"Jungkook, kalkmayacak mısın?"
Yattığı yerden gözlerini yavaşça çevirmişti bana. Kendini bu şekilde harap etmesi, beni bitiriyordu.
"Jungkook..."
Gözlerini tekrar yorgana çevirerek cevapsız bırakmıştı beni. İyi olmadığını biliyordum, ama iyi olmasını istiyordum.
Onu iyileştirmek istiyordum.
"Konuşmayacak mısın benimle?"
Dolu gözlerine aldırış etmeden burnunu çekti yavaşça. Az sonra ağlayacak olması, kalbime bir ağırlık çökmesine neden olmuştu.
"Hyung, ben yapamıyorum."
Sonunda konuştuğunda, neden kendimi iyi hissetmemiştim?
"Onsuz yapamıyorum, her şeyimdi o benim. Neden şimdi yanımda değil?"
Acı çektiğini biliyordum, bunu görebiliyordum da. Yine de bir şey yapamıyordum işte. Tanrıya ne kadar onun yerine beni alması için günlerce ağlayarak dua etsem de olmuyordu işte. Belki de inanmıyordu bana ama acı çekmesini görmektense yok olmayı bile göze almıştım ben.
"Annem de yok, babam da."
Gözlerimi, içindeki bitikliği görmesin diye sıkıca yumduğumda ondan gelen bir hıçkırıkla dudaklarımın bükülmesine engel olamamıştım.
"Hem annemdi, hem babam. Ben ne yapacağım şimdi?"
Yavaşça açtığım gözlerim, gözlerine odaklanmıştı. Onu, tüm bunların arasından çekip, her bir acısını unutturmak istercesine öpmeyi düşünsem de, yapamıyordum işte.
Beni sevmiyordu.
Beni o anlamda, sevmiyordu.
"Ben varım ya Jungkook,"
Derin bir nefes çektim içime, karşımda ağlamaktan kızarmış gözleriyle bana bakıyordu. Çok fazlaydı.
"Annen de olurum, baban da."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
içimi döküyorum, kendime ৫ jikook
Fanfictionbu şehirde akşama doğru, yalnız ve ağlamaklı olduğumu bilsinler ||Behçet Necatigil||