Karanlığa Teslimiyet

101 7 1
                                    


Kağıtta yazılanları okuduğumdan beri kendimde değildim. O yolu nasıl geldim nasıl evde odamda oturuyorum hiçbir şey hatırlamıyorum. Ama şu bir gerçek ruh halim sürekli değişiyor ve hangisinin doğru olduğuna ne beynim ne de vicdanım karar verebiliyordu. Bir yandan Deniz'i tamamen kabullenmiş gibi yanındaki kıza karşı kıskançlık duyuyor, bir yandan Duru'ya karşı hissettiğim suçluluk duygusu vicdanımı yokluyor bir yandan ise hala ne olduğu anlamadığım bir duygu, bir his vücudumun alevler içinde yanmasına sebep oluyordu.  Ama nasıl olur da buna cüret ederdi. Tamam Duru'nun duygularından haberi yok bilemezdi, ama yanındaki kıza buna nasıl yapardı? Beni ne zannediyordu bu çocuk? Yanındaki kız ile bir şeyler yaşarken ve bu kadar samimiyken bu notu bana yazması ona karşı bakışımı tamamen değiştirmişti. Hayır İlke. Ne hissedersen hisset bu adını bulamadığın ve karşı koyamadığın şey ne olursa olsun böyle bir adama değmezdi. Küstaah! Son iki gündür yaşadıklarım beni çok fazla yormuştu ve benliğimi tamamen değiştirmişti. Acil olarak eski hayatıma dönmem gerekiyordu. Bu ben değildim! Sanırım tatilimin bitmiş olması kendime gelmek için iyi bir fırsattı. Bursa'dan uzaklaşıp İstanbul'a, okula geri dönmek her şeyi yoluna koymak için biçilmiş bir kaftandı. Tüm bu düşünceler içinde valizimi hazırlamış karmaşık hislerle uykuya dalmıştım. 

İnsanlar için arafta kalmak kadar zor ve çaresiz bir durum yoktur. Yani en azından benim için öyle. Bir şeylerin netleşmeden iyi mi? kötü mü? olur mu? olmaz mı? çaresizliği içinde beklemek kadar can sıkıcı bir durum daha yoktur. Durum böyleyken bir şeylere karar vermiş olmanın rahatlığı ile uykumdan uyanmıştım. Havanın daha aydınlanmamış olması bu saatte uyanmış olmam ne kadar bir şeylerin halen daha netleşmediğini gösterse de ben kendimi buna inandırmıştım. Böyle olması gerekiyordu. Evde ki işlerimi hızla halledip Duru'yu görmek için evden çıktım. Çalıştığı kitap evine doğru yürümeye başladım. Dün akşamdan beri konuşmamıştım. Aklım ondaydı. Gidip görmeden içim rahat etmeyecekti. Kitap evine girdiğinde mis gibi kitap kokularını içime çektim. Sanırım Duru'nun hayatında yaptığı en güzel şey burada çalışmasıydı. 

-Hey deli kız ne arıyorsun burada? Yoksa kişisel gelişim zımbırtılarından almaya mı geldin? :D

-Duru ya :D Hiç yakışıyor mu senin gibi müstesna insana böyle kelimeler biri duyacak şimdi.

-Hahahaha ama öyle :D Hayırdır seni hangi rüzgar attı buralara?

-Seni merak ettim. Bugün de gidiyorum gelip bir seni göreyim dedim.

-Ben iyiyim hatta çok iyiyim. Aslında sana anlatacak çok güzel şeylerim var ama şuan burası çok yoğun telefonda konuşuruz akşam detaylı olarak her şeyden bahsedeceğim.

- Peki öyleyse ben seni daha fazla tutmayayım. Seni böyle görmek beni çok mutlu etti. Seni seviyorum. 

- Me too bebeğim :D 

Duru ile sarılıp vedalaştıktan sonra eve doğru yürümeye başladım. Duru'nun hali çok garip gelmişti. Dün ayaklı cenaze olarak bıraktığım kız bugün nasıl oluyordu da böylesine neşe doluydu. Sanırım gerçekten de düşündüğüm gibiydi. Duru için bu da gelip geçici heveslerden biriydi. Bu düşünce biraz içimi rahatlatmıştı. Diğer aklıma gelen ihtimal ise tamamen ürkütücüydü. Yok hayır olamazdı. Bu çocuk o kadar da ileri gidemezdi. Bu kadar da pislik biri olamazdı. Aynı veya benzer bir nottan ona da yazmış olabilir miydi? Bu ihtimali düşünmek bile çok itici ve mide bulandırıcıydı. Sanırım uzaklaşma terapime odaklanmam gerekiyordu. Bu düşüncelerle kafayı yememek için yapılabileceğim tek şey buydu.  Eve gittiğimde annem çoktan çantamı hazırlamıştı. Konu okulum olunca bu titizlik ve hassas duruşları beni etkiliyordu. Ama asla hiç bir zaman şaşırtmadı. Zira benim için planlanan bir gelecekte pürüz kabul edilemezdi. Çantamı alıp son kez her şeyi kontrol edip evdekilerle vedalaşmak için salona indim. Sanırım eksiksiz ve kusursuz bir o kadar da ezberlediğim konuşmaları dinleyerek son görevi de tamamladıktan sonra yola çıkabilirdim. İlk söze annem başladı:

Sen Benim GökyüzümsünHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin