Kıza uzun bir süre sarıldı. Kızın saçlarına gömdüğü yüzü güller açıyor, sanki hiç bırakmayacak gibi sarılıyordu.
Kızdan istemese de yavaştan ayrılıp elini tuttu.
"Seni burada bırakamam." Kızın elini bırakmadan ağacın kovuğundan çıktı.
"Hadi, orada daha fazla kalıp da beni ve kendini aşkımızdan mahrum etme."
Kızı ağacın kovuğundan çıkarmak ve kızın yüzünü görmek üzereydi ki...
Rüyamın tam da en heyecanlı yerinde elektrikli süpürgenin sesine uyandım.
"Anne ya, kargalar daha bokunu yemeden ne diye elektrikli süpürgeyi çalıştırırsın ki?"
Rüyamda tam da hayatımın aşkının yüzünü görecektim belki de. Çıldırmak üzereydim. Çılgın annem yine sabahın dokuzlarında elektrikli süpürgeyi ve beni çıldırtıyordu.
Bakın, iddia ediyorum ki, komşularımız benim kurduğum alarmın sesi değil, annemin sabahın köründe çalıştırdığı elektrikli süpürgenin sesi onları uykularından çekip çıkarıyor, sonuç olarak da bundan rahatsızlık duyuyorlardı. Annem hiç sektirmeden hep aynı saatte süpürgeyi çalıştırıyordu. Belki de annem yüzünden alarm bile kurmuyorlardır. O derece.
"Saat daha dokuz! Uyuyan vardır diye de mi düşünmüyorsun?!"
Annemin umursamayan tavırları midemin kasılmasına sebep olurken o hâlâ aynı tavırlarla yerleri süpürmeyi devam ediyordu.
"Sana sessiz çalışan elektrikli süpürge alacağım." İçimden küfürler savura savura yatağımdan kalkıp banyoya doğru yürüdüm.
İçeriden seslenen annem beni yanıltmamıştı. "Valla mı oğul?"
"Şartım var ama." Olduğum yerde dikilirken annemin cevabını bekledim. "O neymiş?"
"Evi biraz daha geç süpürür müsün?"
Cevabını dinlemeden banyonun kapısını kapatıp ihtiyaçlarımı giderdim. Annemi iyi kandırmıştım sanırım.
Odama döndüğümde ise annem odamda değildi.
Derin bir nefes alıp odamda göz gezdirdim. Annem, odamı sadece süpürmüş, savaş alanı gibi darmadağın olan odamı yeri süpürebileceği şekilde eşyalarımı kenara yığması dışında kendi halinde bırakıp oradan tüymüştü.
Giyinip kısa bir kahvaltının ardından dışarı çıktım. Hava düne göre daha rüzgarlı olsa da, sıcak sıcak estiği için insanın terlemesine engel değildi. Üstelik, düne göre daha sıcak olduğu için daha da bunaltıyordu.
Bu sabah Azra'nın evinde buluşmayı kararlaştırmıştık. Neyse ki derslerle alakalı değildi ama onun bu durumdan hoşlandığını da sanmıyordum.
Azra'nın evinin yakınlarına gelmiştim. Etrafa göz gezdirirken Çınar'ın gözüme takılmasıyla ona doğru seslendim. Sesimin geldiği yöne bakıp beni gördüğünde bana doğru yürüdü.
"Yankıaşkcağızım yaaa, ben de her yerde seni arıyordum ama!" Onu tanımasam bana yavşadığını ya da gay olduğunu düşünürdüm ama bu bizim klasik Çınar'dı işte.
"Azra, komşularına çağırdı. Evi birkaç metre ötedeymiş Yankuşum."
"Hoşt lan!" dedim, biraz da şakaya vurarak. Kollarımızı omuzlarımıza atarak keyifli keyifli yürüdük.
Bahçesi büyük bir evin önüne geldiğimizde bahçe kapısını açarken Çınar fısıldadı:"Burası galiba." Onu başımla onaylayıp yürürken bahçedeki köpek bana doğru koşup üstüme atladı. Golden cinsi köpek, iki ön patisini bana dayayıp arka ayaklarıyla ayakta dikiliyordu. Dili dışarda bana bakıyorken başını okşadım.
"Luna benden hızlı çıktı." Bir kız sesi duyduğumdan emin olmak için kafamı kaldırdığımda kızla göz göze geldim.
Çıldırmak üzereydim. Yanlış görmüyordum değil mi?
Bize doğru yürüyüp Luna'nın tasmasından tutup dört patisinin de yere basmasını sağladı. "İnsanları çok sever." Yalnız ben hâlâ inanamıyorum.
"Burada mı yaşıyordunuz? İnanamıyorum. Remixleriniz olağanüstü de."
Şaşırmış olmalıydı. "Teşekkür ederim ama öyle sizli bizli konuşmayalım ya. Bana "Naz Abla" deseniz daha samimi olur. Bu arada siz Azra'nın arkadaşları olmalısınız. Hadi geçin içeri."
İçeri geçtiğimizde Naz Abla, ona bu şekilde hitap ettiğime hâlâ inanamıyorum, bizi salona doğru yönlendirdi. Azra, koltukta telefonuyla uğraşırken geldiğimizi fark etmemişti bile.
"Bir de bize diyordun tembel diye. Kız bu ne hâl?" Çınar'ın yüzündeki şaşkınlık edasıyla kahkahamı tutamadım. Yüzü o kadar tuhaf bir ifadeye bürünmüştü ki bir başkası onu öyle görse korku filmi izlemiş olduğunu sanardı. Çünkü ben de Azra'yı ilk defa böyle görüyordum.
Tıpkı yuvarlanan pandalar gibi koltuğun bir köşesine yumulmuş, telefonun ekranına hipnotize olmuş gibi bakıyordu. Üstelik, arada ağzını yüzünü tuhaf şekillere sokup selfie çekiniyordu. Aklıma gelen fikirle gülümsedim. Azra telefonuyla oynamadığı bir zamanda telefonunu aşırıp o spastik pozlarını hesabında paylaşmayı aklıma yer ettim.
"Siz ne ara geldiniz?"dedi Azra, oturur pozisyona geçerken. Çınar muzip tavırlarla yüzündeki sırıtışı daha da genişletti. "Götcağızında az da olsa pireler uçuşuyordu. Onları kovalayım derken gerçek dünyaya döndün."
"Naz Abla bizi A...'ya çağırıyor. Orada plaj partisi varmış. Biraz kafa dağıtırsınız demişti bana. Onunla tanışabilmeniz için çağırmıştım buraya."
"Tanışmak güzel oldu da, dersler?"
"En az bir yıl süremiz var, Çınar." Azra'nın süremiz olduğunu söylemesine mi, yoksa bizi tatile götüreceğine mi şaşırayım bilememiştim. Bu kadar şans bana fazlaydı ve her an her şey olabilirdi. Belki de bizi ders çalıştırmamak için böyle bir bahaneyi önümüze sürdüğünü düşünmüyor değildim.
"Bence gelin çocuklar," dedi Naz Abla. Ona "Naz Abla" demek bile beni hâlâ şoklar içinde bırakırken bütün şansımı bunda harcadığımı düşünüyordum.
"Ben varım." diye atıldı Çınar. Bu tür tatilleri severdi. Deniz, kum, güneş... Bir de plaj partisini duyunca hemen atılmıştı.
"Ben de geleyim bari." desem de, yine de korkuyordum. Umarım başıma kötü bir şey gelmezdi.
###
Aylar sonra herkeslere merhaba. Şu YKS belasından kurtulmak üzere olduğum şu sayılı günler arasında paylaşmak istedim.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bütün Dünya Bana Karşı
HumorZihinşehir Belediyesi iftiharla sunar! 🖒18 yaş altı için uygundur.🖒 Matematik sınavına burnu kanayana kadar çalışmasına rağmen 25 alan, sevdiği kız uzun zamandır yalnız olmasına rağmen aniden sevgili yapan, yanındakini göremeyecek kadar salak ve ş...