Fatma Zehra Üveys

84 1 2
                                    

Rad suresi 28. ayet – Onlar, iman etmiş ve kalbleri Allah zikriyle yatışmış olanlardır. Evet, iyi bilin ki, kalbler Allah’ın zikri ile yatışır.

Bu ayeti gerçekten yaşamak için ancak tevhid yolu üzere olunması gerektiğini öğreten rabbime hamdolsun. Zikirden önceki hayatımda çokça Rabbimiz zikrettim. Türlü yollarla Onu bulmaya çalıştım . çok aradım ama sonunda ne zamanki teslim olup , ben bulamıyorum Sen bana , Sana gelen yolu aç dedim işte o zaman çıkardı karşıma zikri. Anladım ki her zikir değilmiş kalpleri yatıştıran , ancak doğru olan mış. Başlarda geçmişi tefekkür ettirdi Rabbim bir süre. Sebebini bilmeden sürekli geçmişimden yaşadıklarım gönlüme düşürülüyor ve o zamanlar hiç idrak edemediğim hikmetler öğretiliyordu. Meğer ne çok merhametli, ne çok Rahmet doluymuş tekrar tekrar gösteriyordu Rabbim. En zor zamanlarım da nasılda hep korumuş beni ama ben anlamamışım. O zamanlar o ana bakmış görememişim ama şer sandıklarım bile hep benim için hazırlanan hayırlarmış. Sabretmeyi bilmemişim. Teslim olmayı bilmemişim. İbadet ettiğimi sanmışım hep ama onlar bile nefsimin arzuları için miş. Ruhum un sesini duyamamışım. Duymaya başladığımda ise arayışlar başlamış. Nasıl ulaşırım Rabbime, nasıl bulurum O nu. Ancak O dilemedikçe yaprak kıpırdamaz. Ne zaman nasip için vakit saat geldi, O zaman açtı yolunu.

Başlarda sadece geçmiş de değil o kadar çok tefekkür ettirilmeye başlamıştım ki artık her nefeste gördüğüm, duyduğum , tattığım herşeyi tefekkür ettiriliyor  ve de her tefekkürle tarifsiz huzurla daha da  kaplanıyordum. Daha önce yaşamamış gibi hissetmeye başladım. Ben daha yeni dünyaya geldim der oldum. Meğer ne çok gaflette imişim. Uykunun en derininde imişim. 
Ben yıllardır onca ibadet ediyorum, Bu kadarcık zikirle nasıl yaşanır diyen nefsime tokat gibi çarpan , ama ruhumu huzura erdiren zikirdeki ilk gecemde, Rabbim öylesine kucaklamıştı ki bu aç ve aciz kulunu tariflere asla sığmayacak o huzur, daha önce zerresini tatmadığım o huşuu fazlasıyla mutmain etmişti gönlümü hamdolsun. Ve ardından zikrin ilk haftası müthiş bir coşku ve şevkle kitap, kuran okumalara başladım. Başlangıçta elimin altında buluna ama yıllarca okutulmamış olan Gazali hz nin kitapları ile , sanki her sayfada Rabbim bu yolun doğruluğunu bana kanıtlarcasına bilgiler le doluydu. Daha önce okumuş olsan algılayamayacağım şeylerdi ki neden o zaman değilde zikirden sonra okutulmaya başlamış bell oluyordu.her an Rabbim için ibadette zikirde olmak dan, her anı tefekkür etmekten kendimi alamaz olduım. O ilk günler kaç kitap okudum hatırlamıyorum ama okuduğum her şey bana Rabbimi anlatıyordu. İlk huzur ve hayret dolu şok dalgasına biraz alıştıktan sonra evden dışarı çıktığımda dünyanın rengi değişmişti. İnanın bir süre siyah beyaz film seyrediyorcasına renkler solmuş , herşey eskisinden farklı görünür olmuştu. Meğer ben farklı görmeye başlamışım. Sevdiklerim, yakınlarım arasındaki muhabbetler çok anlamsız ve lüzumsuz geliyordu. Noluyo bu insanlara derken anladımki onlara değil bana oluyo olan. Ben değişiyorum. Rabbim artık dünyanın aldatmacalarını bir bir  göstermeye başlamış , idrak kapıları açılmaya başlamış. 
Zikirden önce de çokça rüya görürdüm. Bazı rüyalarımı yaşardımda. Bazen uyandığımda sahih olduğunu hisseder yorumu gelir gönlüme ve mutlaka yaşardım. Ama salih rüya neymiş zikirden sonra anladım. Başlangıçta ben zaten görüyorum ne değişecekki demiştim. Ama meğer çok şey değişmiş.

Birkaç gün sonra muhteşem bir rüya ile nefsimle de tanışmış oldum hamdolsun. Ona resti çektim ve safımı belli ettim rüyamda. ardından ilk öğretmenim verildi. İlk öğretmenim Veysel Karane Hz. Bana çok net bir şekilde yüzünü de göstererek huzurumu  katladı hamdolsun.
Artık rüyalar da ayetler, hadisler, kitaplar, salavatlar, tevhidler okumaya ve  müthiş huzur içinde uyanmaya başlamıştım. 
Başlangıçta çoğu kişi gibi bende Muharrem hocamla imtahan oldum. Pek lafını etmesem de içten içe neden heryerde sohbeti var. Neden sürekli dinlenmesi isteniyor. Han şeyh hoca yok tu gibi nefsimden gelen sesler , beni ondan uzak durmaya sevkediyordu. Ama bir taraftan sorularım da artıyor ve cevap almam gerekiordu. Sonunda kitabpları okumaya karar verdim. İlk kitap benim için dönüm  noktası oldu. Okurken gözyaşlarımı tutamadım. Sanki kitap beni anlatıyor ve sanki Muharrem hocam  da yıllardır tanıdığım  çok yakınımdan biri gibiydi. Tüm nefsimden gelen şüpheler kalktı ve bu defa sohbetleri dinlemeye başladım. Her sohbette öyle hikmetler vardıki. Ya o gün yada bikaç gün öncesinde aklımdan , kalbimden geçen bi soruya yada niyete mutlaka cevaplar veriyormuşçasına doğrudan bana anlatılan şeyler vardı.

Bir gün sabah gönlümden bir niyaz geçti. Ve o gün yeni paylaşılan bir sohbeti dinlerken, sabah gönlümden geçen niyazı aynı kelimelerle ve cümlelerle Muharrem hocamın söylemesi ve o istediğim şeyin yapılıyor olduğunu müjdelemesi beni benden aldı. Öyleki bir süre akan gözyaşlarımın ardından başımı kaldırdığımda her yanımı kaplayan nur küresi tam bir hayret makamı yaşattı. Her yer ışıl ışıl parlıyor ve gözlerim kamaşıyordu. Dakikalarca devam etti. Sanki Rabbim beni kucaklamış da bağrına basmıştı. Tarifsiz bir huzurdu , yaşatan Rabbime hamdolsun.
Manada isimler, sıddıklık mührü, manada öğretmenler sır ayeti ardarda yaşattığı lütuflarla rahmeti ve merhameti sonsuz Rabbim bu garip , aciz kuluna verdikçe verdi hamdolsun. 
İmtahanlarda oldu elbette. Bir gün ikinci bir sır ayeti verildi. Ve çok güçlübir ayetti ki zaten ikinci sır ayeti birinciden daha tesirli ve güçlü imiş. Bunu öğrenince anladım ki büyük bir imatahan kapıda. Ama buna rağmen benim o imtahana korkmak, veya üzülmek ne haddime. Rabbim imtahanı vermeden bana benimle olduğunu  bildirip sarmalarsa ben nasıl o imtahana üzülebilirim. Hamd ettim. Ve bi kaç gün sonra imtahan başladı. Ben ne kadar teslim olduysam Rabbimde öyle kolaylaştırdıki. Beni ve çocuklarımı sanki bir koruma kalkanı içine almışda , bize hiç değmiyormuş ama etrafımızdakiler yaşıyormuş gibi. Biliyorum ki Rabbim Onunla olan kulunu ve sevdiklerini koruyup kollar. Yeterki kul layık olma gayretinde olsun.
Yaşadığım şehire kevser suyu ulaştırılması çok zordu. Dedimki Rabbim elbet bu aciz kulunu da kevser sunanlardan eyler , bana sabırla beklemek düşer. O kadar çabuk olacağını nerden bilebilebilirdim. Çok kısa bir süre sonra kevser sunma yetkisi verdi hamdolsun Rabbim. 
Herşeyin değişmesi başlarda zor oldu. Geçmişte yaptığım o kadar doğru bildiğim yanlış ve yanlış bildiğim doğru varmışki. Hayatımıza sokulan o bidatları hurafeleri öğrendikçe şaşıyor ve nasıl bu kadar kör olabildiğime inanamıyordum. Ama Allah dilemedikçe yaprak kıpırdamaz. O dilemeseydi körlüğüm de devam edecekti. 
Artık kıldığım namazlar, okuduğum kur an bamabaşkaydı. Meğer eskiden hiç kuran okumamışımki. Sadece açıp kapatmışım. 
Geçmişte ramazan ayını ve kandil gecelerini iple çekerdim. O günler ve geceler gelsede ibadet etsem rabbimle daha huşu içinde huzurunda olsam derdim. 
Zikir ile öğrettiki  Rabbim , her an Allahın huzurunda olan kula, zikir ehline artık her gece kadir gecesi her gün se bayrammış. Yaşayıp gösteren Rabbime hamdolsun. 

Bunca lütuf, bunca huzur bir süre sonra acı bir sızı da getirdi. Başlarda heyecanla gidip anlattığım yakınlarım söylediklerimle ilgilenmiyor ve pek kale almıyordu. Ne kadar anlatsamda anlamıyorlardı. Öğrendim ki nasip olmadan olmuyormuş. Bu defa onlar için üzülmeye başladım. Sanki ben açlık içindeyken karnımı doyuran leziz bir sofra bulmuştum ama yakınlarıma sofrayı göstersemde göremiyor ve nasiplenemiyorlardı. Artık yediğim boğazımdan geçmiyordu. Tek başına değil paylaşarak yenmeliydi o sofradan. Bu dahada büyüdü, ümmetin hali acı vermeye başladı. İnsanlar gözleri , kulakları kapalı yaşıyorlardı. Ve ellerine verilen kömürleri elmas sanıyorlardı. Ne olur Rabbim dyordum aç bu ümmetin idrakını. Onlarada göster bu yolu. 

Yüce Rabbim manada öğretmenliğimi verdiğinde ilk şokla tabi ben ne biliyorum ki nasıl yaparım dedim başta. Ama gösterdiki zaten bende bişey yok. Sadece vesileyim. Öğreten O. Bana sadece iletmek düşüyor. Ve esas öğrenmek Öğretmenlik ile başladı. Etrafımdakilere anlatıyor ama sonuç alamıyorken, Rabbim anlayacak ve gerçekten aç kullarını gönderiyor ve Onlarada öğretebilmeyi nasip ediyordu. Onca zaman ruha verilen ilim atık akla dökülmek için fırsat bulmuştu. Ne kadar öğretmek için gayret ediyorsam , Rabbim de o kadar bana öğretiyordu. Ve işte o zaman anladım GAYRET SİZDEN , HİKMET BENDEN kelamını. Bu yolda ilerlemek ancak kendini unutup, başkaları nın öğrenmesi için gayret ettikçe oluyormuş. Ne kadar gayret edersen , verilene ve verilmeyene ne kadar şükredip teslim olursan , ve sabredersen o kadar güzel yol alıyormuşsun zikirde.
Verdiği lütuflar yaşattığı güzellikler yazmakla bitmez elbette. Ben se bir tanesini dahi şükretmekten çok ama çok acizim. Meğer O nu sevmek, O na hizmet etmek, kulluk etmek ne kadar güzelmiş. Bundan öte huzur, bundan öte gerçek yokmuş. Rabbim benim ve tüm kardeşlerimin son nefesimize  kadar Sana hizmetimizi artırarak , yolunda ayaklarımızı sabit kıl ne olur.

Üveyslerin Kaleminden ✏Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin