Biz insanlar gördüğümüz, duyduğumuz tüm kelimelere, hayatlara aşinayız aslında. Tek bir şey dışında. O da zamansız gelen her şey. Zamansız hayatımıza gelen her şey bir tat bırakıyor insanın damağında. ..
Ben İlke .. İsmin neden bu derseniz ailemin sert mizacından, tabularından açıklamasından öte gidemez söyleyeceklerim. Ama kimdir bu İlke dediklerinde tüm tabuları yıkabilecek bir hayat enerjisine sahip biri diye tanımlayabilirim kendimi. O kadar ki etrafımdaki tüm kişiler tarafından neşe kaynağı diye tabir ediliyorum. Bakmayın böyle anlattığıma aslında her ortamda o var olan zıpır, muzip kişilik vardır ya her zaman. İşte o benim ..
Hayatı ciddiye almamış ve almanın da gerekli olmadığını düşünenlerdenim. Bir gün hepimiz yok olup gideceksek güzel hatırlanmak isterim. Durum böyleyken zamanımı çalan tüm gereksiz insanlara da tırtımdır.... Ah İlke ya bu son kelime olmadı. Çocuğun bakışlara bakar mısın? Ne oluyor ya der gibi bakıyor sana? Ah be kızım değil işte bu da kurduğun cümleleri neden kurduğunu anlamayacak kadar anlamsız bakıyor suratına. Evet evet hemen telefonu kulağına götür ve acil bir işin çıkmış gibi hemen terket burayı. Yoksa çocuk sana sardı saracak.
-Alo .. Evet .. hı hı.. Hadi ya. Tamam hemen geliyorum... Şey benim hemen kalkmam lazımda acil sonra devam etsek olur mu? ( Emin ol bir daha çok zor)
-Şey.. Tabi. Nasıl istersen. Ama mutlaka haberleşelim sohbetini çok beğendim. Tekrar görüşmek çok isterim.
- Tabi tabi. Bende öyle. ( Uzun uzun susuşuna, özellikle suratıma mal gibi bakışına bende bayıldım.)
Hızla kendimicafeden dışarı sonrasında da ilk gördüğüm sokağa daldım. İnanın bana sizi anlamayan gözlerle size bakan biri, cahil birine laf anlatmak kadar zor ve gereksiz. En güzel yoldur kaçış. Kendimi kurtulmuş, özgür bırakılmış bir akvaryum balığı gibi hissettiğim an adımlarımı yavaşlattım. Şimdi rahat rahat dolaşabilirdim. Huzur ve geçmiş anıları kokan antikacıların olduğu sokaklar.. Gününe bu kadar değer verip aşık olan bir kız için ironik bir seçim fakat onların da bir zamanlar gününü layığıyla yaşadığını düşünüp, bu günde bile dün kokabildikleri için hayranım onlara da. Ahh olamaz. Saat kaç olmuş. Tamamen unuttum. Duru benim kafamı yüzüp kelle çorbamı yapmadan hemen yanına gitmem lazım. Koşar adımlarla ilerlerken bir yandan da bugünün yaklaşık 1 saat 23 dakika 37 saniyesini o masada boşuna harcağım için kendime deliler gibi kızmakla meşguldüm.
-Duruuuuuuuu. Duruuuuuuu.
-Ah sonundaa İlke. Doğru zamanda doğru yerde olmayı başardığın gün ülke genelinde şenlik ilan edeceğim gerçekten.
-( Duru'nun şu asil ama bir o kadar da komik laf çarpışları) Napiyim hayat doğru zamanı ve doğru yeri bulmaya çalışacak kadar uzun değil bende anı yaşıyorum.
-Bırak şimdi felsefik cümleleri de görüşmen nasıl geçti onu söyle? O güzelim çocuğu da harcadım deme bana?
-Şeey. Sanırım. Ya gerçekten bu işler bana göre değil. Bana kendini anlat deyip kurduğum cümleler karşında bana ne diyor bu deli der gibi bakan birini görünce çıldırıyorum. Benim böyle şeylere zaman ayırmam için gözlerimin içine seni anlıyorum diye bakıp hissetirebilen biri gerek. Beni bir adım ileri götüremeyecekse niye çay içerek cümleler kurayım ki. Onu ben evde zambaklarıma bakarken de yapabiliyorum.
-Off İlke. Kısacası yine bir çocuğu da harcadım diyorsun yani. Neyse umarım çocuğu çok üzmemişsindir. Bak aslında tam zamanında geldin. Birazdan sana hayallerimin prensini göstereceğim. İnan bana İlke bu farklı. Duruşu, bakışı, gülümsemesi yaa farklı işte. Nolur senin fikirlerin benim için çok önemli. Birazdan arkadaşları ile birlikte geçicek burdan. Her gün aynı saatte bu yolu kullanıyorlar. Geçen bizim dükkana geldiler. Of İlke yok böyle bir şey. Gördüğünde ne demek istediğimi anlıcaksın. Ben galiba çok fena aşık oldum.
( Of Duru sen zaten iki günde bir aşık olup bu sefer çok farklı gerçekten çok farklı diyen bir kızsın. Eminim o muhteşem, gereksiz ve bir o kadar farklı aşklarındandır buda) diyebilmek çok isterdim. Ama iş kalp kırıcı boyutta olunca benden öyle şeyler kolay kolay çıkmıyor işte. Zaten kalp kırmaktan korkmayan biri olsam masada oturduğum çocuğa neydi adı yaa? Doruk muydu? Burak mıydı? Belki de Can'dı. neyse ne ya işte ona kalkıp hödük gibi niye bakıyorsun suratıma konuşsana biraz derdim.
- İşte işte geliyoooor! Şu üzerinde deri ceketi olan.
-İyi de hepsinde deri ceket var.
-Ooooof İlke şu işte en önde yürüyen telefonla konuşuyor şuan. Şunda ki asalete bakar mısın ya?
İşte o an. Kalbimin tüm hücrelerime kadar atışını hissettiğim, tüm uzuvlarımın karıncalaşarak vücudumun iflas bayraklarını çektiği o an. Bir 24 saat üzerine hatta belki tüm bir hafta, tüm bir ay , yıl, ömür üzerine türlü planlar kurabilirsin. Gerçekleşme ihtimali %1 olsa bile. Ama inanın bana bir şeyler kontrolünüz dışında gerçekleştiğinde ancak hayatı yaşadığınızı hissedersiniz. İnsanlar hayatı boyunca hayatının kontrolünü elinde tutmaya çalışıp, bir o kadar da kontrolü kaybettikleri anları tekrar ve tekrar yaşamak isterler. Çünkü hayatı anlamlı kılan ve unutulmaz tatlar bırakan anlar onlardır. Ve ben işte o an anlamıştım. Hayatımın kontrolü artık ellerimde değildi. Şimdi öyleyse de artık olmayacaktı. Birinin sizin en güzel kontrolsüzlüğünüz olabileceğini hissetiğiniz bir an oldu mu? Benim oldu. Şu an o an. Ve sanırım bundan sonra hayatımda hiç bir şey bugünkü kadar sakin kalmayacaktı...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sen Benim Gökyüzümsün
Romanceİşte o an .. O an anlamıştım bir daha hiç bir kokunun bana böylesine cenneti yaşatamayacağını, o an anlamıştım hiçbir dokunuşun tüm organlarımın çalışmasını hissetirebilecek kadar etkili olamayacağını ve işte o an anlamıştım ki hayatta tüm kalbime d...