Savaşa Hazırlık

20 4 1
                                    

Güneş yavaşca fener kulesinin penceresinden girmeye başlamıştı Arno'nun yatağı percereye yakın değildi bu güneş doğduktan sonra 15 dakika daha fazla uyumak içindi. Güneş ufukta belilir belirmez ilk kuleyi selamlıyor,bütün odalar adeta yanan bir taş fırına dönüyordu. Arno güneş ışınlarının yüzüne geldiğini farketti koyun postundan yapılma yorganını üstüne çekti ama nafile güneş ışınları kalın postu bile deliyordu ilk doğan güneş acımasız olurdu helede Kart-Hadash'ın Tüccar Fener'i kulesindeyseniz. Arno yataktan kalktı bu gece kimseyle takılmamıştı üzerinde onu yatakta tutucak başka bir beden yoktu. Sakince doğruldu ve etrafına göz gezdirdi. Odanın ortasındaki büyük masada duran tabağa baktı içinde peynir bir parça ekmek ve kızarmış tavuk budu vardı. Daha sonra hayal meyal odasına giren kat hizmetlisi olan kızı hatırladı kapıyı açtığında bütün fener kulesi sakinlerini uyandırmıştı. Arno kıza selam verdikten sonra geri uyumuştu. Bu büyük masada duran dolu tabağı açıklıyordu. Kalkıp önce üstüne birşeyler giydi yüzünü yıkadı ve puslu aynaya bakındı sakalları uzamıştı. Bu iyi birşeydi Arno 19 Yılın Son Savaşı'ında Emyong tarafından yaralanmıştı. İyileşmişti ama Emyong'un kullandığı hançerde ruh emen zehri vardı bu zehir kolayca tedavi edilebilirdi ama yan etkileri yıllarca sürebilirdi. Bir yan etkiside erkeklerde tüy çıkmasını engelliyordu  sadece tüy değildi zehrin amacı yaraların iyileşmesini engellemekti. Savaştan yıllar geçmesine rağmen Arno'nun en küçük bir kesiği bile 2 haftada anca iyileşiyordu. Arno zırhını giydi ve fener kulesinin camından son kez kasvetle baktı Baş Tüccar ile görüşmesi gerekiyordu bunun için Tüccarlar Locasın bulunduğu Tüccarlar Köşküne gidecekti ama tam 2 saat yürümesi gerekiyordu işte bu başlıca bir işkenceydi karanlık lordlarla tek başına savaşması bile daha kolaydı. Kart-Hadaash engebeli dar yollara sahip bir şehirdi ve bu yollar atlar için pek uygun değildi. Arno onu kurtaran kaptan Le Vagg'a küfrederek gıcırdayan eski tahta kapısını açtı tüm kuleye yayılan ses sinir bozucuydu uyuklayan muhafızlar bu sesle irkilmişti. Arno hızla merdivenleri indi demirden yapılma kalın kule kapısı açılmamıştı belli ki nöbet değişimi yapılmamıştı henüz. Kapı sabah nöbetçileri tarafından açılırdı Arno'nun gıcırdayan kapısı sayesinde nöbetçiler uyanmaya başlamıştı. Arno sert ve huysuz bir şekilde

"Ah prenseslerimiz yeni kalkmış. Hadi gelin Tüccar Feneri'nin Koruyucusu olarak sizlere kahvaltı hazırladım." dedi ve hızlıca yeni uyanmakta olan nöbetçileri tekmeledi. Askerler hızlıca kalkıp mahcup bir şekilde büyük demir kapının sürgülerini çektiler daha sonra kapı desteklerini kaldırdılar ve kapı kendiliğinden dışa doğru açılmaya başladı. Arno kapının tam açılmasını beklemeden dışarı atıldı ve 2 saat boyunca sabah yürüyüşü yapacağının farkında küfrederek yola koyuldu . Şehir gelen kaosa rağmen canlıydı. İnsanlar Kart-Hadaaas'ta gerçekten mutluydu. Barış, huzur ve sakinlik bu şehri güzel kılan en önemli etkenlerdi. Fener şehrin sahilinde yer alıyordu. Tüccarlar Köşkü ise şehrin en tepesindeydi. Arno tepeye vardığında nefes nefese kalmıştı. Geniş mermer blokların zemine döşenmesiyle oluşturulmuş meydana geldi, buranın tam ortasında Tüccarlar Köşkü yer alıyordu. Arno gelişi güzel konulmuş uzun mermer oturaklardan birine oturdu ve Kart-Hadaash'ı eşsiz kılan manzarayı izledi. İşte bu uğruna savaştığı şeydi. Soluklandıktan sonra yavaşça kalktı ve köşke yürümeye başladı. Köşkün kapısında bekleyen muhafızlar onu tanıyordu bu yüzden onu selamladılar, Arno oralı bile olmadı ve hızlıca içeri girdi. Köşk 2 katlıydı alt katı tüccar locası olarak kullanılan hükümet binası görevini üst kat ise Baş Tüccar'ın konutu ve ofisi görevini görüyordu. Arno alt katta çalışan tüccarları selamladı aralarında yakın dostu ve yaklaşık iki hafta önce babası korsanlar tarafından katledilen Mnson Le Jann'u gördü ve duraksadı. Mnson onu görür görmez yanına yöneldi ve sıkıca sarıldı. 

