BDBHŞ •2•

157 11 2
                                    

Babaannem, yanıma oturup saçlarımı okşamaya başladı.
Gözlerine baktım. Dayanamayıp yastıktan farksız olan dizlerine kafamı koydum.

"Kuzum benim ne oldu sana? Canın Kerem oğluma mı sıkıldı?"

Kerem...
Adı zikredildiğinde şu sızlayan ruhumu haykırmak isterdim. Ismi kulaklarımda yankılanırken anılarımız bir bir aklıma gelmeye başladı.

5 YIL ÖNCE...

"Bahar gözlüm, okuldan sonra bir şeyler yapalım mı?"
"Ne gibi Kerem?"
"Bilmem. Belki gezeriz."

Düşünceli tavırları vardı Kerem'in aklında bir şeyler yapmaktan yanı sıra bir şeyler anlatacakmış izlenimi veriyordu. Sanki söyleyecekte söyleyemiyormuş gibiydi. Parmaklarını ara sıra saçlarının arasına götürüp, dağıtıyordu. Tek kaşımı kaldırıp ne yapmaya çalıştığını anlamaya çalışırken, zeytin gözleriyle dolu dolu bakıp, omuz silkti.
O an onun, benimkinden daha güzel olan burnundan ısırmamak için zor tuttum kendimi.

"Bir tanem haftasonu Fener'in maçı vardı izlemiş miydin?"
"Hayır, izlemedim. Gerçekten söyleyeceğin şey bu muydu? O filozof tavırlarının altından Fenerbahçe mi çıktı? Daha özgün cümleler beklerdim. Belki de romantik şeyler.
Bak Kerem şu konuda bir anlaşalım; ben sana dair her şeyi severim, seviyorum. Fakat ben Fenerbahçeyi bunların dışına alıyorum. Fenerbahçeli değilim ki izleyeyim. Galatasaraylı olduğumu bilmene rağmen Feneri öne sürmenden artık gına geldi. Şu an bunları düşünmek yerine KPSS ye odaklansan diyorum. Bak 7-8 ay sonra mezun olacağız. Sınavlara ver kendini."

Ne ara aklına futbol gelmişti bu çocuğun. Ben ondan güzel sözler beklerken, bana ikinci aşkını anlatıyordu yine. Yüzü asıldı söylediklerimden. Az önce "Fenerbahçe" derken gözlerinin içi ışıldayan çocuk, şu an Kaskatı kesilmişti. Sanırım onu kırmıştım. Ama o büyük bir samimiyetle konuşmaya devam etti.

"Hayatım sadece maçı izleyip izlemediğini sordum. Biliyorsun ben senden sonra sadece onu seviyorum. Ikimizin arasında tercih yap dersen bile susar kalırım. O ayrı sen ayrı. Ama Sen resmen gılgamış destanını okudun."

Gülmeye başladı. Sağ yanağındaki gamze kamu spotu gibi karşımda duruyordu. O haline dayanamayıp kahkahayı bastım. Sanırım olması gerekenden daha fazla gülmüştüm. Zira koca bir fakültenin bana başka amaçla bakmaları söz konusu bile değildi.

Önümüzdeki banka oturduk.

"Canım sessiz olur musun? Haykırmasan diyorum bak insanlar korkuyor."

Bozuldum fakat belli etmedim. Bunu beklemezdim ondan. Her ne kadar odun kütük diye dalga geçersem geçeyim alay etmezdi benimle, ta ki şu ana kadar. Tartışmak istemedim. O yüzden konuyu bir an önce değiştirmeye karar verdim;

"Neyse geçelim bunları. Bir şeyler yapalım diyordun Kerem?"

Kerem, dudaklarını aralayıp konuşmaya başlayacak iken ezanın okunmaya başlamasıyla beraber bir an duraksadı, gözlerini kapatıp birkaç saniye böylece kalakaldı. Sonra hiç beklemediğim bir anda, oturduğumuz banktan kalktı.

"Ben geliyorum hemen."
"Canım sakin ol, ezan daha yeni okunmaya başladı. Imam bile kılmadan sen kılmaya çalışıyorsun."

Sadece tebessüm edip konuşmasını bekledim.
Yüzünü bana dönüp, olabildiğince ciddi bir tavırla;

"Namaz bekletilmeye gelmez Nilüfer. Bu konuda çok hassas olduğumu biliyorsun."

Önüne dönüp, vereceğim cevabı dinleme tenezzülü bile göstermeden okula doğru yürüdü. Muhtemelen ilk iş abdest alıp, oradan da mescide geçecekti.

BİR DUAYLA BAŞLADI HER ŞEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin