Açmakla açmamak arasında kaldım. Neredeyse 9 ay üstüne arıyordu. Ben aradığımda ise cevap vermiyordu. Şimdi niye arıyo ki ? Hangi yüzle ? Acaba hiç merak etti mi kızım ne yiyo ne içiyo diye. Etmedi dimi, etseydi 9 ay üstüne aramazdı.
Gözümden akan yaşlara engel olamadım. Bir süre daha çaldı ve kapandı.
Onları o kadar çok özledim ki. Yanımda olsalar sarılır asla bırakmazdım. Ama bir o kadar da beni kendilerinden uzaklaştırdılar.
Telefonu cebime koydum ve tekrar ona baktım. O da beni izliyordu.
"Niye ağlıyosun ?"
"Bilmiyorum."
"Kimdi arayan ?"
"Babam."
Yavaş adımlarla yanıma geldi. Bir süre yüzüme baktıktan sonra yanağımdan akan gözyaşımı sildi.
"Napıyosun ?"
"Kızım sen romantiklik nedir bilmezmisin ?"
"Sende güzel durmuyo."
"Diyosun."
"Evet."
"Telefonu açman gerekirdi."
"Seni ilgilendirmez. Hayatımla ilgili hiçbir şey seni ilgilendirmez. Seni tanımıyorum, görmedim, duymadım, bilmiyorum. Kimsin sen cidden ? Önce telefondan rahatsız ediyosun, sonra bir şirkete geliyorum ve yöneticisinin işeleten kişi olduğunu öğreniyorum. Oyun oynadığını mı zanlediyosun ?"
"Oyun.. Güzelmiş."
"Dalga mı geçiyosun gerçekten ?"
"Fazla konuşuyosun yine."
Elimden tutup beni peşinden sürükledi. Başka biryere götürecekti heralde. Asansörün önüne geldiğimizde düğmeye bastı ve yaklaşık 5 dakika gelmesini bekledik.
Asansörden indikten sonra nihayet nereye gideceğimizi soracaktım.
"Nereye ?"
"Evime."
"Pardon da benim senin evinde ne işim var."
"Evime geleceğini kim söyledi."
"Ha.. Ben, öyle çıkınca şey zanlettim. O yüzden."
Resmen Türk Dil Kurumundaki kelimeler yetersiz kaldı. Öyle bir haldeydim yani. Yerin dibine girmek ne demekmiş şimdi daha iyi anladım.
"Önce seni biyere bırakmam gerek. Sonra tekrar yanına gelirim."
"Ben biryere gitmiyorum. Arabana da binmicem. Eve gidiyorum ben."
Tam gideceğim sırada yakamdan tuttu ve arabasına doğru götürdü.
"Ya bıraksana gitmek istemiyorum."
"Kapa çeneni."
"Kipi çinini."
Söylediğimi duydu ama cevap vermedi. Sıkıldı heralde ondan. Arabayı çalıştırdıktan sonra yola çıktık.
"Gideceğimiz yer nerde ?"
"Gidince görürsün."
"Ben şimdi öğre-"
"Çıtın çıkmasın İlya."
Yarım saatlik bir yolculuğun ardından güzel bir eve geldik. Arabadan indiğimizde etrafa bakındım. İlerde aynı böyle evler vardı. Ama bu ev bu bölgede tekti. Sanki diğer evlerden kendini soyutlamış gibi. Çok güzel duruyordu.
"Burası kimin evi."
"Tanıdığım birisinin."
Kapıya doğru ilerlediğimizde, kapının kenarında asılı duran kuş evi dikkatimi çekti. Tanıdık geliyordu aslında. Ama tam çıkartamadım. Sanki daha önceden gelmiş gibiyim. Görmüş de olabilirim hatırlamıyorum.
Kapıyı çalmadan açtıklarında adam çıktı karşımıza.
"Buyrun Taha bey."
İçeriye girdiğimizde gazete okuyan bir adam vardı. Bize doğru baktığında Taha gülümsedi.
"Yaşlanmıssın."
"Gençleşmissin."
Taha tekrar gülümsediğinde bana baktı.
"Birazdan gelirim."
Kapıya doğru ilerlerken yanımda durdu. Kulağıma eğilip,
"Akıllı ol. Yanlış bişey yapma."
Dedi ve gitti. Bu neydi şimdi. Bu adam kim. Nerdeyim ben ?
Adam oturmam için yan koltuğu gösterdi. Ayakta kalmaktansa oturmayı tercih ettim.
"Nasılsın."
"İyiyim."
"Değişmemişsin."
"Son zamanlarda tanımadığım insanlarla karşılaşıyorum. Ve tanımadığım o ikinci kişi bana 'Değişmemişsin' diyor. Siz kimsiniz, ve buraya neden geldim ?"
"Bunları Taha'ya sorabilirdin."
"Sordum. Sadece tanıdığım dedi."
Bunlar neden yüzüme bakıp cevap vermiyor. Gerçekten çok rahatsızlık verici bir durum. Biraz bekledikten sonra ağzı bir şey söylemek için kıpırdandı.
"Seninle bir oyun oynayalım mı İlya ? Tıpkı eski zamanlardaki gibi. Senin ve arkadaşlarının bana oynadığınız o küçük oyunlarınızdan."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
OYUN
Mystery / ThrillerHayatta seyirciler ve oyuncular vardır. Ben kuralları koydum. İsteyen seyreder, isteyen oynar.