Bardakçı köyü

61 5 0
                                    



Barbunya ülkesinin güney alt eyaletindeki kavak bıçkı şehrinde bulunan bardakçı köyünde çiftçilikle geçinen gariban yoksul bir aile yaşarmış, bu ailenin evlilik çağına gelmiş miyop hastası  kör Yusuf adlı bir erkek çocuğu varmış, bu çocuk zengin bir komşusunun nazire adlı kızına âşık olmuş, sonra babasından istemeye gitmiş. Çocuk da fakir olduğundan babası kızı vermeye yanaşmamış. Kız da erkek de birbirlerini çok seviyorlarmış, bir gün ikisi anlaşıp birlikte evlenmek için köyden kaçmışlar. Kavak bıçkının çorak ıssız ve kimsenin onları yakalayamayacağı bir çölüne gelmişler. Akşam vaktiymiş karanlık git gide artmış, fergana ışıkları gökyüzünü aydınlatıyormuş. Çocuk ve kız çok yorulmuşlar bir mağaranın üstünde oturmuşlar. Birbirleriyle sohbet etmeye başlamışlar, muhabbet koyulaşmış, çocuk etrafı kolaçan edeyim niyetiyle bir göz atmış, sonra bir anda ürkmüş, kız da ona sormuş neden ürktün diye, çocuk kıza dönüp demiş ki

Şu karşıya bir baksana Baban adamları peşimize takmış üzerimize doğru geliyorlar.

Kız da ne adamı sevgilim, karşıda birkaç bodur ağaçtan başka bir şey yok, çocuk daha lafı bitmeden kızı orada bırakarak topuklamış. Kız arkadan bağıra bağıra bir hal olduysa da çocuk korkusundan aldırış etmemiş ve kaçmış. Başta da belirttiğim gibi çocuk miyop olduğu için fergana ışığında birkaç gölgesi oluşmuş kuşburnu ağacını insan zannetmiş. Kız tek başına çölün ortasında yapa yalnız kalmış, ağlaya ağlaya bir hal olmuş. Şimdi ben ne yapacağım babamın yanına da dönemem artık diye kendi kendine söylemiş. Başka bir köye gitmiş orada bir eve sığınmış, sonra sormuşlar nereden gelip nereye gidiyorsun diye. Kız başından geçen her şeyi doğru şekilde anlatmış. Ev halkı kızın babasına haber vermiş gelip alsın diye, babası da benim öyle bir kızım yok diyerek evlatlıktan ret etmiş. Evde ailenin eşini 1 yıl önce kaybetmiş olan dul bir erkek varmış. Kıza evlilik teklif etmiş, gel burada kal, evlen benimle ailenin bir parçası ol, bu sayede kimsesiz de kalmazsın. Kız da mecburen bu teklifi kabul etmiş, evlenmişler. Kız geçmişini tamamen unutmak için adını değiştirmiş, yeni adı nazifeymiş, Yıllar geçmiş bu evlilikten bir kız ve bir erkek çocuğu dünyaya gelmiş. Kız günün birinde kanser hastalığına yakalanmış. Uzun zaman önce kendisini reddeden ailesine kanser olduğu haberi gitmiş. Annesi ve babası da ona acıyarak affetmişler, ziyaret etmek için bardakçıdan yarım günlük mesafede olan köyüne doğru yola çıkmışlar, iki köy arasında eşit mesfede bulunan bir çöle vardıklarında. Kız vefat etmiş. Ailesi köye vardığında tabutuna rastlamışlar tabi bilmiyorlarmış, kim ödü diye sormuşlar, kızın yeni adını bilen köylü nazife adında bir kadın öldü, çok masumdu günahsızdı demiş. Baba ve anne bilmediğinden "geçirilmiş ola (başınız sağ olsun)" diyerek kızın evine doğru yürümüşler eve vardıklarında kimse yokmuş çünkü herkes cenazedeymiş. Çok yorgun olduklarından içeri girip dinlenmişler. 3, 4 saat sonra nazirenin kocası ve onun ailesi eve gelmişler. Damat, kayınpederini ve kaynanasını görünce onlara sarılıp ağlamaya başlamış, Kızınızı kaybettik az önce cenazesini kaldırdık. Nazirenin annesi de ağlayıp, benim kızım mıydı az önce gördüğümüz. Damat, evet oydu, nazifeydi yani nazireydi, adını değiştirmişti geçmişini hatırlayıp üzülmemek için. Anne feryat figan ederek keşke ona sahip çıksaydık, kızımızı idfüzzz gözüyle görebilseydik. Aaah kızım vaah kızım demişse de iş işten geçmiş.


Nazireyi seven kör Yusuf'a ne mi oldu?

Korkusundan Güney alt eyaletini dahi terk etti, o kadar korkmuştu ki geceleri dışarı çıkamıyordu artık. Barbunyanın dokuz değirmen eyaletinin, başşehri olan koca kırık şehrine yerleşti, orada bir hasta hane de temizlikçi olarak işe başladı, doktorlar zamanla onunla arkadaş oldular, miyop hastalığına çare buldular, gözlük takmaya başladı, artık sağlıklıydı. Geceleri de dışarı çıkmaktan korkmuyordu artık, nazireye olan aşkından dolayı 8 yıl hiç evlenmedi, bir gün nazireye benzer bir kıza rastladı, ona aşık oldu, evlendiler 4 çocuk sahibi oldular, geniş bir arazi içerisinde şirin bir ev satın alıp orada yaşamaya başladılar, 5 yıl sonra büyük bir deprem meydana geldi dokuz değirmende binlerce kişi hayatını kaybetti, 5 milyon insan evsiz kaldı, Yusuf,  yıkılan evinin göçüğü altında ezildi, oracıkta öldü.

Barbunyanın yazmış olduğumuz,  yazmaya devam edeceğimiz, yaşanmış hikayelerini sizlere aktarmaya devam edeceğiz.

Sevenler ayrılmasın... 

BİLİMKURGU ÖYKÜLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin