Yorucu geçen bir haftanın sonunda yeni hocalara alışmıştım. Daha doğrusu alışmak zorunda kalmıştım. Joben-sempai oldukça kibar(!) bir dille tek başıma çalışamayacağımı ve Hideaki'ye ders sırasında sıkıntı çıkarmamı söylemişti.
Diğer iki kişi standart ders işlerken Hideaki grubunda olan beş kişiyi zorlayabildiği kadar zorluyordu. Bugün karşılıklı çalışacaktık ve bu beni biraz korkutuyordu. Herhangi bir darbe almadığım sürece gayet kontrollüydüm. Lakin özellikle de yüzüme darbe yediğim an deliye dönüyordum. Gergin bir şekilde yarım saattir oturduğum soyunma odasından çıkıp toplanmış olan sınıfta kendi sırama geçtim. Joben,sempai salonun kum torbalarının olduğu kısma geçip duvara yaslandığında hazırdık.
Salon oldukça büyüktü. Büyük bir dövüş arenasının yanı sıra ikili antrenmanlar için üç ufak arena daha vardı. Salonun sol kısmında ağırlıklar, kardio için aletler, sağ kısmında kum torbaları ve ortak kullanılan eşyalar ve daha sayamadığım bir çok alet mevcuttu.
Hocamız Hideaki ellerini arkasında birleştirip karşımıza geçtiğinde etrafa bakınmayı bırakıp ona döndüm. Buz mavisi gözleri hepimizle buluştuktan sonra derin bir nefes aldı.
"Bugün karşılıklı antrenman yapacaksınız. Bunu diğerlerinden farklı olarak küçük bir yarışa çevireceğiz. Başta dört kişi sırayla karşılaşacak. En iyi olan ise Kenji ile son bir maç yapacak. Kazanana ise yemek ısmarlayacağım." Yüzünde belli bir sırıtış gördüğümde kaşlarımı çattım.
"İşinize karışmak istemem Hideaki-san ama neden karma bir şekilde karşılaşma yapmıyoruz da dört kişiden en iyi seçilerek benim karşıma çıkartılıyor?" Gözleri beni bulduğunda sırıtışı daha da yüzüne yayılmıştı.
"Çünkü sen fasulyesin Kenji. Siklet olarak diğerlerinden düşüksün ve ben senin sınırlarını merak ediyorum." Sözlerini bitirir bitirmez arenaya yönelmesiyle arkasından takip etmiştik. Sinirin can bularak damarlarımda gezinmeye ve geçtiği yerlerde izler bırakarak yol aldığını hissedebiliyordum. İçimden küçük bir tekerleme uydurarak sakinleşmeye çalıştım.
Uğraşır durur boşu boşuna
Kaşınır boylu boyunca
Fasulye der ama yer şaplağı kıçına.
Beynim yaratıcılığımı ayakta alkışlarken iki kişi arenaya çıkmıştı bile. Ben ise Joben-sempai'nin yumruklamaya başladığı kum torbasına odaklanmıştım. Bu saçma yarış umurumda bile değildi.
Joben-sempai yaşına rağmen çok çevik ve esnekti. Yapılı bedenine rağmen sahip olduğu esnekliğe hayranlık duyuyordum. Her pazar ondan özel ders alıyordum. Bir kaç esmene hareketi ve hızımı arttıracak antrenmanlar yapıyorduk. Düzenli yemek yememe rağmen hızlı çalışan metabolizmam kilo almamı engelliyordu. Uzun boylu ve ince yapılıydım. Hatrı sayılır kaslara sahip bedenime rağmen orantısız olan gücümü dizginlemek için esnekliğimi arttırmıştık.
Karşı tarafa olabildiğince az zarar vermek için hızımı ve çevikliğimi her geçen gün arttırıyordum. Salonda ki çoğu kişi güce ve taktiksel dövüşe yoğunlaşıyordu. Standart dövüş duruşu ve hareketlerinde yükselmeye çalışıyorlardı.
Joben-sempai'den özel ders alma sebebim klasik dövüş taktiklerini eşli olarak denediğimiz sırada bir çocuğun bacağını kırdığım içindi. O gün kovulacağımı düşünürken Joben-sempai vücudumu dizginlemem için bana yardım etmeyi seçmişti.
"Kenji!" Hideaki'nin sesiyle doğrularak sahaya baktım. Çocuğu derslerden hatırlıyordum. Çok sert ve keskin bir dövüş taktiği kullanıyordu. Neredeyse iki katım olan çocuğu bir süre süzdükten sonra üstümde ki tişörtü çıkartıp banklara doğru fırlattım. Ellerimizde sadece sargılar varken sahanın iplerinin üstünden atladım. Esmer, sıfır saç kesimi olan çocuk sırıtarak omuzlarını oynattı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Senin Sesin
RomanceHer şeyinizi kaybettiğinizde, her şeyin bittiğini hissettiğiniz de, işte bu sonum dediğinizde bile güneş doğdu değil mi? Benim güneşim daha sekiz yaşımdayken doğmamak üzere battı. Bana doğruyu öğretmeye çalışmayın. Ben binlerce yanlışla bir araya...