Bölüm 3

13 2 0
                                    

Uçağımız nihayet yere iniş yaptığında heyecandan gümbürdeyen kalbimin, uçak dışındakilerin dahi duyabileceğini düşünüyordum. Kaan'a döndüğümde, tanıştığımızdan beri takındığı umursamaz ve ukala tavrı görünce ruhsuzluğu karşısında hevesim söndü. "İnsan biraz heyecanlanır, biraz mutlu olur. Ruhsuz musun sen?" Dediğimde hiç istifini bozmadan "öyleyim" diye kısa ve net bir cevap verdiğinde afallamıştım. Bunu beklemiyordum. "Ama o canlı canlı bakan renkli gözler hiç öyle söylemiyor." Derken gözlerinin ne kadar muhteşem olduğunu düşündüm. Benim gözlerim de maviydi evet, fakat onunkiler bir başkaydı sanki... Birkaç saniye durdu ve öylece bana baktı. Ay acaba saçmaladım mı, bence gayet güzeldi derken hiçbir şey söylemeden yanımdan kalktı ve uçağın çıkışına doğru ilerledi. Öküz. Gözlerimi devirdim, ben de ardından uçağı terkettim ve diğer iki okulun öğrencileriyle buluşmamız gereken yere doğru ilerledik.
Kaan'la buluşacağımız yere geldiğimizde çevremize bakınmaya başladık. Biraz ilerimizde, yaşıtımız gibi duran ve bizim gibi çevresine bakınan bir kız ile bir erkeği gördüğümüzde Kaan'ı dürtüp onları gösterdim. Yanlarına ilerlemeye başladık. Onlar da bizi farkettiler. Omuzlarındaki rozetleri görünce onlar olduğundan emin olduk ve adımlarımızı hızlandırıp yanlarına gittik. Ardından tanışmaya başladık.
Cemre, kumral ve düzgün yüz hatlarına sahip güzel bir kızdı. Burada olmasının sebebi yetenekli bir piyanist olmasıymış. Dinlemek için sabırsızlanıyordum.
Mert de kumraldı. Güzel bir yüzü, güzel vücudu ve uzun bir boyu vardı. Yakışıklıydı. Mert'in burda olmasının sebebi ise gitarist olmasıymış. Aslında bakarsak gitar çalabilen insanların diğer enstruman çalan insanlara oranla daha fazla olması ve Mert'in hepsini elemiş olması gerçekten yetenekli olduğunu gösterirdi.
Ben hepsiyle tanıştıktan sonra, sıra Kaan'daydı diğerleriyle tanışırken öğrendiğime göre Kaan da bir bateristmiş ama bunun yanı sıra sesi de güzelmiş. Kaan'ı bateri çalarken terlemiş ıslak saçlarıyla kafasını sallayıp, saçlarının hareket etmesini hayal ederken buldum kendimi. Bu normal mi? Ben ne yapıyordum. Kendine gel Duru, kendine gel...
Biz oradayken bize eşlik edecek olan rehberlerimiz geldi ve bizi kalacağımız yere götürdü. İki birbirlerine yapışık, ortak bahçeyi kullanan, farklı evlerde kalacağımızdan hepimiz aynı yere gittik. Hepimizin yeterince ingilizcesini vardı ve bu bize çok kolaylık sağlamıştı. Biz, teşekkür edip bahçeye girdikten sonra rehberler de gitti.
Hazırlanıp alışmamız için iki günümüz vardı ve ardından proje için eğitime başlayacaktık. Buraya özel hatlarımız ve telefonlarımız vardı. Rehberlerimiz, bu telefonlara kendilerini kaydetmişlerdi. Bu sayede onlarla iletişime geçebiliyorduk. Hâlâ bahçede dururken hepimiz evlere baktık. Gerçekten güzellerdi. Ben ve Cemre ağızımız açık evlere bakarken tabiki Kaan'ın tek mimiği bile oynamamıştı. Ama Mert'inkinin de oynamadığını görünce Cemreyle birbirimize bakıp ağızımızı kapattık.
Bahçede fazla oyalandıktan sonra herkes evlerine dağılıcaktı. Her ne kadar ben ve Cemre, kızların beraber, erkeklerin beraber kalmasını istesek de herşey önceden ayarlanmıştı ve bizim böyle bir şansımız yoktu. Zaten Kaan'la aynı evde kalmak hoşuma gitmiyor değildi. Hayır ondan hoşlanmıyordum, tamam yakışıklıydı hatta baya yakışıklıydı ama burada bir proje için vardık ve o da benim bir senemi birlikte geçireceğim bir arkadaşımdı. Zaten onun bana karşı birşeyler hissedeceğini de hiç sanmıyordum. İki yakın arkadaş olacaktık hepsi bu. Bunları düşünmemin ne kadar saçma olduğunu farkedip bu düşünceleri beynimden kovdum.
Eve gelir gelmez evi gezmeye başladım. Kaan kendisi için ayarlanan odaya gitti ve birdaha çıkmadı. Şaşırmamıştım. Ben de evi iyice gezikten sonra en önemli kısım olan benim için ayarlanan odaya girerken gözlerimi kapattım ve birden kapıyı açtım. Kendime böyle sürprizler yapmayı seviyordum. Gözlerimi de açtığımda gördüğüm manzara muhteşemdi. Odam gerçekten çok güzeldi, genç kızların hayali olan odalardandı. Tavanda duvar yerine cam vardı ve gökyüzü gözüküyordu. Bu, bu benim küçüklükten beri hayalimdi. Sevinç dansları yaptıktan sonra acaba Kaan'ın odası nasıldır merakıyla içimde bir savaş veriyordum. Kaan'ın orda olmadığı bir zaman oraya gitmeye karar verdim. Yatağıma uzandım ve gökyüzünü izledim.
Biraz zaman geçtikten sonra valizimi yerleştirmek için açtım. Kıyafetlerimi, ayakkabılarımı ve makyaj malzemelerimi yerleştirdikten sonra çekmecelerin olduğu kısıma geçip çoraplarımı da yerleştirdim. Ardından hemen yanındaki çekmeyeci açıp iç çamaşırlarımı yerleştirirken birden kapım açıldı. Arkamı döndüğümde gelenin Kaan olduğunu gördüm. "Yuh yani insan kapı falan çalar" diye cırladım. Bana cevap vermediğinde gözlerini takip edip nereye baktığını bulmaya çalıştığımda elime baktığını farkettim, ben de elime baktım. Elimde tuttuğum iç çamaşırıma bakıp samimiyetsiz ve ukala bir sırıtış attı. " bu, şu yılbaşı için olan çam içlerinden sanırım" dedi ve sırıtışını hiç bozmadan gitti. Yanaklarımın kızardığına emindim. Sinirimi bozmuştu ukala şey.

**********
Koydum bizimkileri multiye gençler. Yorumlarınızı bekliyoreem. Hoşçakalıın :))

Bizim HikayemizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin