one

2K 46 40
                                    

Hastane koridorlarında yorgun bir şekilde her hastanın odasına teker teker girerek onları kontrol ediyordum. Okulumun son yılıydı. Ah intern doktor olarak TUS sınavına hazırlanmak çok zor... Dikişler sizde,hastaları hazırlamak sizde,onları karşılamak,kan almak,serum takmak...Kan almayı hiç sevmedim hala da sevmiyorum. Hadi ama gerçek olalım, kim birinin damarına iğne sokup kan almak ister ki...

Her odadan çıktığımda maçı izlemeye yetişmek için şansım biraz daha artıyordu. Her odadan çıktığımda kaç oda kaldıysa teker teker sayıyordum. 3,2,1...

Sonunda bir oh çektim odaya geçtiğimde,maçın bitmesine yirmi dakika kalmıştı Beşiktaş öndeydi fakat biri sakatlanmıştı.

Stada en yakın hastane bizimkisiydi ayrıca Kulüp bizimle anlaşmalıydı birine ne zaman bir şey olsa buraya geldiklerinde tedavilerini biz yapıyorduk ama tabi benim şansıma geldiğimden beridir hiçbir futbolcu sakatlanmamıştı. Şu an büyük ihtimalle onu buraya getiriyorlardı. Odadaki tüm internler uyumuştu hepsi bir gündür nöbetteydi neredeyse yorgunluktan düşüp bayılacak haldelerdi. Doktorların işi zaten başlarından aşkındı hepsinin ameliyat problemi vardı yani koskoca hastanede sanırım ben vardım.

Düşüncelerim aklımda belirirken internlerin başı geldi ve bana şimdi gelen hastanın vip hasta olduğunu ve onunla ilgilenmemi,güzel ağırlamamı istemişti. Sanki şu zamana kadar herhangi bir hastayı hastaneden kovdum. Oysaki uyumak istiyordum fakat o kadına itiraz etmek kendini intihara sürüklemek olurdu bu yüzden tamam diyerek acil bölümündeki hemşireleri bilgilendirdim kapıya hastayı beklemek için çıktım.

Dışardan siren sesleri gelirken hastanın geldiğini anlamıştım ve hemşirelere sandalye getirmelerini ve onu hazırlayıp acile götürmeleri için bağırdım. O sırada acil kısmına koşarak gidip uyuşturucu iğneyi ve pansuman aletlerini teker teker kontrol edip eldivenleri giydim. Ah her zaman hayalim bu beyaz eldivenler ve önlük olmuştu...

Hastanın kim olduğunu karşımda görünce şok olmuştum.Aman Tanrım Oğuzhan Özyakup.

Çocuk karşımda acı çekiyordu,büyük ihtimalle kafası yarılmıştı fakat bastırılan bezden göremiyordum.

-"Hemen buraya getirin buradayım." diye bağırıyordum ki beni duyup çabuk getirsinler diye. Nitekim de öyle oldu zaten. Sedyenin oraya getirdiklerinde sedyeye oturmasını rica ettiğimde hiçbir şey demeden oturdu.

-"Tamam şimdi bezi buradan çekip yaranızı kontrol edeceğim daha sonra yaranızın boyutuna göre duruma bakacağız." dediğimde gözlerinin içine onay istercesine baktım. Gözlerime baktı ve kafasını onay verircesine salladı.

Bezi çektiğimde kanama az da olsa durmuştu fakat o kadar kolay olmayacaktı hemen sahalara dönmesi. Elime batikon sürülmüş gazlı bezi alıp yarasını temizlemek için yavaşça yarasına bastırdığımda canının yandığını kendini geri çekerek belli etti.

-"Canının ne kadar yandığını biliyorum ama bana güven daha acımayacak" dediğimde ona güven vermek istiyordum çünkü yarasının acımaması biraz mucize olacaktı. Tekrardan tamam dedi ve bu sefer hiçbir şey yapmadan yarasını temizlememi bekledi.

Yaptığım işlemleri teker teker anlattım;kaç dikiş atacağımı,ne kadar süreceğini, yarasını uyuşturduğumda biraz acı çekmesinin nedenini... Hepsini teker teker dinliyordu hiçbir şey demiyordu sanırım çok iyi bir dinleyiciydi.

Son dikişi attığımda:

-"İşte oldu.Şimdi bunun üzerini kapatacağım ve bu bir iki hafta böyle kalacak."

-"Teşekkür ederim yani bu kadar ilgilendiğin için." dedi montunu ve çantasını alıp toparlanırken.

-"Rica ederim,görevim.Fakat toparlanma çünkü bir gün misafirimizsin,burada kalman daha sağlıklı." dediğimde anlamamış gibi baktı.

-"Anlamadım?Evime gidemiyor muyum yani?"

-"Maalesef Oğuzhan bugün gidemiyorsun,bugün benimle buradasın." dedim sırıtarak.

Onu odasına götürürken bir kaç kez göz göze geldik. Pek hoşlanmamıştı bu durumdan belliydi fakat emirler bazen böyle can sıkabiliyor.

-"Evet!İşte geldik 3554 numaralı oda." dedim odanın kapısını açarken. Bu bir gün içinde canı o kadar sıkılacaktı ki bu şu andan belliydi.

Eşyalarını koltuğun üzerine koydu ve yatağa oturdu.

-"Ben gidiyorum eğer bir ihtiyacın olursa başının ucundaki düğmeye basman yeterli, ilgileneceklerdir mutlaka." dediğimde uzunca bana baktı ve;

-"Adın ne?" diye sordu. Böyle bir soru beklemiyordum yani adım onu ne ilgilendirirdi ki.

-"Lila,adım Lila." dedim gülümseyerek. Ve ardından odadan çıkmak için kapıya doğru yürümeye başladım. Kapıyı açtığımda bana bu sefer adımla seslendi.

-"Peki Lila,senin buraya gelmen için ne yapabilirim?"

WANT YOU BACK//O.ÖzyakupHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin