Ölüp ölüp dirildiği, her dirildiğinde keşke ölsem diye yalvardığı elli beş günü devirmişti Deniz. Tam elli beş gündür yoktu süt kokan yavrusu, tam elli beş gündür uyuyamıyordu, nefesi yetmiyor ciğerleri kuruyordu.
Tam elli beş gündür elinde oğlunun yastığı, kaybolan kokusunu içine çekiyordu. Deniz, ölen oğlunun acısını her gün tazeleyip yeniden yaşıyor.
Kırk gün olana dek Ali de Denizle beraber yas tuttu, göz yaşı döktü. Gözleri önünde kucağında oğlu ile kendini camdan atan Ayla, kabusu olmuştu. Her gece tekrar tekrar o camdan atlıyor, her defasında Baran, 'tut beni baba ' diye bağırıyordu.
Kırkıncı gün evlerinde okuttukları mevlitte duydu ilk Denizin sesini. Kırk gündür konuşmayan kadından duyduğu tek ses hıçkırıklarıydı. Eve gelen hoca Kuranı Kerim okurken, bir yandan ağlayıp bir yandan da oğlu için dua mırıldanmıstı ruhunu öldürdüğü kadın. Okuduğu Fatiha suresinden sonra ellerini yüzüne sürerken hıçkırıkları arasına karışan 'oğlum ' kelimesinin acısını hissetti kemiklerinde. Duyduğu sese şükretmesi gerekirken, hissettiği acıya âh etti Ali....Kırk mevlidinden sonra şirkete gitmeye karar verdi, buna mecburdu da. Acı her ne kadar taze olsa da hayat devam ediyordu, edecekti. Denizin kendisini toparlaması için ilk kendini düzeltmesi gerekiyordu. Şirkete geldiği ilk gün hemen oda düzenini değiştirdi, altıncı katı tamami ile iptal ettirip bir alt katta daha küçük bir odaya taşıdı kendi odasını. Şirkete her gelişinde aldığı nefesi odasına girip hıçkıra hıçkıra bırakır olmuştu. Yeni sekreteri orta yaşlarda olan Aysel, her gün gelip kardeşi yaşında ki adamı saçlarını okşaya okşaya sakinleştiriyordu. Eski sekreteri cenazeden sonra istifa etmiş yerine Aysel hanım geçmişti.
On beş gündür Ali şirkete gidiyor, Deniz sabah erkenden kalkıp şöförle mezarlığa gidiyor akşama kadar orda durup, akşam üstü güneş batımında sahile gelip denizi izliyordu. Iyice kendini kaybetmeye baslayan, beden sağlığının yanı sıra akıl sağlığını da kaybeder hale gelmişti Deniz. Halüsinasyonlar görmeye başlamıştı. Ruyalarında oğlunun sesini işitip, gündüzleri hayalini görür hale gelmişti. Bunu hiç kimseye dememe kararı almıştı kendince. Zira derse birine, oğlunu yine öldürecekler korkusu dolmuştu içine.
Elli beşinci günün akşamı yemek masasında oturdular yine, Ali zoraki bir iki kaşık çorba içerken, Deniz çorbasını karıştırıp duruyordu. Karşı sandalye de oturan oğlunu görünce hafif bir tebessüm kondu dudaklarına, sonra hemen sildi bu tebessümü. Eğer Ali görürse tebessümü anlar diye korktu yüreği kendince."Neden öldü benim oğlum?"
Oğlunun gözlerine bakarken sordu yine bu soruyu. On beş gündür her akşam aynı soruyu soruyor cevap beklemeden devam ediyordu konuşmaya
"Ne biçim adamsın sen, kurtaramadın mı oğlumu?"
Oğlunun gözlerinde ki nemi görünce hey heyleniyor iyice Deniz
"Niye ağlattın oğlumu Ali?!"
Sonrası Baranın görüntüsünün kayboluşu ve Denizin ağlama krizine girişi...
Her gün ama her gün aynı şey oluyordu artık. Oğlunun hayalini görüyor, Aliye çatıyor, o hayalin gidişini görünce ağlamaya başlıyor...Elli altıncı güne girdiklerinde Deniz gördüğü rüyanın etkisi ile uyandı.
Gel demişti oğlu, 'anne her şeyi söyle babama öyle gel yanıma ' demişti.
Yine sesini isitmişti sadece. Ama özlemişti oğlu onu, belliydi, hissetmişti.Uyandığında Alinin ise gittiğini gördü, dolabın önüne geçip baktığında elli altı gündür giyindigi siyahın aksine bembeyaz bir elbise giyindi. Saçlarının dalgalarını düzeltip omuzlarından aşağıya dökerken, göz kalemi ile belirginleştirdi o gülünce cennet olan, gülmeyince cehennem zebanisine dönen gözlerini.
Dudaklarına sürdüğü ateş kırmızı ruju emdirdi iyice. Dışarıdan gören biri olsa, bir düğüne giden genç kız derdi, zayıflamasına rağmen hâlâ çok güzel olan kadına...
Mutfağa inip bir şeyler atıştırdı, yanına alacağı iki parça şeyi aldı ve dışarı da onu bekleyen şoförün yanına gitti. Onu görünce şaşırsa bile belli etmeyen adamı görünce hiç bir tepki vermedi, arka koltuğa oturunca eli çantasında ki telefonuna gitti hemen. Alinin numarasını çevirirken buzlar kraliçesi gibi görünen kadını aynadan kontrol edip durdu şoför. Ne de olsa Alinin kesin emriydi!
Telefonu ikinci çalışta açan adama hal hatır sorma gereği duymadı Deniz. Mezarlıktan sonra denize açılmak istediğini, bir tekne ayarlamasını söyledi. Kendine gelsin diye her gün farklı şeyler yapması için çabalayan Ali, duyduğu şeyle mutlu oldu. Hemen hazırlatıyorum dedi. Bu tebessümünün son olduğunu bilseydi belki de hiç kabul etmezdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Deniz Yanıyor!
General FictionUğruna öl deseler düşünmeyecek kadar seven bir kadındı Deniz. Ama ölmekten beter edildi. Sevdiğinden ayrılırken ondan bir parça kalsın istemişti. En güzel parçayı aldı, oğlunu, Baranı.. 'Akşam üstü kucağında oğlu ile oturmuş karşısında ki denizi...