-Zorla getirildiğim hastane odasının duvarında asılı olan saatin sesi sinirlerimi bozmaya başlamıştı.
Saatlerden nefret ederdim.
Kim ne kadar zamanınız kaldığını size söyleyen bir şeyi severdi ki ?
Hangi ayda olduğumuz veya saatin kaç olduğu umrumda bile değildi benim. Kendimi günlere göre programlamıyordum artık. Her şey spontene gelişiyordu benim dünyamda.
Hiçbir zaman saatlere veya takvimlere ihtiyacınız yoktu.
Kendimi, koruyamadığım herkes adına suçlu ve sorumluluk altında hissettiğim zaman başladı her şey.
Zaman kavramını unutana dek gözümü açtığım her güne lanet etmiş ve bir daha uyanmamak için Tanrı'ya yalvarmıştım.
Başarılı da olmuştum sanırım.
Bir gün son kez nefes alırken uyuyacak ve son nefesimle birlikte uçup giden ruhum geriye sadece soğuk bir beden bırakacaktı.
Bugüne dek içinde olduğum deriden, aklımdaki düşüncelerden ve en çokta içimde ki öfkeden nefret etmiştim. Şimdi ise hepsini son kez kullanmak için bir şansım vardı.
Doktor kontrolümden sonra tekrar çimlerde oturmuş, Ashton'ı izliyordum ve içten içe Jess'e acıyordum.
Üniversitenin ilk senesi Luke adında ortak bir arkadaşımız vardı.
Benim oda arkadaşım ve Ashton'nın da liseden arkadaşıydı.Luke'un her gece içip içip gelmesinin sebebinin Ashton olduğunu öğrenmem ilk başta beni güldürse bile, zamanla durumun ciddiyetine varmıştım. ona sırılsıklam aşık olmuştu ve bana sürekli nasıl öpüştüklerini anlatıp duruyordu.
Bir gün yurt odasına girdiğimde, onu yerde uzanırken bulmuş ve içtiği için sızdığını düşünmüştüm.
Fakat tam yanında duran şırıngayı görünce görevlileri çağırmıştım.Doktorlar, "fazla doz uyuşturucu." Demiş ve beni bu boktan okulda edindiğim en iyi dostun yokluğu ile yalnız bırakmışlardı.
İşte o yıl, Sam ve Lizzie'yle tanıştığım yıldı.
Herşey biraz olsun iyiye gitmeye başlamıştı ve ben gülümsüyordum.
Bir gün Sam ve Lizzie ölümüne kavga etmişlerdi. Birbirlerinden nefret ettiklerini söyleyip duruyor ve beni arada bırakıyorlardı.
Bu büyük kavganın nedeninin Ashton olduğunu öğrenmemle, bu çocuğun hayatımın içine sıçmak adına gönderilmiş bir şeytan olduğunu düşünmeye başlamıştım.
Aralarındaki küslüğü bitirmek adına onlara Ashton'ın eşcinsel olduğunu söylediğimde Lizzie sorgularcasına köşesine çekilirken, Sam alayla gülmüştü.
Ve Sam bana yanlış olduğumu kanıtlamak adına tüm kampüsün gözü önünde Ashton'ı öptüğünde, Lizzie yıkılmıştı.
Ashton o öpücükten sonra Sam'le ne flört etmiş, ne de ona bir şans vermişti.
Buna rağmen bir kaç haftanın sonunda Lizzie kendini asarak intihar etmiş ve bıraktığı notta, âşık olduğu kızın ihaneti yüzünden bunu yaptığını yazmıştı.
Sam kendini hiç affetmedi fakat Ashton'ı da unutamadı.
Her şey böyle başlamıştı.
Bu hikayenin en önemsiz karakteri olsam bile, her şeye şahit olmuştum ve bu beni en ağır yaralayan kısımdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
hospital, cashton
Fanfictionokulun hayalet çocuğu Calum Hood, Ashton Irwin'in en büyük sırrını öğrenir. #angst #kısahikaye