Arkamdan sarışın orospu diye bağıran piç yüzünden sınıfa gitme girişimim başarısız olmuştu. Tamam. Sarışındım ama orospu değildim. En azından 1. dereceden yakınlarım dışında kimse bana orospu diyemezdi. Hele o erkek fahişesi asla. Kantinin ortasında dikilişmiş gökten bir yerlerden sabır dilenirken dört kişilik gruplarıyla masadan ayaklandıklarını hissedebiliyordum.
Kantin masalarında oturmuş bizi izleyen salaklara bakındım, sanki film çeviriyorlar amk, ve sinirle arkamı döndüm. Onun o sırıtan yüzünü görmemle de sabır dilenmeyi kesip sağ koluma kuvvet dilenmeye başladım. Ama galiba biraz kas dilenmek için çok geçti. Hadi koluna kuvvet Efla. Arkasındaki arkadaşlarına dönüp ben yokmuşum gibi konuşmaya devam etti
"Prensesimiz sinirlendi galiba." bana döndü ve "Gözü de seğiriyor bunun." dedi.
Bu piç bildiğiniz alay ediyordu benimle. Yeni olduğu için mi benim kim olduğumun farkında değildi yoksa annesi disiplin kurulunda olduğu için mi bu kadar korkusuzdu? Okula geldiğinden beri beni gözleriyle boğan çocuk en sonunda cesaret edip ağzını açabilmişti. Tebrik ediyorum. Kimsin lan sen diyip mükemmel klişe bir şekilde kavga başlatabilirdim ama bir şans daha vericektim. Yakışıklıydı sonuçta.
"Ne dedin sen?" dediğimde "Yoksa para almıyor musun?" dedi.
Cesaretine hayran kaldım çocuk demek isterdim ama içimdeki bu sakin insanı dışarıya yansıtamıyordum. Yanındaki arkadaşları bile şaşırmıştı bu olayı uzattığıma. Normalde "o" harfi ağzından çıkar çıkmaz üstüne uçmam lazımdı.
En sonunda harekete geçip ona atak yapan bedenim "Hooop!" diye bağırıp araya giren bir adet Aydın'la durduruldu. Okan ve arkadaşları bir ağızdan gülüşürken "Yürü abi eğlenmek için yapıyor, uğraşma." diyen Aydın'ın gereksiz uzun bedeninden kurtulmaya çalışıyordum. Hayır, anlamıyorum bir insan niye bu kadar uzun olur. Beni kantinin çıkışına doğru sürüklerken upuzun bedeninden görebildiğim tek şey ikinci kankeytomeytopeytoşeytom olan Hande'nin Okan'ın çüküne tekme atıp bize doğru koşturmasıydı. He birde içinde bolca küfür barındıran bağırışmalarda kulaklarımda klasik müzik etkisi yaratıyordu.
Bundan sonra olanların bir iyi yanı bir de kötü yanı vardı. İyi yanı, arkadaşları Hande'nin peşinden gelmemiş yere yığılan Okan'ın yaşayıp yaşamadığına karar vermeye çalışmışlardı. Kötü olan ise benim çüküne vurulurkenki yüz ifadesini göremememdi. Ama yinede inleyişini duyabilmiştim. Artık kulaklarımda geri sarmaktan bıkmayacağım yeni bir kasete sahiptim.
Kendi sınıfımızın koridoruna çıkana kadar haykıra haykıra gülen Hande, sevgilisini görür görmez onun peşinden 12 lerin sınıfına girmişti. Aydın'la biz de her zamanki gibi kendi sınıfımızın kendi köşemizdeki yerimizi almıştık.
Uzun süredir zafer sırıtışına sahip olan yüzüm ve ben Aydın'ın kafama vurmasıyla gerçek hayata yani boktan bir okul gününe geri döndürülmüştüm. "Ne vuruyorsun be! Zaten sana sinirliyim. Hayır, işime neden karışıyorsun ki." diye çemkirmem bittiği an "Lan gerizekalı" diye yine ve yine atarıma noktayı koydu. Veya virgülü. Noktayı diyelim mutlu olsun.
İstemsizce aklıma kırk kere söylersen olur sözünü getirmişti. Piç, bana her saniye gerizekalı diyordu. Eğer bir gün mala bağlarsam her şey onun yüzünden olurdu. "Herif sana bir koysa uçarsın. Demedim mi ben yanında yokken kavga çıkarmayacaksın diye? Hem ne dedi ki sana?"
"Orospu dedi." Onun gibi vurgulayarak "Hem ne yapsaydım? Bekle iki saniye, Aydın'la gelicem ondan sonra birbirimize gireriz mi deseydim?"
"Farkındaysan yine günü Hande'yle ben kurtardım." dediği an mükemmel zamanlamayla Hande içeri girdi. "Biliyorum mükemmelim." derken dudaklarını büzmüş seksi yürüyüşünü yaparak arka sıraya gelmişti.
Onun arkasından giren birkaç öğrenci de ona kıskanan ve tiksinen bakışlarını atarak yerlerine oturmuşlardı. Zil çalmaya başladığında bütün içtenliğimle oflayıp masamın yanındaki kaloriferin üstüne doğru yığıldım. İçeriye hocanın girmesiyle Aydın önüne dönmüş Hande de yanımdaki sıraya oturup çantasından törpüsünü çıkarmıştı.
Ders edebiyattı yani tek konuşulmayan ve herkesin uyuduğu dersti. Son dersin içime verdiği mutluluk camın dışında bahçeden bana bakan yarmayla kelebek olup uçmuştu. Yarma dediğime bakmayın çocukla resmen aynı boydaydık. Yani işte aynı boyda olmasak bile kısa falan değildim. Tipinden mi bilmiyorum çocuk bir şekilde büyük gözükmeyi başarıyordu. Yine tebrikler kendisine.
Gözlerini benden ayırıp elindeki telefona diktiğinde birisine mesaj yazdığını anladım. Bir süre sonra çenesiyle bana işaret verdi ve aynı anda bütün sınıfta mesaj sesi yankılandı. Hayır, birincisi bu çocuk niye derste değil ikincisi o tekmeden sonra nasıl yaşayabiliyor üçüncüsü ben niye mal gibi telefonumun sesini kısmamışım. Orospu çocuğu Aydın. Salak yaptın beni.
Hocanın kendisine yakışmayan, güzelim mavi gözleri beni bulduğunda dersten atılacağımın çoktan farkına varmıştım. Özel okulda okumama rağmen dersten atılmakta rekor kırıyordum. Hatta sınıftan atıldığımda gidip sigara içmek için kendime özel bölgeler bile belirlemiştim. Yaşasın egemenlik!
"Hocam hiç zahmet etmeyin siz." derken çoktan kalkmış kapıya doğru yönelmiştim. "Bir sonraki derste de seni atmam gerekecekse, sen de gelmeye zahmet etme." dedi.
İtici kadın diye düşündüm yüzümü buruştururken. Dışarı çıktığımda kapıyı çarpıp merdivenlere yöneldim. Anlamıyorum, bugün üstümde mıknatıs falan mı var? Her manyak beni buluyor.
Yukarıya çıkıp kütüphanenin yanındaki öğretmenler tuvaletine girdiğimde arkamdan kapıyı kilitledim ve lavabonun üzerindeki yerimi alıp sigaramı yaktım. Öğretmenler tuvaletinde içmem büyük aptallık gibi gelebilir ama koca götlü hocalarımız buraya çıkmaya üşendiği için gün içinde bizim tuvaletlerimizi kullanıyorlardı.
Aklıma Okan yüzünden sınıftan atılmam gelince mesaja bakmadığımı hatırladım. Telefonu açtığımda konum göndermişti. Altına da mükemmel bir not bırakmıştı. "Tek gel." Benim mekanıma çağırıyordu. Benim mekanımda beni dövücekti. İşte ben buna gülerim. Ha ha
--
düzenliyorum koçlar
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eflâ (boyxboy)
Teen FictionEflâ kaos demekmiş. Ama bende ki tek kaos esprilerim veya her şeyi içimde yaşamaya çok alışmışım.