafasını kaldırdı ve bana baktı. Sonra birden kollarını açtı. Küçük bir çocuk gibi yataktan fırladım ve onun kollarına sığındım. Sıkı sıkı sarıldım ona.

Sinirlense de hemen affediyordu. Kimin arkadaşı sonuçta.

Saçımı okşadı ve öptü. Sonra konuşmaya başladı. "Deli kız. Sen basbaya hoşlanıyorsun bu çocuktan."

Gülümsedim. Birazda utanç belki.

Kollarını ayırdı ve birlikte yatağa oturduk. Merve karşımda bağdaş kurdu. Derin bir nefes aldı ve bilmiş edasıyla konuşmaya başladı.

"Bildiğimiz üzere durum çok vahim. Ne yapabileceğimize bir bakalım."

Biraz düşündükten sonra telefonumu istedi. Çantamdan çıkarıp verdim. Şifreyi biliyordu zaten. En yakın arkadaşım olarak göreviydi de. Whatsapp'a girdi ve Umut'un son görülmesine baktı. Tabi ben de onunla beraber telefona bakıyordum. Son görülmesi öğle saatleriydi. En son kafede buluştuğumuz saate denk geliyordu. Yine umutsuzluğa kapılmıştım işte.

Evet orada sert konuşmuştum biraz. O ana kadar da öyle düşünüyordum. Yani arkadaş olduğumuzu ve sadece arkadaşça sohbet ettiğimizi. Sonra Umut masadan kalkıp gidince içime bi öküz oturmuştu sanki. O gittikten sonra derse girmeyip bir saat kadar öyle oturup kendi kendime analiz yapmıştım. Şu zamana kadar yaşadıklarımızı bütünüyle gözden geçirmiştim. O hep yanımdaydı. O şenlikten vahim bir durumda çıktığımda da, otobüsteki iğrenç durumla karşılaştığım zaman da hep kurtarıcım olmuştu. Yanımda olmuştu. Sonra uzun bakması ve arkadaşız deyince yüzünde oluşan o buruk gülümseme..

Merve'nin dediği gibi aptaldım ben. Bir de çocuğa sormuştum. 'Sence de öyle değil mi?' diye. Sanırım bazı şeylerin farkına varmam için böyle oturup uzun uzun düşünmem gerekiyormuş. Tamam seviyorum ya da aşık oldum demiyorum. Ama benim için değerli bir insan, tamam tamam baya değerli bir insan olmuştu. Ve ben şimdi ne yapmam gerektiğini bilmiyordum.

"Cihan'la mı konuşsak?" Merve bana baktı ve hiç acele etmeden ağır ağır gözlerini devirdi. "Bugün olanlardan sonra ben o çocukla muhatap olur muyum sence?" Durdum. "O zaman soruyu tekrar soruyorum. Cihan'la mı konuşsam?" Merve düşünüyormuş gibi yaptı. "Hımm.. Yani yakın arkadaşlar sonuçta. Sana Umut hakkında ipucu verir. Ne bileyim yani gönlünü almak konusunda." Ellerini dizlerine vurup tekrar konuşmaya başladı. "Allahım yine aklıma geldi bak. Önce diyorsun ki uzun uzun baktı gözlerimin içine. Etkilenmişsin de besbelli. Sakın inkara kalkışma. Gözlerinden anladım. Neyse. Sonra da çocuğa demişsin ki kahve arkadaşım. Ay çıldıracağım." Durup durup bunu söylüyordu. Yüzüncü kez tekrarladım. "Canım arkadaşım ben sana ne diyorum sabahtan beri? Ben o zamana kadar onu arkadaşım olarak görüyordum. Sonra oturup düşününce-" Sözümü bitirmeme fırsat vermeden omzumdan ittirdi. "Ee şimdi ne olarak görüyorsun peki? Ay yine heyecanlandım." Omuzlarımı düşürdüm. "Merve abartma istersen ha canım arkadaşım. Sadece arkadaştan daha öte bir şey olduğunu anladım o kadar." Kaşlarını kaldırdı. "O kadar yani." Başımı salladım. "O kadar " Ayağa kalktı. "Hadi inanmış gibi yapayım bari."

Denize TutsakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin