**
Uçağım 20 dakika önc saniye inmiş ve ben ayağımı dışarıya attığım gibi üşümeye başlamıştım. Ne soğuktu gavur memleketi be! Pasaport işlemlerini halledip ayarlanan otele geçtik hep beraber.
İlk defa demeyeceğim ama paraya kıymış ve baya iyi bi otelde konaklamamız sağlanmıştı . Tek kaldığım (Tek kız olmanın verdiği mutluluk ile ) odama girip kendimi yatağa attım. Otele girdiğimde bile üşümüştüm odamın sıcaklığını yükseltip montomu ve ceketimi çıkarttım. Birkaç saat sonra basın toplantısı vardı o zamana kadar dinlenmeye karar verdim .
Erza: Heyecan?
Oğuzhan: Dorukta.
Erza: Biraz uyuyacağım sanırım berbat hissediyorum
Oğuzhan: Çok soğuk tarzan gibi gezme 😑
Erza: Çoook kalın giyiniyorum ozi
Oğuzhan: O zaman iyi uykular güzelim
Erza: ❣️
Telefonu 1 saat sonraya ayarlayıp yatağın içine girdim.
**
Karşımda Şenol Güneş ve Gary Medel vardı ve ben amele gibi uyukluyordum. Geçen gece uyumayıp Pretty Little Liars izleyen aklıma birkez daha lanet ettim. Yarı uyur yarı uyanık basın toplantısını dinlemeye devam ettim .
Belimde hissettiğim eller ile tam çığlık atacakken aynı eller bu sever ağzımı kapattı. Panikle arkama döndüm. Karşımda sırıtan bir adet Oğuzhan kalbime indirdiğini anladığı gibi gülmeyi kesti " İyi misin bak iyi değilsen su getireyim." Güldüm derin nefes aldım "İyiyim Oğuzhan sakin" o da derin nefes aldı "Çok güzel görünüyorsun." Yalan söylüyordu. Uykusuz saçlarım topuz pantolon tişört karşısında duruyordum.
"Aynen be Ozim ." Güldü ne güzel gülüyordu namussuz. "Üşümüşsün." Yaklaşıp burnumu öptü. "Ya haksızlık o benim hayalimde Oğuzhan." Mızmızlandım.
"Tamam tamam öp." Gülüp yüzünü yaklaşırdı bana. Etrafa bakıp kimsenin bakmadığından emin olduktan sonra öptüm burnunu. İçimden sonundaaa! Diye bağırıp koşmak istesem de dışa sadece bir gülücük bıraktım.
"yaptım be yaptım be ." Gülüyordum. "Yaptın be ne güzel yaptın be ." Güldü o da.
Basın toplantısının gittiğinin sinyallerini Oğzuhan'ı çağıran Şenol Hoca verdi ilk göz kırpıp gitti yanımdan. Çantamı toplayıp odama çıktım bende. Maç saatine kadar uyumayı düşünüyordum yine.
Üzerimi değişip yattım yatağa .**
Erza: Seni seviyorum
Erza: Soğuktan değil heyecandan titrediğini biliyorum.
Erza: Sakin ol ❣️
Telefonu kapatıp başlamak üzere olan maça döndüm. İçimdeki koyu Beşiktaş'lı yerinde asla duramasa da kendimi frenliyor hareketsiz kalmaya çalışıyordum. Hakemin düdüğü ile kendime gelip içimden bildiğim tüm Duaları okumaya başladım.
**
"Erza bak sakin ol anlayacaklar şimdi işinden olacaksın kızım!" Yerimde duramamış açıkçası ana bacı kaymıştım hakeme anlayacağınız içimdeki Çarşı is online dı. Malum bitme düdüğünü duyduğumda kendimi stadyumdan dışarıya atıp nefes aldım biraz. Gözümün önünden Fabrinin ağlaması gitmiyor defalarca geliyordu. Hak etmemişti Beşiktaş. Yine hakem sağolsundu. Son kez nefes alıp stadyuma girdim sonuçta röportaj yapmam gereken şerefsiz münihliler vardı ve ben Müller veya Lewandowski gelmemesi için dua ediyordum. Çünkü kafa atardım ciddiyim yapardım. Yanıma Şenol hocanın gelmesi ile ona döndüm.
"Hocam 5-0 beklenmedik bir skor...."
**
Erza: İyi misin?
Erza: Nerdesin?
Erza: Merak ediyorum. (03.22)
Oğuzhan: İyiyim, sanırım. (03.48)
Erza: Sonunda
Erza: Nerdesiniz?
Oğuzhan: Dönüyoruz takımla.
Oğuzhan: Sen?
Erza: Dönüyorum ekiple.
Oğuzhan: Biraz uyusam iyi olacak
Erza: iyi geceler kaptan.
Telefonu kapatıp çantama koydum uçakta sıkışma modunda olmadığım için sevinmem gerekirken ağlamamak için duruyordum çünkü yanımda müdürüm duruyordu. Gözlerimi kapatıp yolun bitmesini bekledim.
***
Saçma sapan bi uçuşun ardından saat sabahın 5'iydi ve ben eve girmiş duş almış yatmaya hazırlanıyordum. Tatildi bugün e bi zahmet olsundu da zaten. Yas tutmam lazımdı içimdeki Beşiktaş'lı durmuyordu çünkü. Yarı kuru yarı ıslak saçlarımı yarım yamalak Mısır örgüsü yapıp odama yürümeye başlayacaktım ki çalan kapı tüm düşüncelerimi yıktı. Eren ha
la Londra'daydı gelen o olamazdı. Kapının deliğinden baktım. Oğuzhan elleri montunun cebinde yanında valizi uçaktan indiği gibi buraya gelmişti. Kapıyı açıp karşısında durdum."Oğuzhan?" Gözlerini bana dikip beni süzdükten sonra tebessüm etti ardından sarıldı. Vakit kaybetmeden kollarımı beline dolayıp başını boynuna koydum. Acayip özlemiştim. Boynu çok soğuktu "İçeriye geç çok üşümüşsün." Kollarımı çekmeden içeriye çektim tek kolunu benden çekip içeriye girerken valizini de çekti ardından kapıyı kapattı.
"İyi misin?" Geri çekilip yüzüne baktım. "Bilmiyorum." Yüzünü ellerimin arasına alıp dudağının yanını öptüm. "Bu futbol kaptan bırakma kendini." Gülümsedim gerçi benimse içim ağlama modundaydı ama bunu onun bilmesine gerek yoktu. "biliyorum bu yüzden yanına geldim kendimi bırakmamak için." Güldüm.
"Uyumak ister misin?" Başını sallayıp montunu çıkarttı. Üzerinde Zaten eşofman takımı vardı. Almazdım yatağıma böyle ama şu an umrumda değildi. Elinden tutup yatağa yatırdım yanına yattım ardından.
"kendimi sana bırakabilir miyim Erza?" Dediği şeyle ona döndüm. İçime dokunmuştu yine, içim. "Ben öyle yaptım." Gülümseyip sardı beni göğsüne yatırdı. "Şu andan itibaren ben senim, sen ben Erza." Kafamı boynuna koyup öptüm.
"Şüphen mi vardı Özyakup?"
Gülümsedi, ardından zaten ikimizde konuşmadık.****
#Başınöneeğilmesinkartal