44. Bölüm

230 10 0
                                    

Beyefendi sal a manjeye gitti. Sabahleyin köşkten Kadıköyü'ne, Kadıköyü'nden köşke kadar icra ettiği sefer ve müteakiben [ardından] sarı arabadan ve yüz elli liralık borçtan kurtulduğuna dair memnuniyet-aver [memnuniyet verici] haberle beyin gussası [üzüntüsü] azalıp iştihası açılmış idi. Sofraya oturdu. Ara sıra içinden gelen gizli ahları midesinin feryadına mağlûp ederek ariz ve amik [uzun uzadıya] yemeğini yedi. Meyvadan da sarf-ı nazar edemedi [vazgeçemedi]. Bu aralık arabanın hazır olduğunu söylediler. O zaman artık deseri muhtasar [kısa] geçerek hemen sofradan kalktı. Bir frenk sigarası yaktı, dudaklarına kıstırdı. Bastonunu aldığı gibi merdivenden indi. Bahçeyi geçti. Arabaya bindi. Üsküdar'a müteveccihen [doğru] gitti. Yirmi dakika sürmedi Üsküdar iskelesine vardı. Arabadan inip kayık iskelesine doğruldu. Bir otuz kadar kayıkçı beyin etrafını kuşatarak malûm olan lisan ve hareketleriyle tergibat ve iz'acata [kendilerine çekmeye ve eziyete] başladılar. Beyefendiyi bir gün evvel vapurla beraber İstanbul'a yetiştirmek için iki çifte kayığına almış olan hamleci de diğer kayıkçıların içinde idiyse de bu sairleri gibi beyefendiyi kolundan tutup çekmek, yanına sokulup kulağına mırıldanmak yollu muamelelerden uzak bulunarak yalnız beyefendiye: "Sen yine benim kayığıma geleceksin ya. Hele dur bakalım" manasını ima eder bir nigâh-ı tebessüm-amiz [gülümseyen bir bakış] ile bakıyordu. Filhakika Bihruz Bey otuz kadar kayıkçıdan onu intihap ile [seçerek] işaret etti. Hamleci mağrurane [gururlanarak] hemen kayığına doğru yürüdü. Arkadaşı da arkasından gitti. Bunlar kayığa girdiler. Sonra beyefendiyi de aldılar, iskeleden açıldılar.

— İzmir vapuruna gideceğim.

— Pek güzel. Götürelim.

— Vapurun nerede olduğunu bilir misin?

— Biz o vapurlara her saat müşteri götürürüz, hiç bilmeyiz olur mu?

— Bugün İzmir'e gidecek vapur var ya?

— Olmaz mı ya? Her hafta İzmir'e vapur var. Daha sabahleyin Kadıköyü'nden birisini götürdük.

— Kadıköyü'nden mi?

— Evet!

— Nasıl adamdı götürdüğünüz?

— Basbayağı adam. Bir efendi. Bir...

— Bıyıklı mı, sakallı mı?.. Genç mi, ihtiyar mı?

— Bıyıklı bir efendi. Sakalı da var mı yok mu dikkat etmedim.

— Adı nedir?.. Adını bilmiyor musun?

— Adını işitmedim. Hoşça bir ad, ama hatırda kalır mı ya?..

— Keşfi mi? Keşfi Bey mi adı?

— Öyle bir şey.

— Aman biraz gayret edin.

— Korkma daha vapur kalkmaz. O akşama doğru saat dokuzda gider, şimdi saat daha altıya geldi mi ola?

— Altı buçuğu geçiyor.

— Sen merak etme vaktiyle erişiriz. Yolculuk mu var? Yoksa birisine mi bakacaksın?

— Birisini göreceğim.

— Kısmet olursa akşama yine döneceksin öyle mi?

— Evet döneceğim.

— Kısmet olursa yine Üsküdar'a mı?

— Üsküdar'a döneceğim.

— Demek ki seni bekleyeceğiz.

— Evet bekleyeceksiniz.

— İşte İzmir vapuru. Salıpazarı'nın önünde yatıyor.

— Hangisi?

— Nemse [Avusturya - Macaristan] vapuru. Dumanı çıkıyor daha, görüyor musun?

Araba SevdasıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin