Bihruz Beyefendi konağa vasıl olduğu [vardığı] zaman saat yarıma gelmiş idi. Bey merdivenden çıkarken karşısına gelen Mişel Ağaya kitapların gelip gelmediğini sorarak "Geldi ekselans, salondadır. Mösyö Piyer de orada!" cevabını almakla hemen salona girdi.
— Bonsuar, mon şer profesör!
— Bonsuar Beruz Bey! Nasılsınız?
— Pek iyiyim. Siz?
— Ben de iyiceyim, lâkin sizden şikâyetim var.
— Ne gibi?
— Buraya göç edeceğinizi bana haber vermeli idiniz.
— Geçen defa, salı akşamı söylemiş idim zannederim.
— Hayır, öyle bir söz geçmedi.
— Unutmuş olmalısınız.
— Ben unutmam. Öyle bir lâkırdı olmadı ki unutayım!
— Neyse affedersiniz.
— Affetmek bir şey değil. Fakat başıma gelenleri bilseniz.
— Ne oldu? Başınıza ne geldi?
— Cuma akşamı, evet cuma akşamı ve gecesi çok rahatsız oldum.
— Vah, vah!
— Evet, alaturka saat on ikide köşke gittim.
— Ey!..
— Kapılar kapalı, kimseler yok. Vurdum, vurdum, vurdum.
— Sonra?
— Bağcı geldi. Onlar göç ettiler, burada kimse yok, her yer kapalı, demesin mi?
— Vah, vah!
— Vah, vah! Ama sa ma kutetre şer!
— Sonra ne yaptınız?
— Sonra... Arabayı savmış idim, bağcıya yalvardım gitti bana bir araba buldu getirdi.
— Ey?
— Beni Kadıköyü'ne kadar götürmek için arabacı iki mecidiyeden aşağı razı olmaz, zarurî kabul ettim.
— Ey, Kadıköyü'ne gittiniz öyle mi?
— Öyle ya. Orada bir dost var, onun evine gittim, onlar da an fami Adalara gitmişler.
— Ey? Se tün avantür sa.
— Vui, me sa ma kute şer vu save?
— Sonra ne yaptınız?
— Onları da bulamayınca arabacı beni bir otele götürmek istedi. Şehirden uzak, Fenaraki tarafında bir otel. Cesaret edemedim. İstanbul'a geçmekten başka çarem yoktu, iskeleye indim. O zaman sizin dostunuz Mösyö Keşfi'ye rastgeldim, selâm verdim. Beni tanımadı mı ne oldu, selâmımı almadan geçti gitti.
— Keşfi Bey mi?
— Evet!
— Hiç olamaz!.. Emposibl!
— Purkua?
— O burada değil, o İzmir'e gitti.
— Demek ki benzetmişim, gece karanlığında besbelli tanıyamamışım.
— İyi gördünüz mü?
— İyi gördüm zannediyorum, fakat mademki...
— Nerede ve nasıl gördünüz?
— Bir tütüncü dükkânı önünde bir şey alıyordu gördüm.
— Kendisine bir şey dediniz mi?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araba Sevdası
ClassicsAraba Sevdası her ne kadar yazarı Recâizâde Mahmut Ekrem tarafından "eğlenmek için" yazıldığı söylense de Tanzimat devrinde yetişen alafranga tiplerle alay etmek için yazılmıştır. İlk olarak 1895 yılında resimli olarak Servet-i Fünun dergisinde tefr...