yoongi dönüp dolaşıp terk ettiği yere geri dönüyor. gururu ayaklarının altında can veriyor, taehyung hiçbir şey olmamış gibi davranıyor.
köşklerinin bahçesinde yeşermiş olan koca bir kiraz ağacının gölgesinde oturuyorlar ーtaehyung'un kulaklarında kirazdan küpeler var ve çıplak üstü güneşte parlıyor.
'afrodit seni görse kıskancından ölürdü.' diye fısıldıyor yoongi. aşkla zehirlenmiş, sesi bile değişmiş.
taehyung, onu ateşlere atmış ve karşısında ağlayarak oturuyor. dudaklarını seviyor, kirpiklerine dokunuyor esmerin. yanağındaki yaradan öpüyor ve en acıyan yeri sona bırakıyor, kalbine yaslıyor anlını.
'böylesine yanmasaydı canım, böylesine kederle kutsanmasaydı ruhum, sürekli değişen duyguların arasında akıntıya kapılmasaydım eğer seni sonsuzca severdim, bay agustus. seni çok severdim, belki mutlu olmanı bile sağlardım.' taehyung iç çekti. 'fakat, ölüm aklımdan çıkmıyor ve ben onu sıyırmak istiyorum.'
yoongi onun halinden hep anlar, defalarca gitmeye kalksa bile bırakamaz geride sevdiğini.
ikiliye ölüm gerekir. kayan yıldızların altında, kiraz ağaçlarının gölgesinde, sarı çiçeklerle süslü bir ölüm gerekir, kederden kurtuluş sonsuz bir uykudur.