💌 SM ~ İLK MEKTUP

159 5 34
                                    

💌 12.04.2018 💌

Sonbaharın getirdiği hafif rüzgar saçlarımı okşarken, adımlarımı biraz daha kısa tuttum. Sırasıyla dikilmiş büyük ağaçlar yapraklarına veda ederken, yerdeki kurumuş yapraklar da hoş bir sesle bu güzelliğe eşlik ediyordu.

Gözlerim, gün batımının aydınlattığı kızıl gökyüzüne kaydığında gülümsedim. Bu görüntü ve içinde bulunduğum sonbahar güzellikleri birleşmişti. İşte... Benim en büyük huzurum, şimdi yaşadığım andı.

Ben, Asel Ulusoy. Sonbahara aşık, duygusal kız.

İçindeki sevginin sonsuz olduğu... O kız.

Hayatım, düzen içerisinde sevgiyle geçiyordu. Her duyguyu yaşıyordum, yaşamaktan çekinmiyordum. Özlüyordum, üzülüyordum, gülüyordum, seviyordum.

Ben, yaşamaktan korkmayan, o kız.

Fazlasıyla hoşnut olduğum o sonbahar huzuru, tatlı bir vedalayla geride kaldı. Müstakil eve bakarken, gülümsedim. Burası abimle benim yaşadığım sıcak bir yuva olmuştu.

Abim Bahadır, tam yedi yıl önce gelmişti bu şehre. Üç yıl önce mimar olarak mezun olmuş, iki yıldır da başarılı bir konumda çalışıyordu. Abisine özenen kız kardeş misali, ben de bu üniversitede, aynı bölümü okuyordum. Ayrıca, bu yıl mezun da oluyordum!

Severek yaşadığım üniversite hayatımın mutluluğu yüzüme de yansıyordu, gülücükler eksik olmuyordu. Tam olarak bu şekilde her akşam olduğu gibi, abimden yaklaşık bir saat önce eve adımımı attım. Eve girer girmez mutfağa koşup abimle bana yemek hazırlamak, hoşuma gidiyordu. Ben ona bakıyordum, o bana. Aramızdaki iş birliği, fazlasıyla uyumluydu.

Dünden kalan yemekleri ısınması için ocağa bırakırken, telefonumun internetini açıp masaya bıraktım. Tahmin ettiğim gibi mesaj sesleri yükselmişti ve içlerinde bir isim, ilgimi en çok çeken olmuştu. Ablam... O benim canımdı. Her şeyimdi. Hem annem, hem babam, hem arkadaşım... Herkesten farklıydı. Ablam ve minik yeğenim... Can parçam, Pamir de iki yaşına yaklaşıyordu. Onlar benim için her şeyden değerli ve özeldi. Bir de onlarla sık sık görüşmemi sağlayan, ikinci abim gibi olan eniştem vardı tabii. Bu üç kişilik aile, bizim için fazlasıyla değerliydi.

Ablamın attığı fotoğrafı açtığımda, istemsizce gülümsedim. Oyuncak köpeğine sarılarak uyumuş Selim, günümü aydınlatıyordu. Bir de bu fotoğrafın altında gelen "Bugün bize gelir misiniz?" sorusu, reddetmek kelimesini imkansız hale getiriyordu. Hoş, itiraz etmek isteyen de yoktu ama sınav haftası zor durumda kalabiliyordum!

Ablama, abim gelince soracağım hakkında bir mesaj attıktan sonra, tabakları hazırlamak için kalktım. İki kişilik basit bir masa hazırlarken, tam vaktinde zil de çaldı. İşte, bir tanecik abim... Gelmişti!

Koşarak kapıya ilerleyip açarken, "Hoşgeldin abi!" diye bağırdım. Abim, alışık olduğu enerjik halime bakarken güldü ve "Hoşbulduk abiciğim." diyerek yanıtladı. Bu bize yıllardır vazgeçilmez bir diyalog olmuştu.

Abim işteyken fazlasıyla acıkıyordu. Yemeyi seven bir kişiliği olsada, yoğun olduğu için atıştırmalık yapamıyordu. Bu yüzden de eve hep aç gelir, ilk önce mutfağa giderdi; şimdi de olduğu gibi...

Abimi takip ederek, mutfağa girdim. Ocakta ısınan çorbadan kaselere koyduktan sonra, sandalyeye oturdum. Daha yemeğe başlamadan da dayanamayarak, "Bugün ablamlara gidelim mi?" diye sordum. Abim çorbasını içerken kısa an bana dönüp, güldü. "Atalay'ın kardeşi askerden geliyor bu gece, onu karşılamaya gideceğim. İstersen ara ablamı o gelsin, istersen de Larin'in yanında olmak için sen de benimle gel." dediğinde, başımı salladım.

SON MEKTUPHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin