1.Bölüm

706 209 277
                                    

Karanlık. Uçurum. Soğuk. Neresi burası?  Ah! Şimdi farkındayım. Fakat neden? Evin arka balkonunda ben ve annem. Ayaklarım çıplak. Üşümüş hatta buz tutmuş, keskin bir ağrı hissettiriyor. Taş zemin. Gıcırdayan eski bir sandalyede oturuyorum. Neden buradayız? "Dikkat et" dedi annem. Yarım metrelik, demirliği sallanan, eski bir balkonda düşmemek için çaba gösteriyoruz. Aslında yalnız ben. Annem kendinden pek emin. Yalnız benim için endişeli. İçinde bir sıkıntı var gibi. Anlamaya çalışmadım. Kafam pek karışık. Ne zaman ve ne için geldiğimizi hatırlamadığım küçük balkondan uzaklaşmak istedim. Burada kafamı toplayamıyorum. Üstelik boğuyor beni.

Ayağa kalkmak için demirlikten destek aldım. Az kalsın düşüyordum. Annem endişesini "Düşeceksin" diye yineledi. Bir an aşağıya bakmaya çalıştım; karanlık bir apartman boşluğu... Korkutucuydu. Demirliği tutmak için sol elimle bir hamle yaptım. Ah! Olamaz. Elim boşlukta kaldı. Boşluktayım, aşağıya düşüyorum.

 Küçük bir bağırışımdan sonra aniden havada durdum. Kalbimin fena atıyor. Bu.. Bu nasıl düşüş? Ne olduğunu anlayamıyorum. Ölüm korkusu. Demirlik bir anda yok oldu sanki. Boşluğa düşüyordum ve zaman bir anda yavaşladı. Ayaklarımla kalın bir elektrik kablosuna tutundum.

 Son şansım; bu kabloya tutunup alt katın balkonuna girmek. Acele etmeliyim. Ayaklarım kayıyor. Baş aşağı, dibi görünmeyen bir apartman boşluğunda, ayağıma takılan elektrik kablosuna asılı şekilde duruyorum. Ellerimle ipi tutmak için yukarı doğru hızlı bir hamle yaptım. Hayır tutamadım. Dönerek düşüyorum. Hayııır...!

Uyandığımda yatağımda hızlıca bir sağa bir sola döndüğümü hissettim. O neydi öyle. Garip bir kabustu. Ölmediğim için mutluydum. Ölüm! Ne olacak sanki... Yaşam hep biraz eksik, ölüm hep bir an kadar yakın. Düşüncelerim farklı kitaplardan ezberlenmiş, bazen birbirni tutmayan kesitler. Bu rüyalarsa aklımı yitirtecek cinsten. Beni hep farklı arayışlara sürüklüyor. Bu sefer ki neydi peki? Bilinçaltım nasıl işliyor Allah'ım?

Etrafıma baktım. Odada kimse yoktu. Henüz sabah olmamıştı. Hareket etmeye çalıştım. Her yerim tutulmuştu. Kabus aklıma geldi. Düşüş anı çok enteresandı. Zaman yavaşlamıştı ve sanki düşüşüm kontrolüm altındaydı. İpe bilinçli asılmış, sonrasında kontrolü kaybetmiştim.

Hâlâ hareket edemiyordum. Başımı bile oynatamıyorum. Kendimi zorladım. Ne olduğunu anlamaya çalışıyordum. Yaşadığımın rüya olabileceği ihtimalini düşündüm. Yeni uyanmıştım, rüya olamazdı. Gözlerim istemsizce kapandı. Yatağım aniden altımdan yok oldu. Yine düşüyorum. Bu sefer hiç bilmediğim bir boşluktayım. Yer yok, zaman yok.

Düşme hissiyle uyandım. Kalbim hızlı atıyordu. Korku ve şaşkınlık içerisindeydim. Ellerimi yumruk yaparak gözlerimi ovuşturdum.Alarm çalıyordu. Kapatmak için doğruldum. Derin bir nefes aldım ve tekrar yattım. Düşünmeye başladım. Kabusun etkisindeydim. Saate bakmak için telefonuma uzandım. Saat sabahın yedisi ve güneş yeni yeni doğmaya başlamıştı. Yatağımdan zorla kalkıp banyoya gittim. Uyku sersemliğim tam olarak geçmemişti. Lavabonun başında tahmini birkaç dakika öylece durdum. Açıkçası oraya kadar nasıl azmedip gittiğimi hatırlamıyorum.

Elimi yüzümü yıkadıktan sonra uykum kaçmıştı. Dışarı çıkmaya niyetlendim. Pencereden dışarı uzattım başımı. Serin, yumuşak, temiz yani huzur verici bir hava vardı dışarıda. Siyah kapşonlu hırkamı üstüme alıp çıktım dışarı. Ayağımda parmak arası terlik, altımda diz kapaklarımın altına kadar gelen basketbol şortu... Sokağın başındaki apartmandan çıkan adam dışında etrafta kimse yoktu. Ağır adımlarla havayı içime çekerek yürüyordum. Semt meydanına geldiğimde hava aydınlanmaya başlamıştı. Parkın içindeki banklardan birine oturup kulaklığımı hırkamın cebinden çıkarttım. Telefonuma takıp güzel bir müzik açtım. Başımı eğip gözlerimi kapattım. Uyuyasım vardı.

Burnumda güzel bir koku hissettim. Başımı kaldırıp etrafa bakındım. Köşedeki fırın haricinde açık bir dükkan yoktu. Bu koku da oradan geliyordu. Canım sıcak simit çekti. Karnım acıkmıştı aslında. Caddedeki börekçiye de gidebilirdim. Bir şeyler yeme fikri canlandırmıştı beni. Hemen ayağa kalktım. Fırından sıcak simit almaya karar vermiştim. Tam kapıdan içeriye ilk adımımı atmıştım ki hevesimi kıracak bir şey aklıma geldi.

Cüzdanım yanımda değildi. Cüzdanımı her zaman yanıma alırdım. Bu sefer neden yanıma almadığımı bilmiyorum. Ekmek kokusu, simit ve börek hayalleriyle tetiklenmiş bir açlık yaşıyordum.

Eve gidip cüzdanımı almaya üşenmedim. Nihayet elimde bir simit caddeye doğru yürüyordum. Bir yandan müzik dinliyor bir yandan taze sıcak simidimi yiyordum. Börekçiye ulaşmama elli metre kadar bir mesafe kalmıştı. Yavaş yavaş ilerlerken yan sokaktan gelen simsiyah bir köpek hızla önümden geçti. İri ve saldırgan bir köpeğe benziyordu. Ne yapacağımı şaşırdım. Oracıkta donup kaldım. Hiç beklemediğim bir anda sanki özellikle korkutmak için yapmıştı köpek bunu. Neyse ki beni farketmeden uzaklaşmıştı. Sakinleşip hızlı bir şekilde caddeye çıktım.

Börekçi caddenin karşısındaydı. Tahmin ettiğim gibi açıktı. Cadde neredeyse boştu. Evet pazar günü ve sabahın körüydü ama caddenin bu kadar boş olması garibime gitmişti.

 Yavaş adımlarla yolun ortasından caddenin karşısına doğru yürümeye başladım. Sol tarafımdan siyah bir araba hızla bana doğru geliyordu. Cadde boş olduğu için otobanda gidiyor gibi süratliydi.

Kendimi hızla kaldırıma atmak istedim. Hayır olamaz! Terliğimin kayışı koptu. Ayağım takıldı ve düştüm. Kalbim yerinden çıkacak gibi oldu. Araba frenlemiş ama buna rağmen kayarak yanlamasına bana doğru hızla geliyordu.

Aman Allah'ım, neler oluyor böyle? Yine aynı şey oldu. Yavaşladı. Hayat durdu. Etrafıma baktım. Bu da bir rüyamı yoksa? Hemen arkamdaki börekçi dükkanının içindeki tezgahtarın yavaş hareketleri dikkatimi çekti ve bu durumu daha net kabullenmeme yardımcı oldu. Araba hala yavaş bir şekilde üstüme doğru gelmeye devam ediyordu. Olayın şokunu üstümden atıp kaçmaya çalıştım. Arkamı dönüp kendimi tekrar kaldırıma atmak için ayağa kalktım, hızla börekçi dükkanına doğru koşmaya başladım. Her şey birden hızlanmaya başladı. Olamaz! Kapının önünde durup arkama baktım. Araba üstüme doğru takla atarak geliyordu. Arabayla aramda yaklaşık yarım metre kadar mesafe vardı. Yine durdu her şey. Anlayamıyorum. Rüyada olduğumu düşündüm ve uyanmak için kafamı arabaya vurdum.

Gözlerimi açtığımda büyük bir odadaydım. Yattığım yatağın yanında birkaç makine... Burası bir hastane odasına benziyor. Ya da...? Evet muhtemelen yoğun bakımdayım. Her yerim ağrıyordu. Hatırlamaya çalışıyordum. Yavaşlamıştı her şey. Olamaz. Tüm o olanlar gerçek miydi? İnanamıyorum. Ne oldu peki bana? Neyim var? Allah'ım çıldıracağım. Bu bir rüyaysa uyanmak istiyorum artık.

Ağlamaya başladım. Olanları aklım almıyordu. Yanımda konuşabileceğim kimse de yok. Neresi burası? Nasıl bir hastane? Neden kimse yok? Doğrulmaya çalıştım. Hayır hareket bile edemiyorum. Ellerim zaten yatağa bağlıydı. Kendimi fazla zorlamak istemiyordum.

Gözlerimle etrafa bakınmaya başladım. Geniş bir odaydı. Sağ tarafımdaki duvar uzunca bir cam koridoru gösteriyordu. Camın hemen yanında sensörlü bir kapı... Kapının üstünde kırmızı bir ışık... Yattığım yatağın karşısında küçük çelik bir dolap... Daha önce böyle bir dolap görmemiştim. Aslında daha önce böyle bir hastane odasına da rastlamamıştım. Garip bir yerdi. Üstün teknolojiyle donatılmış, modern bir havası vardı. Kapının üstündeki ışık yanıp sönmeye başladı ve ardından insan sesleri duymaya başladım. İçim bir nebze olsun rahatlamıştı ama hala heycanlıydım ve aklımda beynimi kemiren birçok soru vardı.

"Uyandı!"

HİKAYE DAHA YENİ BAŞLIYOR GİZEM MACERA PSİKOLOJİ FANTASTİK BİLİM KURGU HER ŞEY BU KİTAPTA İLK BÖLÜMÜ BU KADAR İLGİNİZİ ÇEKTİYSE BEĞENMEYİ UNUTMAYIN YAZIM YANLIŞLARINI VE KURGU HATALARINI YORUM YAPARAK BİLDİRİRSENİZ SEVİNİRİM

KENDİNİZE İYİ BAKIN İKİNCİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE
TAKİPTE KALIN

Geleceğin Karanlığı ❇🚀 UYANIŞHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin