BDBHŞ •3•

120 9 0
                                    

"Geçen akşam burada uyukaldığında kolyenin yüzünde iz yaptığını fark edince ben boynundan çıkarttım yavrum. Çıkarttığım gibi de masana koydum, galiba sen fark etmedin."
"Fark etmedim evet. Birkaç gündür oradaymış demek ki. Her neyse babaanne. Ben çok yorgunum uyumaya gideceğim."

Yumuşacık dizlerinden başımı kaldırıp, parmaklarımla gözyaşlarımı sildikten sonra az önce yaşlarımın aktığı dizlere göz gezdirdim. Islanmıştı. Fakat babaannem bunu dillendirme gereği bile duymadı.

Gözlerim istemsizce yüzüne kaydı. Yüzünü inceledim, tombik tombik yanakları domatesten farksızdı. Uçsuz bucaksız gülümseme yerleşmişti bu yılların izini bıraktığı yüzüne. Nedense bir anlık yüzünü incelemeye koyuldum. Kirpikleri ıslanmıştı. Benimle beraber gözyaşlarını akıttığı her halinden belli oluyordu.

"Babaanne, iyi misin?"
"Iyiyim yavrum iyiyim kuzum. Hadi sen uyumaya git. Yarın erken kalkacağız."
"Tamam iyi geceler.

Koltuktan kalkıp kapıya doğru yöneldim.
"Allah rahatlık versin." sesini işittikten sonra Odama doğru yürümeye devam ettim. Bu kadar kötü durumdayken ayaklarımın beni taşıması şu an şükredeceğim tek olguydu.
Yürüdükçe tüm bedenim sarsılıyor, zihnimde tüm yaşananlar film şeridi gibi saniyeler içerisinde yitip gidiyordu.

Parmağımdaki yüzüğü kavradım. Her ne kadar yüzük olsa da, yüzüğe ait olan kişi yoktu. Sevdiğim adam yoktu. Derin bir nefes alıp sakince ciğerlerimdeki karbondioksiti dışarı verdikten sonra kısa da olsa bedenimi rahatlattım.

Odadan içeriye girdiğimde uzun süredir duymadığım kokuyla burun buruna geldim. Onun kokusuydu. Şüphesiz ki bu beynimin bana oynadığı oyunlardan bir tanesiydi. Gözlerimi bu kokuya karşı kapatmayı tercih ederek sakince bekledim. Kokunun bedenimde yarattığı etkinin yanı sıra iliklerime kadar işlemişti.

Yatağıma yavaşça uzandıktan sonra aciz bedenimi seyrettim. Zayıf düşmüştüm. Sağ kolumu başımın altına alıp, gecenin huzursuzluğuna bıraktım kendimi.

---

"Nilüfer"

Duydum, adımın kulaklarıma varıp beynimin algılamasıyla durdum. Fakat duymamazlıktan geldim. Sesin duvarlarda yankılanıp, dinmesini bekledim.

"Nilüfer"

Bu ses..
Beynimin yine algıladığında firar etmesine sebep oldu. Gözlerimi sımsıkı kapattım. Tepki vermeyecektim. Biliyordum bu gerçek değildi. Gerçek olamazdı. Durdum. Nefes bile almayacaktım. Başımdan gitmesini, ben onu özleyene kadar da gelmesini istemiyordum. Gerçi onu her saniye özlüyordum ama şu an hazır değildim onu görmeye. Bugün yeterince yıpranmıştım. Daha da yıpranmamalıydım.

Her ne kadar kaskatı kesilmiş vaziyette dursamda, midemdeki dinozorlar harekete geçmişti. Bedenim savunmasız bir pozisyonda bu anın sükûnetinden kurtulmayı bekliyordu.

Varlığını hemen önümde hissetmeye başlamıştım. Gittikçe bana yaklaşıyor, ağırlığı artıyor gibiydi. Sol elimi ağzımla burnumla orantılayıp, Nefesimi tuttum.

"Nefesini tutma Nilüfer."

İşittiğim sesle nefesimi bıraktım. Hâlâ gözlerim kapalıydı.

"Seni özledim."

Biliyorum... Çünkü ben de seni çok özledim. En çokta seninle sonbaharda yürümeyi özledim. Elini tutmayı özledim. Sana sarılmayı özledim. Avuç içlerimden, kirpiklerimden öpülmeyi özledim. Gözlerim gitgide dolmaya başlıyordu. Anın büyüsüne kapılmak istemiyordum.

"Yapma Kerem... Seni bu kadar özlediğimi bilmene rağmen gelme. Görmeyeyim seni."

Nefes aldığını hissedebiliyordum. Yutkundu. Fısıldadı Usulca:

BİR DUAYLA BAŞLADI HER ŞEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin