Sabah güneşi ilk ışıklarını göstermeye başladı. Karanlık,çirkin, zihniyet yoksunu insanlar hepsi gecede kaldı.
Sabahın ilk ışıklarına yükselen o ses Ezan...
Hiç bir şarkı, hiç bir şiir, hiç bir türkü bu kadar güvende, bu kadar mutlu, bu kadar kendinden emin hissettiremedi banana bu güne kadar.
Yurt hayatım boyunca uyanabildiğim her gece kalkıp sabah ezanını dinlemeye gayret ettim çünkü sadece sabahın sessizliğindeki o uzun uzun okunan sabah ezanını dinlerken kendimi yanlız hissetmiyordum. Yanımda birinin olduğunu hissediyorum ezan okunurken ama nasıl bişey, kim anlamlandıramıyorum .Güneş iyice çıkıp her yeri aydınlattığında saat sabaha sekizi gösteriyordu bütün dükkanlar bütün mekanlar açılmış insanlar yeniden yaşam mücadelesini sürdürmeye başlamışdı. Bu gecede sokakta kalamazdım, bu gece de uykusuz olamazdım.
Önce bir simit ve suyla yemek ihtiyacımı giderdim, sonra da iş bulmak için gezmeye başladım. Bütün İzmir bir olmuş beni burda barındırmamaya ant içmiş olacak ki kimse iş vermiyordu. Olanca çaresizliğimle bir köşeye oturup düşünmeye başladım. Ne yapacaktım
Burnuma çalınan kavrulmuş soğan kokusu ve ona eşlik eden domates.
Her çıkmaz sokak umutsuzluk değildir aslında, bilirsin ki o çıkmaz sokağın sonunda bir duvar vardır ve o duvarın arkasında ya bir bahçe yada bir ev vardır. Marifet olan o duvarin arkasına geçebilmek.
Soğan ve domates konusu bana okulun yakınındaki yaşlı bir amca ile teyzenin işlettiği küçük ama kalabalık lokantayı hatırlattı. Yaşlı başlı halleriyle iki kişi, dolup taşan dükkanı çevirmeye çalışıyorlar dı. Bir gün amca masaya gelip bana "kızım sen hep böyle yanlız mısın?" Demişti.
Bende "yanlız değilim insanları sevmiyorum" dediğimde karısını gösterip " bir gün sende seversin, hatta onun için bu yaşında çalışırsın, yorulursun ama sırf o seviyor sırf o mutlu diye sesini çıkarmtazsın" demişti.İçimdeki bir parça umut kırıntısı ile kalktım ayağa yanımdaki küçücük çantamı kaptığım gibi düştüm yola yarım saat kadar sonra okulun yanına gelmiştim. Kafamı çevirip dört yılımı zehir eden okluma son bir defa baktım ve sessizce yanında geçip lokantanın yolunu tuttum.
Her zamankinden daha dolu olan lokanta da yaşlı adam tabakları masalara yetiştirmek için uğraşırken kadın bir yandan adama tatlı tatlı sitem edip bir yandan da tabakaları doldurmaya devam ediyordu. yanımdan geçen yaşlı adam beni görünce "ooo güzel kızım sen mi geldin ne iyi ettin geldin de geç otur alırım şimdi siparişini " dedi ve gitti.
Çantamı bir köşeye atıp saçlarımı topladım. Askıda asılı duran önlüğü kaptığım gibi yaşlı kadının yanına gittim. Üzerimde önlükle beni gören kadın şaşırıp önce bir duraksadı ben başımı aşağı yukarı sallayınca hangi tabağın kaç numaralı masaya gideceğini saymaya başladı. Elimdeki tablarla masaların etrafında koşuştuğumu gören adam hafifçe gülümseyip "hay Allah sende razı olsun güzel kızım" diye sırtımı sıvazladı.
Allah...
Bizden,benden razı olacak mı?
Beni seveceği, benden razı olacağı kadar iyi bir insanmıyım ki ben? Ona kulluk ediyorum ama Kur'an okumayı bile bilmiyorum, namaz nasıl kılınır hiç bir fikrim yok. Allah böyle bir kuldan razı okur mu?Yemekler servis edildi, bulaşıklar yıkandı, dükkan temizlendi üzerimdeki önlüğü çıkarırken yaşlı kadın elini omzuma koyup "çay demledim hadi akşam yoğunluğu bastırmadan doldur da birer bardak içelim seninle" dedi ve mutfağın ortasındaki masyaya oturdu.
Elimdeki çaylara masaya oturdum.
Ellerimi masanın üzerinde birleştirip konuya nasıl girerim diye düşünüyordum ki adını bilmediğim kadın sargılı ellerimi tutup "noldu senin ellerine anlat bakalım yavrum" dedi. Ne denirdi ki şimdi buna tırnaklarımla avuçlarımı deldim diyemezdim herhalde. Sıcak tencereyi tuttum yurtta. Çokk sıcakmış bilemedim ellerim yandı" dedim.
" Geçmiş olsun dikkat et yavrum mutfakta dikkatsiz olunmaz " dedi
Sessizce başımı önüme eğdim çünkü mutfakta dikkatli olmam gerektiğini de bana kimse öğretmemişti. Sessizliğimi bozmayınca kadın bu defa " öğrenci yurdunda mı kalıyorsun? bu arada adın neydi adınla hitap edeyim sana " dedi
Biraz duraksayıp " adım Güneş efendim öğrenci yurdunda değil yetiştirme yurdunda kalıyordum"
" Kalıyordum dedin şimdi ayrıldın mı?"
" Hayır efendim 18 yaşına girdiğim için yurt çıkışımı verdi "
" Aa bende bunu bir türlü anlamıyorum bu çıkarttığınız Yavrular ne olacak, nerde kalacak şimdi hiç mi düşünmezsiniz. tüh üzüldüm ne Zaman çıktın peki yurttan?"
" Dün akşam"
"Bir de akşam mı çıktın güzel kızım nerede kaldın sen bütün gece"Muhabbetin sonu gelmeyecek gibi duruyor. Ben direk konuya girsem iyi olacak diye düşünüp " efendim aslında gece geçti bitti ve gece nerede kaldığımın pek de bir önemi yok. Şey aslına bakarsanız benim işe ihtiyacım var o yüzden buraya geldim" dedim
Kadın tam konuşmak için ağzını açtı ki arkadan bir erkek sesi "o zaman bu yazıya gerek kalmadı dimi hanım?" Dedi. Geriye dönüp baktığımda elinde kocaman kağıt daEleman Aranıyor!!!
Yazan ihtiyar amaca kapıda gülümsüyordu. İçimde saçma bir mutluluk hissi oluştuğu anda göz göze geldik beceremeye beceremeye bana göz kırpıp, elindeki kağıdı yırttı.
Kadın "tâbi ya böyle güzeli dururken başka elemana ne gerek var " diyip bir yudum çay içti sonra kaldığı erden "hem bak ne diyeceğim buranın bir de üst katı var" sağdaki merdivenleri gösterip " biz köyden ilk geldiğimiz zaman burda kalıyorduk yukarısı dayalı döşeli duruyor geceleri de orda kalırsın sabah da biz gelmeden dükkanı açarsın olur mu" diye gözlerime umutla baktı. Kafamı onaylayarak aşağı yukarı sallayınca yaşlı kadın ellerini birbirine vurup "oh ne güzel de oldu " diyip masadan kalktı son yudum çayını da içip "dahi bakalım Güneş hanım bu kadar tembellik yeter tezgah başında akşam yemeği yapacağız daha hadi hadi" diye dönüp gitti. Arkasında bende "tamam efendim" diyip fırladım ki hemen geri döndü
" Höst efendim yok efendim yok Refiye teyze diyeceksin efendim de neymiş çekerim kulaklarını bak " dedi ve gitti tabi bende arkasında.İlk defa gerçekten bir annenin sistemine uğramış olamanın verdiği şaşkınlık hissiyle gülsem mi ağlasam mı bilemezken verdiği her işi yapıp kafamı dağıtmaya çalıştım.
Zaman ayırıp okuyan güzel yüreklerinize teşekürler
Beğenmeyi ve görüşlerinizi bildirmeyi unutmayın sizi kocaman seviyorum...
Uzun aradan sonra yeni bölüm bu kadar gecikemeli olduğu için özür diliyorum ve affınıza sığınıyorum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARANLIK KIZ
Mystery / ThrillerDaha henüz üç günlük göbek bağı bile düşmemiş, adı sanı olmayan bir bebekken 1998 şubatının 27 sinde koyulmuşum karanlık, soğuk sokaktaki çöp konteynerine atılmış kartonların üzerine çöp olarak. Hayatı kendim öğrendim. Ölüm hakkında anlatılan hiç...