BDBHŞ •7•

61 11 0
                                    

"Uzun zamandır görüşmedik. Nasılsın iyi misin?"

Sesi buğuluydu. En son onu bıraktığımdan bu
yana konuşma tarzında bir değişiklik yoktu. Sanki bir şey değişmemiş gibiydi. Sanki iki acıyı birden tatmamış gibiydi. Sanki hiçbir şey olmamış, her şey yolunda ilerliyor gibiydi. İki canı toprağa verip, son iki canıyla da yaşama dört elle sıkı sıkıya sarılmış, dışarıdan gelecek olan darbelere kendini hazırlıyor gibiydi.

Utançtan kıpkırmızı olmuştum. Bırakın toparlanacak kelimeleri, nefes dahi alamayacak kadar çaresizdim. Bir yıldır sesini duymamıştım onun. Evlatlarından ayırt etmezdi beni. Nasıl ederdi ki? KEREM'in yani gözünden sakındığı oğlunun aşık olduğu kadındım sonuçta.

"Leyla Anne?"
"Kızım benim. İyisin değil mi?"
"İyiyim Leyla anne, arayacağını düşünmemiştim."
"Baktım sen aramıyorsun özletiyorsun kendini, arayıp sesini duymak istedim. Kötü mü ettim?"
"Hayır, Estağfurullah . Kötü etmedin. Ben..."
Gözlerimden akan yaşı silip, sesimi toparladıktan sonra devam ettim;
"Ben onu çok özledim Leyla anne. Burnumda tütüyor. O kadar çok özlüyorum ki bazen gerçekten ölüp yanına gitmek istiyorum. Ruhum paramparça oluyor. Hıçkırıklarım arasında onu istiyorum. Sadece yanımda olsun, bana baksın, avuç içlerimi öpsün istiyorum ama olmuyor gelmiyor o hem de hiç gelmiyor. Leyla anne ben gün geçtikçe çok daha fazla özlüyorum onu. Ben... ben kaldıramıyorum bunu, bu duygu çok ağır geliyor. Sen nasıl kaldırıyorsun?"

Deli gibi akan gözyaşlarımı silme tenezzülü bile göstermeden yenilerini ekliyordum. Ben sustukça Leyla annenin ağladığını fark ettim. O da benim gibi kötü olmuştu. Haklıydı da, hem eşini hem oğlunu toprağa vermişti.

"Nilüfer, ben evlatlarım için susuyorum. Kolay mı sanıyorsun kızım? Canımdan can gitmiş. Ikisini kendi ellerimle eşelediğim toprağa gömdüm ben. Toprağa..."

Şimdi ikimizde Hıçkıra Hıçkıra ağlıyorduk şimdi. Daha fazla bu basık odada duramayıp dışarıya attım kendimi. Bu havada incecik gömlekle okulun merdivenlerine oturmuştum;

"Kızım..."
"Leyla annem..."
"Seni özledim...
Oğlumu sende görüyorum ben. Gel de o güzel yüzünü göreyim. Hem kızlarda seni çok özledi. Gelirsin değil mi?"
"Leyla annem, ben dört yıldır oraya gelmedim. Nasıl geleceğim ki, her sokak anılarımızla dolu. Daha da kötü olurum."
"Mezarını ziyaret etmeyecek misin?"

Duyduklarım karşısında afallamıştım. O şehit olduktan sonra onun yanına gitmemiştim. Mezarını görmemiştim. Toprağını koklamamıştım. Grip olana kadar ağlatmamıştım kendimi.

"Hafta sonu geleceğim Leyla anne."
"Ara beni geldiğinde olur mu? Bize de gelirsin.
"Olur gelirim inşallah. Seni çok seviyorum leyla anne. Kızları yerime öp olur mu? Sonra arayacağım seni."
"Tamam kızım ben de seni çok seviyorum. Kendine iyi bak, Allah'a emanet ol kızım."
"Sen de."

Telefonu kapatıp, gözyaşlarımı sildim. Bedenime gelen sıcaklığın etkisiyle başımı arkaya çevirdim.

Masum bakışlarıyla omuzlarını silkti. Yanıma otururken;

"Üzgünüm, üşümeni istemedim. Iyi misin? Betin benzin atmış?" Dedi. Belki de sadece iyi olmamı düşünüyordu. Ama insan bu durumdayken nasıl iyi olmayı önemserdi ki?

"Iyi Değilim, teşekkür ederim kaşemi getirdiğin için."
"Iyi olman için ne yapmalıyım?"
"Iyi olmak istemiyorum. Ben iyi oldukça daha da yıpranıyorum."
"Neden öyle düşünüyorsun ki?"
"Çünkü öyle. Ne zaman ayağa kalkıp toparlandığımı hissetsem, tekrar tökezliyorum ve canım daha da çok yanıyor."
"Acaba ayağa kalkarken tutunmadığın için olabilir mi?"
"Önemli olanda benim tek başıma ayağa kalkmam değil mi?"
"Hayır Nilüfer. Elbette kendinden emin adımlarla toparlayacaksın tek başına ama sen kalkarken de aynı zamanda güvendiğin insanlar senin sırtını sıvazlayacak ki sen kalkarken güvende olup cesaretlenebilesin. Bu sayede kalktığın da tekrar tökezlemeyesin.  Anladın mı ne demek istediğimi?"
"Evet anladım ama bazen tekrar kalkıp kalmak istemediğimi bile bilmiyorum."
"Sen hayata tutunmaz isen yaşadığının ne önemi var ki?"
"Orası da öyle. Her iki yandan da haklısın fakat kalkarsam ona ihanet etmiş olmaz mıyım?"
"Bak işte bu ihanet konusunda çok yanlış düşünüyorsun.  Üzülerek söylüyorum ki Kerem şehit oldu.  Allah size de kalanlara da sabır versin. Fakat bu hayatına devam etmeyeceğin anlamına gelmiyor. Bu senin sınavın. İnancın ne kadar yüksek olursa, toparlanman o kadar hızlı olacak. Tecrübeliyim. Denedim ve ben başardım. Sen de başarırsın inanıyorum."
"Başaracağıma nasıl inanıyorsun ki Akın?"
"Çünkü sana inanıyorum. Sana inandığım için her şeyin üstesinden geleceğine inancım yüksek."
"Vay be! Bana benden daha çok inanan insan sensin sanırım."
"Bence babaannende sana çok inanıyor."
"Sen nereden biliyorsun?"
"Bunu anlamamak için aptal olmak gerekiyor."
"Estağfurullah.  Ama söylediklerinde haklısın sanırım yapabilirim."
"Evet yapabilirsin."
"Teşekkürler."
"Ne için?"
"Bana yardım edip destek olduğun için."
"Sorun değil."

BİR DUAYLA BAŞLADI HER ŞEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin