2. Bölüm

5.4K 56 3
                                    

  Şu birkaç sözle evsafı [nitelikleri] kabaca tarif edilmiş olan Çamlıca Bahçesi bundan evvel şimdiki gibi hüzünlü bir sükût-abad-ı tenhayî[sessiz ve tenha yer] değil, hengâmeli [kalabalık] bir sur-gâh-ı şevk üşagab [neşe ve eğlence yeri] idi.

 Tesviyesiyle, tanzimiyle [tertip ve düzeniyle] bir hayli zaman uğraşılan bu bahçenin 1286 sene-i rumiyesi [rumî takvime göre 1286 senesi][3] mevsim-i baharında [ilkbaharında] küşat edileceği [açılacağı] havadisi İstanbul ile Bilâd-ı Selâse [üç belde][4] tabir olunan mevaki [yerler] ahalisi beyninde [arasında] şayi olunca [yayılınca]erbab-ı heva vü hevesten [gezip eğlenme meraklısı] olan gençler ve bahusus böyle eğlenceleri erkeklerden birkaç kat ziyade aramaya tab'an [yaratılıştan] mecbur olan hanımlar hulûl-i vakt-i merhuna intizaren[belirli zamanın gelmesini bekleyerek] elbiseye, süse müteallik[ilişkin] hazırlıklara gereği gibi germiyet vermişler [ısınmışlar] ve bizim memlekette emsali [benzeri] henüz meşhut olmayan [görülmeyen]bu "moda" nüzhet-gâhtan [gezinti yerinden] her vakit ve belki mehtaplı gecelerde bile istifade maksadı kolaylıkla hâsıl olmak için pek çok aileler Çamlıca, Bulgurlu, Kısıklı, Tophanelioğlu, Bağlarbaşı içinde köşkler, haneler isticar ederek [kiralayarak] bahar gelir gelmez hemen nakle müsaraat göstermişler [taşınmaya girişmişler] idi.

  Nihayet o senenin mayıs ayı iptidalarında [başlarında] bahçe açıldı. İstirahat ve tenezzühe [dinlenme ve gezinmeye] mahsus olan cuma ve pazar günleri Üsküdar, Kadıköyü, Beylerbeyi gibi Çamlıca'ya civar sayılan yerlerden başka İstanbul'un mahall-i baidesinden [uzak semtlerinden], Boğaziçi'nden ve sair mahallerden arabalar, hayvanlarla ve bazen yayan olarak gelen kadın, erkek binlerce seyircinin bahçeye tehacümü [hücumu] hakikaten görülecek temaşalardan [seyirlerden] idi. 

 Hududu bir çeyrek saatte ancak devrolunabilen [dolaşılabilen] bahçe o kadar vüsatiyle [genişliğiyle] beraber o cemm-i gafiri [kalabalığı] istiap edemediğinden [alamadığından] halkın birtakımı girdikçe, diğer birtakımını çıkmaya mecbur eder idi. Bu suretle gerek yukarıki gerek aşağıki kapıdan lâyenkat' [sürekli] girip çıkan seyircilerin kesret-i izdihamıyla[çokluğuyla] o koca bahçe –teşbih biraz kabaca ise de– azim[büyük] bir arı kovanını andırır idi. Fakat bu bir kovan idi ki arıların bal alacakları çiçekler de içinde bulunurdu! İçeride kalanlardan, alafranga bir tabir ile, taife-i lâtifeye [güzel cinse, kadınlığa] mensup olanlar ezhar-ı baharîye rekabet eder [bahar çiçekleriyle yarışır] gibi en parlak, en güzel renkler içinde ve üçü beşi bir yerde çiçekler gibi iki taraflarına salınarak gezinirler ve bunlardan bal almak hevesiyle bî-karar olan [dengesini kaybeden] zünbur-mizaç [eşek arısı mizaçlı]genç beyler de çiçeklerin arasında ikişer ikişer dolaşırlardı.

  Bahçenin dışarısına gelince, o da bir başka âlem idi: Süslü hanımları, şık beyleri hamil [taşıyan] birkaç yüz kadar araba bahçenin etrafını kuşatarak bir zincir-i müteharrik [hareketli zincir] gibi birbiri ardınca muttasıl ve müteselsil devrederler [sürekli dolaşırlar] idi.

 Vakıa o tarihte ağaçlar daha pek genç ve belki çocuk, ormanlar ise pek seyrek olmakla beraber sunuf-ı nebatat [bitki türleri] içinde hüsn-imanzaraya malik [güzel bir görünüşe sahip] ve tezyin-i riyaza hadim[bahçeleri süslemeye yarayan] eşcar [ağaçlar] ve ezharın [çiçeklerin]ve çemenlerin her nev-i makbul ve muteberi [beğenilen ve değerli cinsi]kendisinde mevcut bulunduğu için baharistan-ı tabiatın [tabiatın bahar bahçesinin] bir mecmua-ı müntehabatı [seçilmiş bir topluluğu]gibi manzur olmaya liyakat gösteren [görülmeye lâyık olan] ve fazla olarak derununda [içinde] lâk ve köşk gibi enzarı [bakanları]başkaca memnun edecek şeyleri ve alelhusus [özellikle] istirahat ve huzur arzu edenler için ca-be-ca [yer yer] sandalyeleri, kanepeleri bulunan bu bahçe halkın sair seyir yerlerine olan rağbetini tamamıyla kendisine celp etmiş [çekmiş] idi. Binaenaleyh cuma ve pazardan gayrı günlerde ve bazen mehtaplı gecelerde bile bahçe züvvardan halî[ziyaretçisiz] kalmaz idi. Onun için demiş idik ki, Çamlıca Bahçesi bundan evvel şimdiki gibi hüzünlü bir sükût-abad-ı tenhayî [sessiz vetenha yer] değil, hengâmeli [kalabalık] bir sur-gâh-ı şevk ü şagab[neşe ve eğlence yeri] idi. Filhakika [gerçekte] o pirane-ser [yaşlı]ağaçlar vaktiyle genç idi. Heva-yı arzu önünde bî-karar olan ehl-i şebab[heves ve istekleri önünde dengesini yitirmiş gençler] gibi bunlar da en hafif bir rüzgâr ile hemen ihtizaza gelirler [salınırlar] ve şevk ve ümide dair güft ü şinide [konuşmaya] başlarlar idi!..


Araba SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin