Neyiz biz... Kimiz... Nereden geldik... Ve nereye gidiyoruz....
İnsanın hayat mücadelesi anne rahmine düştüğü anda başlar ve ölüm kapı önüne gelene kadar devam eder. Herkesin bildiğini sandığı ama hiç kimsenin bilmediği ölüm.
Bana ölümü, yaşamı, tanrının varlığını ve birliğini öğreten kimsenin olmaması benim kaderimdi. Sahi, kader neydi? Bildiğim her şeyi kendim öğrendim ve bundan sonra da bu böle devam edecek.
Daha henüz üç günlük göbek bağı bile düşmemiş, adı sanı olmayan bir bebekken 1998 şubatının 27 sinde koyulmuşum karanlık, soğuk sokaktaki çöp konteynerine atılmış kartonların üzerine çöp olarak.
Tam on dokuz yıldır üç yurt gezmiş ve en sonunda on yaşından itibaren dokuz yıl boyunca İzmir'de bir yetiştirme yurdunda büyüyen bir an öne çıkıp gitsin diye herkesin dört gözle baktığı kız.
Az önce dediğim gibi bana hiç bir şeyi öğreten olmadı, bu yüzden her şeyi kendim öğrendim. İlla ki her bebek emeklemeyi, yürümeyi kendisi öğrenir ama anne ve babası onun hareket etmesine, emekleyip yürümesine destek olmak adına ona uygun duruşlarda çevirir, yani öyle olur herhalde bana bunu da öğreten olmadı. Yürümeye başladığımda, düştüğümde bir yerlerden destek alarak ayağa kalkmam gerektiğini de düştüğümde kalkarken öğrendim.
kafalarınızda ki iyide sen bebekken bunları kendin öğrendiğini nasıl hatırlıyorsun soru işaretlerini görebiliyorum. Ben bunları kendim öğrendiğimi bebek yatağından inip ilk adımımı atmaya çalışırken kafamı yarıp hastanelik olduğumdan biliyorum. Yedi yaşıma kadar ikinci nakil verildiğim yurtta Eskişehir'de kaldım. Bunları, bana orada anne olan Muazzez teyze anlattı.
Anlattığım bu kadar şeyin özeti; Kendim doğdum, kendim emekledim,kendim yürüdüm, kendim büyüdüm, şimdi siz bana yine diyeceksiniz ki hiç mi sana bakan, yardım eden olmadı? İllaki oldu kalem tutmayı öğreten öğretmenler, çatal tutmayı öğreten yemekhane sorumluları, karşıdan karşıya geçmeyi öğreten yayalar, ateşlendiğimde yanıma olan Muazzez teyze.
Bu gününe kadar hayatıma giren her kes bana yalnız oluğumu sonuna kadar hissettirdi . İlk defa okula gittiğimde bana arkadaşlarım olacağını, birbirimize destek olacağımızı ve öğretmenlerin bana yardımcı olacağını anlattılar.
Ama sonu hüsran... Anne babası olmadığı için dışlanan bir çocuk olmak, hiç bir arkadaş gurubunda kabul görmeyen bir öğrenci olmak tam bana yakışır bir hayat.
Hayatım yetiştirme yurdu, halk kütüphanesi ve okul arasında sürdü. Günlük 20 kelimeyi geçmeyen diyaloglar, samimiyetsiz samimiyetler, yapmacık gülüşler. İnsanlardan nefret etmemi sağlayan geçerli tek sebeplerim.
Yorumlarınızı esirgemeyin ve beğenmeyi unutmayın zaman ayırıp okuduğunuz için teşekkür ederim...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK KIZ
Mystery / ThrillerDaha henüz üç günlük göbek bağı bile düşmemiş, adı sanı olmayan bir bebekken 1998 şubatının 27 sinde koyulmuşum karanlık, soğuk sokaktaki çöp konteynerine atılmış kartonların üzerine çöp olarak. Hayatı kendim öğrendim. Ölüm hakkında anlatılan hiç...