"Dostum nerelerdeydin babamın işlerini devraldım fakat tüccarlık kaptanlığa benzemiyormuş."

"Hah adi herif daha az kadınla uyusaydın babandan bir şeyler öğrenebilirdin."

Mnson'ın yüzü düştü Arno bunu fark etti daha babası katledileli iki hafta olmuştu bu espri pekte hoş değildi. Arno hatasını anlamış ve utandığını belli etmek için dudaklarını alta doğru büzdü. Ve yeniden Mnson'a sarıldı. Hala yaptığı hatanın üzüntüsüyle

"İşler nasıl Mnson." dedi. Bu soru üzerine Mnson yeniden kendini toparladı ve başka dertleri olduğunu hatırladı.

"Babam öldükten sonra şirketi devraldığım için Tüccarlar Locası sigorta paramızı vermedi. Neymiş şirketin yöneticisi değişmiş. Babam çok büyük yatırımlarla çıkmıştı seyahate. Bu adamların nasıl para kazandığını şimdi anladım."

Arno dostuna yardım etmek istiyordu biraz düşündü ve  çok önemli bir icat yapmış gibi heyecanla

"İstersen baş tüccarla konuşabilirim ne dersin ?" dedi.

"Hayır dostum o adama benim için yalvarman hoş değil. Neyse birazdan tüccarlar şehrin tahkimatı için toplanacaklar. Hadi kendine iyi bak."

Arno karşı cevap vermedi ve yeniden dostuna sarıldı. Arno tam görüşürüz diyecekken Mnson tüccar meclisinin kapısına yönelmişti bile. Arno Mnson'ın kapıdan girmesini seyrettikten sonra üst kata yöneldi merdivenleri ikişer ikişer çıkarak baş tüccarın yardımcıları ile karşılaştı. Yardımcılardan biri soğuk ses tonuyla 

"Buyurun Tüccar Feneri'nin Koruyucusu." dedi. Arno bu ciddiyete her zaman hayran kalıyordu. Bu adamlar bir gün bile aileleri ile tatil yapmıyorlardı ve üstüne üstlük çok az bir para alıyorlardı. Arno gümüş blokları ile döşenmiş holden geçerek açık kapıya yöneldi içerde Amiral Samwell Le Vagg ve Baş Tüccar Had Le Mann vardı. Arno'yu bekledikleri çok belliydi. Arno konuşmadan başı ile selam verdi. Ve onların konuşmaları bekledi. Baş Tüccar ince ve kısık sesiyle

"Arno... Değerli fener koruyucumuz nasılsın bakalım bu aralar barlardan çıkmıyormuşsun!!!Neyse konumuz bu değil bildiğin üzere Kart-Hadaash çok büyük bir tehlikede." dedi. Baş tüccar Kart-Hadaash'ın en zengin kişisiydi sadece Kart-Hadaash'ın değil Bilinen Diyarın en zengini idi. Ama ne yazık ki bu zenginlik Elf orduları karşısında pek bir işe yaramayacaktı hele de düzensiz ve talimsiz bir ordunuz varsa. Arno tam lafa başlayacakken Le Vagg sözünü kesti

"Sana bir görevimiz var sevgili Arno. Bu görev Kart-Hadaası'ın geleceğini belirleyecek.  Kanlı Tepelerde yaşayan yağmacı klanlar ve Bekche Koruyucu Krallığına bizim adımıza bir teklif götürmeni istiyoruz."

Arno şaşkına döndü. O mu? Bu imkansızdı peki ya Tüccar Feneri?

"Yokluğumda feneri kim koruyacak peki bu görev için daha çevik askerlerimiz var. "

"Eğer paramızı kullanıp asker kiralamaz isek koruyacağın bir fener olmayacak Arno" dedi hiddetle Le Mann. Tanrılar aşkına bu adam sinirlenmemeliydi, sesi zaten inceydi birde sinirli konuşunca sesinin iyice cırtlaması. Kulaklarınıza saf işkenceydi. Aslında Arno'nun konuşmaya bile hakkı yoktu birileri konuşup karar vermiş ve bunu Arno'ya bildiriyordu. Arno üzgünce yere baktı antika halıya daldı ve bir yolcuğu ve onun getirdiği zorlukları düşündü. Ve konuşmak üzere ağzını açmaya yeltendi fakat bu sefer Le Mann sözünü kesti sanırım asla konuşamayacaktı Arno

"Arno bu görevde bir tek sana güveniyoruz unutma Kart-Hadaas şuan ki orduyla bırak savaşmayı porsuk avlayamaz tek umudumuz sensin."

Amiral bu sefer daha yumuşak ve iknacı bir şekilde

"Sandallar ile Kanlı Dağ eteklerine kadar gidersin merak etme sana bir müfreze eşlik edecek. Daha sonra Kanlı Dağ patikalarından giderek Bekche'ye ulaşacaksın sonrada bize bir ordu ile dönmelisin Arno." dedi amiral . Umutluydular ama neye güveniyorlardı Arno bunu anlamak istiyordu ama aklında o kadar çok kurgu vardı ki şuan bunu düşünemeyecekti bir yandan zorlu bir yol yeniden bir savaş diğer yandan uğruna ölmeye ant içtiği Kart-Hadaash.







KADİM GÜNLÜKLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin