Yolculuk normaldi. Tabii kafamın sık aralıklarla arabanın tavanına değip durmasını saymazsak. Neyseki Beril Abla'nın arabasının tavanı yüksekti de oradan yırtıyordum.
Ortada oturduğum için iki kafa da uyuduğu için omzumdaydı ve o şekilde dengede durabiliyordum.
Küçüklüğümden beri arabada hep böyle yolculuk ederdik. Ben arka koltukta hep ortalarına otururdum, onlar da, özellikle de uzun yolculuklarda, başlarını benim omzuma koyarlardı. Güzel bir arkadaşlığımızın olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim yani.
Onlar omzumda uyurken ben de müzik dinleyebilmek için rahatsız etmeden kulaklıklarımı taktım. Bir yandan da arabanın ön camındaki manzarayı izlemeye çalışıyordum.
Ortada oturma laneti diye bir şey vardır. Hani sağınızdaki veya da solunuzdaki kişiler camdaki manzaranın tadını çıkarabilir ama siz bunu çok yapamayıp telefonunuzun ekranına ya da ön cama odaklanırsınız ya, işte ben yıllardır böyleydim sanırım. Ama bunu çok önemsemezdim.
Sol omzuma başını koymuş olan Çınar aniden horlayınca irkilip istemeden de olsa omzundan attım. Diğer omzuma başını koyup uyuyan Azra az da olsa yerinde kıpırdanmıştı.
"Atıl kurt- haa n'oluyo' lan?!" Çınar böyle söyleyince titrememeye çalışarak güldüm.
"Hergele." Arabada uyuyanlar olduğu için fısıltıyla konuşmuştu Çınar. Pis pis sırıtıp orta parmağımı kaldırdım. Çınar, elinden oyuncağı alınmış altı yaşındaki çocuklar gibi alt dudağını sarkıtıp göz devirdiğinde Çınar'ın normal bir insan oluşuna dair bütün düşüncelerim bir anda silikleşip kaybolmuştu.
"Evlâdım olsan çorapla bile sevmem seni." dedim, tiksintiyle bakarak. "Bak eldiven bile demedim çorap diyorum, çorap!" Çınar hâlâ umursamadan uykulu uykulu esneyip saçını arkaya atar gibi yaptı.
"Hıh. Hem ben gencim güzelim bi' kerem. Kala kala sana mı kaldım? Haspam." Sahte bir kibirle yüzünü cama çevirdi. Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Ciddi kalamamıştım.
"Allah belanı vermesin, Çınar." Konuşurken arabanın ön kısmında ince bir kıkırtı duymuştuk.
"Biraz daha konuşun öyle ya, canım sıkılıyor yola baka baka." Beril Abla hâlâ kıkırdıyordu. "Valla ilaç gibisiniz çocuklar. Kaç saattir yoldayız ama iyi geldi ya."
"Eyvallah, ablacım."dedi Çınar. Sesi oldukça kibar ve erkeksi çıkmıştı. Çınar'a şoklar içinde bakarken o da dudaklarını öne çıkarıp saçını arkaya atar gibi yaptı.
"O olmayan saçın keseceğim artık, yeter." diyince o da sessiz sessiz güldü. Gülümsedim.
Azra başını omzumdan kaldırıp uzun uzun gerindi. "Ablacım ne kadar kaldı?" Başını arkaya atmadan önce at kuyruğu yaptığı saçındaki tokayı sıkıştırdı.
"Daha var. Uyuyabilirsiniz." Beril Abla, yoldan gözünü ayırmadan devam ediyordu.
"Abla, bir şey soracağım ya. Çok merak ettim." dedi Çınar. Sesindeki heyecanı gizlemeyi gerek görmemişti belli ki.
"Sor bakalım." Çınar sırıttı.
"Hangi arabada öğrenmiştin araba sürmeyi?" Çınar'ın gülüşü sırıtışa dönüştü.
"Ha, onu mu diyordun?" Yüzünü görmesek de gülümsediğine emindim.
"Şahinde öğrendim ya. Çılgın serserinin tekiyim, kahretsin. God dammit!" Beril Abla'yı iyice kendimize benzetmiştik ama o bunu umursuyor gibi değildi.
"Çılgın serseri seniii..." Çınar kaşlarını iki kere hızlı hızlı kaldırıp indirdi. Bir yandan da işaret parmağını sallıyordu. Azra ise elini ağzına kapatıp gülüyordu.
İyiydi ya. Yolculuğumuz güzel geçmişti.
○●○○○○○
Sabaha karşı bulutlar, güneşin doğmak üzere olduğunu bize haber etmek amacıyla pembeleşmişti. Arabadan indiğimde sabahın soğuğu kollarımı ısırırken valizleri bagajdan çıkarıp yere koydum.
Çınar havayı koklayıp sırıttı.
"Abi var ya," Öyle bir sırıtıyordu ki bazen bizden gizli içki falan içip yanında taşıdığını düşünüyordum.
"Bu oksijen bende çok fena kafa yapıyor. Bi' çekiyom abi, kafa dünya, kafa uzay... Oh be!" Kollarını esnetip iyice gerindi.
"Şu içsen yarıyo', Çınar." dedi Azra, bıkmış bir sesle. "İçki falan içmene de gerek yok senin. Sende nasıl bir bünye varsa suyu alkole çeviriyor."
Çınar, havalı(!) bir şekilde olmayan saçını geriye attı. "Gencim, güzelim. Alkol içmeme bile gerek yokmuş. Hıh."
Tek normal arkadaşımın Azra olduğunu sonunda anlayabilmiştim ama onun da çok normal olmadığını biliyordum. En azından, Çınar'dan daha normal davranıyordu.
Otele girdiğimizde geniş bir lobi karşılamıştı hepimizi. Lobinin bir kısmında birkaç tane koltuk takımı yer alıyordu ve mekana uyum sağlayabilmesi için hepsi aynıydı.
Çınar, koltukları gördüğünde valizini bırakıp sağına soluna baktıktan sonra koltuklara doğru koşmaya başladı.
"HÜCUUUM!" diye sessizce haykırıp öndekilerden birine kendini yüzüstü attı.
Bu tatilimizde olacakların yanında sıradan bir olay gibi kalıyordu.
Umuyordum ki, Murphy Kanunları ve şanssızlığım iş birliği yapıp beni rezil etmezlerdi.
###
Herkese merhaba. Uzun zaman olduğunu biliyorum ama yapacak bir şey yok.
Buraya her zaman ve düzenli yazamadığımın farkındayım. Ama sınava tekrar hazırlanmak zorundayım.
Yani bu da demektir ki derslerden arta kalan boş zamanlarımda buraya yazabilirsem yazarım.
Bu arada, Kahvedeki Prens'e yazacağım bölümü yarıladım sayılır.
İnşallah onu da tamamlayıp yakın bir zamanda yayınlayabilirim.
Ama yayınlayamazsam da affedin. Bu yıl buraya çok fazla gelemeyebilirim.
Umarım bölümü beğenmişsinizdir. Eğer bu bölümü gerçekten beğendiyseniz küçük yıldızın içini doldurun.
Hoşça kalın canlarım.
Çok seviliyorsunuz.❤
BegümNaz
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bütün Dünya Bana Karşı
HumorZihinşehir Belediyesi iftiharla sunar! 🖒18 yaş altı için uygundur.🖒 Matematik sınavına burnu kanayana kadar çalışmasına rağmen 25 alan, sevdiği kız uzun zamandır yalnız olmasına rağmen aniden sevgili yapan, yanındakini göremeyecek kadar salak ve ş...