Havayla boğulma gibi bir eylem gerçekleştiriyordum. Hande sırtıma vururken Arca da kendi önündeki suyu bana uzatmıştı. Öksürüklerim arasında zar zor şişeyi ağzıma dayadığımda başından beri kahkahalarla gülen Aydın'a ters ters bakmıştım.
"Dalga geçiyorum oğlum, sen bi sakin ol." demişti. "Geçme dalga falan, geçme. Hem sen bana tripli değil miydin? Uğraşmasana benimle." diye çemkirmiştim. Sırıtışını devam ettirirken "Aman iyi, yenge deseydim belki bu kadar abartmazdın." demişti. Sabır dileyip gözlerimi Arca'ya döndürmüş "Şunun kafasına falan vursana susar belki." diye fısıldamış sonrasında niye diken üstünde otururcasına gergin olduğuyla alakalı sorular sormaya başlamıştım kendisine.
Aydın yine söylediklerimin ortasına dalmış ve "O bana kıyamaz ki." demişti. Arca nın yavaş yavaş büyüyen gözlerini görünce ağzından kaçırmış olduğu şeyi yeni yeni idrak etmeye başlamıştım. Hayır, Arca'nın Aydın'ı önemseyebileceğini pek düşünmüyordum ama demek ki süprizlere açık olmam gerekirmiş.
"Hande bir şey mi içti bu?" dediğimde sırıtan ve eğlendiği belli olan Hande dönmüş "Karıdan geliyo ondandır." demişti. Ne alaka lan. Küçük Hande orospusunun bile bilip benim bilmediğim şey beni boğardı. Kurdukları bütün cümleler sanki kendileriyle konuşuyorlarmış gibiydi. Hepsini birleştirdiğinde kesinlikle ortaya bir diyalog çıkmıyordu. Yine de bu aralar doğru düzgün çalışmayan beynimi kullanmaya çalışarak konuşmayı anlamaya çalıştım. Arca ise masadan yok olmuştu.
Aydın cıklayıp "Ne yapıyorsun Hande? Bak senin yüzünden kıskandı çocuk." dediğinde Hande Aydın ın kafasına çok sert olmayan bir tokat atmış "Çocuğa bok gibi davranan sensin kendine gel." demişti. Nasıl bir paralel evrene sürüklendiğimle alakalı hiçbir fikrim yoktu. Cidden ne bok yiyorlardı.
Düşüncelerimi aptalın "Aha! Bizim enişte de geldi." deyişi böldü. Hande nin yanından kalkıp Aydın ın yanına Okan ı görebiliceğim tarafa geçmiştim. Göz göze gelmemeye çalışarak alttan alttan onu kesiyordum. Bunu farkeden Aydın ,nasıl başardı bilmiyorum ama, sanki mümkünmüş gibi daha da pis pis sırıtmaya başlamıştı. Göz ucuyla kaşlarım çatık bir şekilde ona bakıp "Bu iş burada bitmedi, bana neler döndüğünü anlatıcaksın." demiş sonra Okan' ı kesme işime geri dönmüştüm.
Arada da Arca ya mesaj atıyordum. Onun için üzülmüştüm. Önümde gerçekleşen şeyleri algılamaktaki kıtlığım şuan kendime bile sinirlenmeme yol açıyordu. Ben, Efla kendime sinirleniyorum. Komik.
Bir süre sonra Arca elinde kahvelerle gelmiş ve karşıma oturmuştu. Hande ona dönmüş ve ona bir şeyler söylemişti. Özür dilemişti sanırım. Pek anlayamamıştım çünkü o sırada buraya doğru gelen bir adet Okan la meşguldüm. Aydına dönmeden "Doğru mu görüyorum?" demiştim Aydın da kafasını kahvesinden kaldırıp "Gözlerin daha o kadar bozulmadı merak etme." demişti.
Okan masamızın başında bittiğinde ağzında gevelediği cümleyi duymak için çaba sarf etmeme gerek yoktu. "Gelsene benle biraz." masanın geri kalanına bakarken gözlerinde amaçsızca duran aynalı güneş gözlüklerini çıkarmıştı. Hangi gerizekalı gece güneş gözlüğü takardı ki. "Senin hoşlanacağın türde kişiler, gerizekalı." demişti içimden bir ses. Belli belirsiz söverek ayaklanmıştım. Okan önden ilerlemeye başlayınca masadan sigara paketimi ve telefonumu almış sonrada "Dikkat et, bayılma." diyen Aydın a hareket çekmiştim. Arca ve Hande de sırıtırken masadan kahvemi alıp onu takip etmeye başlamıştım.
~~
ya ben bu hikayeyi kendi guilty pleasurelarımla dalga geçmek için yazıyodum. ama galiba bi iki kişi falan okumaya başlamış anlamadım noluyo. neyse bir sene sonra geri döndüm ama her an buharlaşabilirim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Eflâ (boyxboy)
Teen FictionEflâ kaos demekmiş. Ama bende ki tek kaos esprilerim veya her şeyi içimde yaşamaya çok alışmışım.