Okuduğunuza dair bir işaret. yalvarırım. bir ses.
-
Okula yürüyordum. Hande'nin içinde bulunduğu tuhaf duygu durumu halinden dolayı bacaklarım yoruluyordu. Gece yarın okula büyük ihtimalle gelmeyeceğini gelirse de geç geliceğini yazmıştı.
Dün akşam her birimiz de sahilden ayrılıp evlere dağılmıştık. Arca ile eve gittiğimizde biraz daha içmeye devam etmiştik. İçmek denemezdi. Nargilemin suyuna ucuz bir vodka koymuştum. Sonrasında közleri hazırlamıştım. Devamın da oluşan ortam duman altı bir salondan ve vodka buharıyla kafa bulmamızdı. Gece kaçta yattığımı bile bilmiyordum. Arca ile uzun uzun muhabbet ederken eninde sonunda benden saklanan şeyi anlamıştım. En azından anladığımı düşünüyordum. Evet, bütün gece içmemize rağmen daha bir cevap alamamıştım. Ne zaman muhabbeti ortaya açsam saçma sapan konularla geçiştiriyor ve adını bile bilmediğim bir arkadaşıyla yaşadığı tuhaf şeyleri anlatıyordu. Pek kulak asmamıştım. Cidden bir süre sonra hayatımda insanları dinlemeyi öğrenmem gerekecekti.
Okulun kapısını geldiğimde ağrıyan başımın acısını şakaklarımı ovuşturarak geçiştirmeye çalıştım. Aydın ilerde beni beklerken sakin adımlarla ona yürüdüm.
"Bok gibi gözüküyorsun. Evden geldiğine emin misin? Gece eve varamadan kaldırıma falan mı bayıldınız?" Sorduğu sorular sadece bir uğultuyken onaylayıcı bir şekilde mırıldandım. Yanına geldiğimde hiç durmamıştım. Elini alıp kolunu omzuma atmasını sağlarken okulun içine doğru ilerlettim onu ve kendimi.
Uyandığımda kaçıncı dersti bilmiyorum ama gözlerim yanıyordu. Dersin ortasında uyanmış olmanın verdiği sinirle masanın altında telefonumu açtım. Sınıf grubunda dönen birkaç anlamsız mesajı okuduktan sonra en son adını "Nargileminadınıpopokoydum" diye değiştirdiğim gruba girdim.
Efla: Hnadecik nerdesinn yav
Hande: Aptal arka çaprazında oturuyorum.
Hande: Günaydınlar paşa hazretleri
Kafama yanımda oturan öküz Aydın tarafından bir tokat indi. Boğazımı temizleyerek ters bakışlar attım ona.
Efla: kaç dakka var
Efla: ayrıca kaçıncı ders bu aq
Hande: Lan yanındakine sorsana gerizekalı.
Handa: 5 ve daha ilk onuncu dkkasındayız
Hande: Ayrıca Aydınnnnn
Hande: Noldu lan Aydın'a dersi dinlerken bitkisel yaşama geçicek az kaldı.
Daha dersin bitmesine yarım saat olduğunu öğrendiğim saniye yerimden kalktım. Hocaya kapıyı açtığımda "Lavaboya gidebilir miyim?" diye sordum ve dışarı çıktım. Bir kat aşağı indim. Kantine gitmem gerekiyordu. Sonrasında da sigara içmem. Kantine varana kadar kaçtığım koridorlarda dolanan müdür yardımcı yüzünden günün şu saatinde yeni uyanmıştım. Kantine girdim. Hayli kabarık olan borcuma bir de dört liralık boktan bir kahveyi eklettim. Yine mükemmel kaçış yeteneklerimle bu sefer iki kat yukarı çıkınca öğretmenler tuvaletine girip kapıyı arkamdan kilitledim. Yüzüm kapıya dönük bir şekilde telefonumu elime aldım. Mesajlar yağan telefonu açtım. Hande'nin mesajlarına cevap vermeye başlayan Aydın'la konuşmalarını okumadan gruba mesaj yolladım.
Efla: kardeşler ben derrse gelmiyım hoca bi boklar söylerse koşturun beni oraya
Efla: saolun varolun sevgiler
Telefonumu ait olduğu yere, göt cebime koyup arkamı döndüm. Zıplayışımla boktan kahvemden bir yudumluk yani 25 kuruşluk bir kısım yere uçtu. "Napıyosun burada gerizekalı. Ses çıkarsana." diye sinirlendim ve tuvalet kabininin üstünden camın dışına doğru sigarasını üfleyen Okan'a ters ters baktım. 24 saatlik bir zaman dilimde ona tanıdığım onu görme hakkım sadece birdi.
Sinirlerim altüst olurken dökülen kahveme bakıp yere doğru sövdüm. Bu sırada Okan beni izlerken "Değişik." diye mırıldanmıştı. Kabine girdim tuvaletin kapağına basarak yanına oturdum. Camın kenarına, daha fazla dökülüp beni hüsrana sürüklememesi için kahvemi koydum. Aptalın boş boş suratımı izlerken bakışlarını görmeme gerek yoktu, hissedebiliyordum. Bol kapüşonlumun ceplerine ellerimi soktum ve sigara paketimi aradım. Bu seferde ellerimin gittiği yerleri izliyordu. Sigara paketimin içinde olmadığı ceplere her an belirebilirlermiş gibi tekrar ve tekrar ellerimi soktum. Ta ki suratımın önünde ağzı açık bir paket sallanana kadar.
Hiçbir şey demeden bir dal aldım ve ağzıma koydum. Birbirimizin gözlerine bakarken cidden iki tane en mal insanın nasıl bir araya gelebiliceğini sorguladım. Bu kadar insan arasında niye en beyinsiz iki kişi ya?
Saniyeler geçtikten sonra "He... Çakmağın da yok." diyerek sigaramı yakabilmişti.
"Sen şimdi buraya hem sigarasız hem de çakmaksız geldin. Ne düşünerek?"
Kahvemden büyük bir yudum aldım.
"Seni düşünerek değildi ona eminim. Hem burası keşfedilmemiş güzel bir vahaydı. Ve sen tapusunu aldığım bu vahadasın. Ne düşünerek?"
Hayır, ben bugün böyle uyandırılmamalıydım. Daha yeni yeni beynimin işlevleri yerine gelirken bu atmosferde bulunmamalıydım.
"Burada hiç karşılaşmamamız benim normalde de buraya gelmediğimi göstermez." dedi. Onu taklit etmemin sinirini bozduğunu fark ettirmişti. Geçmiş olsun kardo.
Bir sigara daha yaktı ve kahvemi alıp yudumladı. Yorum yapmayacaktım. Yoruldum cidden yoruldum. Telefonuma gelen birkaç mesajla okuldan çıkmaya karar verdim. Hande ve Aydın hocanın onları öğlen salmayacağını yazmıştı. Bütün sınıfı. Bütün sınıf demek bende dahilim demekti. Ve hayır, ben dahil olmayacaktım. Tuvaletin kapağına tekrar basarak yere indim. "Nereye?" diye soran Okan'a dışarı kelimesini bahşederek okulun arka tarafına yürümeye başladım.
Yürürken peşimden geldiğini fark ettiğim Okan'a hiçbir şey demedim. Ne dersem diyeyim bir bok değişmeyecekti zaten. Servis araçlarının girip çıktığı kapıdan tanıdığım şöföre elimle selam vererek çıktım. Kolay olmuştu sadece haberi babuşa gidecekti. Fakat amcama gidecek olan mesaj beni hiç ilgilendirmiyordu. Birkaç metre arkamdan yürüyen Okan şuan daha gerçekçi bir mevzuydu. Kaldırımda durdum ve telefonumu açtım.
-Nargileminadınıpopokoydum
Efla: çantamı alıp benim eve gelirsiniz
Efla: ben kaçtım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eflâ (boyxboy)
Teen FictionEflâ kaos demekmiş. Ama bende ki tek kaos esprilerim veya her şeyi içimde yaşamaya çok alışmışım.