BDBHŞ •9•

54 4 0
                                    

Soğuk olan geceye inat, onun sıcacık konuşmasıyla ortamın havası git gide ısınmıştı. Saati bir ettiğimizi bile fark etmemiştik nihayetinde.

"Akın, geç oldu kalksam iyi olacak."
"Biraz daha oturabiliriz sorun olmaz benim için."
"Akın sabahlayalım istersen." alaycı tavırla söylemiş olmama rağmen, bir hayli ciddiye almıştı beni.

"Sen ciddi misin? Film falan ayarlayabilirim istersen. Ya da başka bir şeyler buluruz olmadı sohbete devam ederiz. Vereyim mi bir bardak daha?"

Sandalyeden kalkıp, bardaklarla beraber tezgahın üzerinde olan malzemelere doğru yöneldi.

"Akın, daha fazla yapma teşekkür ederim. Eve gitsem iyi olacak babaannemle zaten aramız iyi değil bir de bunca saat kalmama gerçekten çok kızar. Beni eve bırakır mısın rica etsem?"

"Peki madem, söylediğin gibi olsun. Bırakırım ne demek."

Portmantoya kadar beraber geçip ceketleri giydikten sonra kısa sürede arabasına geçtik.

"Bu gece gerçekten çok keyif aldım. Uzun zaman sonra beni bu kadar mutlu etmeyi başardığın için çok teşekkür ediyorum sana. Umarım sende keyif almışsındır."
"Rica ederim. Emin ol ben de çok keyif aldım."

Eve geçene kadar ikimizden de çıt çıkmadı.

Yaklaşık on beş dakika sonra evin önüne gelmiştik.

"Çok teşekkür ediyorum Akın. Sıcak çikolata çok iyi geldi. Ve muhabbetinde." yüzüne bakıp gülümsedim.

"Ne zaman istersen sıcak çikolatam ve ben hazırız. E tabii omuzlarımda hazır." gülümsememe karşılığını fazlasıyla verdikten sonra

"İyi geceler" dedikten sonra arabadan indim. 

Hava soğuktu. Bu havalarda  Kerem ile en çok kestane yemeğe giderdik. Kestanenin sıcaklığı hem içimizi hemde dışımızı kavururdu. Saatlerce gezip dururduk. En ufak şeylere güler, keyif almaya bakardık. O varken hayatımda ne tuz ne acı vardı. O varken huzurdan, mutluluktan, sevinçten, çılgınlıktan, aşktan, sevgiden, iyiliklerden fazlasıyla tadardım. İliklerime kadar her duyguyu yaşatıyordu şüphesiz. Şimdi ise onsuzluğu yaşatıyor ruhumda.

Kereme aklımı takıp, çok da iyi olmayan kalbimi sızlatıp burun çekme senfonimle beraber yavaş  adımlarla eve girdim.  Çıt ses çıkmıyordu. Muhtelemen uyumuştu babaannem. Dikkatli adımlarla odama geçip yatağıma kıvrıldım.
Başımı yastığa koyduğumda, akan yaşlara engel olamadığını fark ettim. Ne zaman biriyle bu kadar güzel sohbet ettikten sonra, ağlamasam kafamı duvarlara vuracağıma and içmiştim. İki dakikalık huzuru kendime haram kılıyordum istemeden de olsa. Ne olursa olsun ne yaşarsam yaşayayım, yanımda onun solumasını istiyordum. Ben onunla büyürken, o benimle büyüsün benimle yaşlansın benimle ölsün isterdim. Tonton nine-dede olana kadar göz göze, diz dize olmayı dilerdim hep.
Kader işte. Biz plan yaparken o bizi bambaşka yerlere sürüklüyordu.
Kaderin bize oyunlarını bilseydik şayet böyle yapar mıydık hiç? Son kez sarılacağımızı bilseydik bırakır mıydık hiç sarılmayı? Son kez koklayacağımızı, son kez göreceğimizi, son kez öpeceğimizi bilseydik bırakmazdık hiç.

Ona en son otogarda sarılmıştım. Askere gönderirken; " Ne olur Kerem beni de götür beraber yapalım askerliği" diye ağlamıştım. Hatta o kadar çok ağlamıştım ki nefessiz kalıp onun üzerine kusmuştum. Gider ayak imzamı da bırakayım dercesine üstünü berbat etmiştim. İyi olduğumu görene kadar başımda beklemişti. Onun beni bu kadar çok sevmesi, sadece kalbimi değil tüm hücrelerimi de mutlu ediyordu.

Şimdi ise tüm hücrelerim yanıyor. Feryadımı sadece yaşayanlar biliyordu elbette. Ağırdı, hem de çok ağırdı. Tarif etmeye kalksak kelimeler, cümleler, paragraflar yetersiz kalıyordu. Ama o anlı şanlı şehitti. Ne kadar ağlayıp sızlasam da gurur duyuyordum onunla. Yumruk kadar kalbiyle vatanına yetinmeye çalışıyordu. Yetmişti de...

BİR DUAYLA BAŞLADI HER ŞEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin