BDBHŞ •10•

40 2 0
                                    

"Bu güzellik sade sana has gelin. Bilmiyon mu benim sana yandığımı.." dedi fısıldayarak.

Yüzüne bu kez aval aval bakan ben olmuştum. En sevdiğim türkülerden birini bir başkasından bu şekilde duymayalı yıllar olmuştu. Şaşkın bir tavırla;

"Sen ciddi misin ya? Gerçekten mi? Yaptın yani?"
"Sadece sözlerini söyledim. Neden şaşırdın ki?"
"Ne bileyim, dinlemeyeli de bir başkasından duymayalı da epey zaman oldu. Şaşırdım açıkçası."
"Neyse, Nilüfer siz dün gece babaannen ile neden kavga ettiniz?"

Gözlerim dolmaya başlamıştı şimdiden, derin bir nefes alıp;

"Çünkü Kerem'in annesi beni Ankaraya çağırıyor. Tam dört yıldır da Ankaraya gitmedim. Ailem, arkadaşlarım, çevrem, çocukluğum, her şeyim orada. Babaannem de biz seni zorla götürmeye çalışıyoruz gitmiyorsun ama Kerem'in annesi arayınca hemen gideceğim diyorsun dedi. Diline yüreğine bir Kerem'i dolamışsın başka bir şey bildiğin yok dedi. Babaannem uzun zamandır beni bu kadar yıpratmamıştı. O haklı ama bu şekil yaparak beni kendinden uzaklaştırıyor. Ben ona çocukluğumu, gençliği verdim. Ankaranın her sokağında benim onunla anım varken nasıl kalkıp gidebilirim ki? Bende bunu kaldıracak yürek yok. Yapamam, yani dayanamam gidemem. Dört yıldır mezarına dahi gitmedim onun. Nasıl gidip koklayacağım onun toprağını? Leyla anneye geleceğim dedim ama gidemem. Gerçekten yapamam. Belki biraz daha geçsin öyle gitmeyi denerim."

Gözlerimde ki yaşları daha silmeye fırsat kalmadan yenisini ekliyordum. Başımı kaldırıp Akın'a baktığımda onunda gözleri dolmuştu.

" Akın? İyi misin sen? Gözlerin dolmuş."
"Bunu diyen kızın gözyaşları sel olmuş akıyor." deyince dil çıkarıp gülümsemeye başladım. O da gözlerini silip gülmeye başladı.

"Lafını bölmek istemiyorum ama sevdiğini sadece sen kaybetmedin Nilüfer. Ben de çocukluk aşkımı toprağa verdim küçük yaşta. On dokuz yaşındaydım. Kaza da öldü. Üstelik benim kullandığım araba da can verdi. Yanıbaşımda öldü. Son soluğu bu kollarımın arasında verdi."
Ellerinin tersiyle ıslanan gözlerini sildi.

Afalladım. Donup kaldım karşısında. Dilim lâl olmuş, yüreğim sızlamıştı. Demek aynı acıyı o da yüreğinde taşıyordu. Üstelik bunu benden gizlemişti. Ona Kerem'i anlattığım gün söylemek yerine bu günü tercih etmişti. Gözlerinin içine baktığımda, ilk kez bu kadar derin olduklarını gördüm. Ben etrafta deli gibi haykıradururken acılarımı, o ise sadece içinde yaşıyordu. Kim bilebilir ki bu kadar hayat dolu bir insanın böyle bir şey yaşadığını? Nankörlük etmiştim. Kendimi çokça aciz ve aptal hissediyordum. Neden sadece ben diye haykırıyordum ki? Şükretmeliydim. Ben Kerem'i kollarımın arasında kaybetseydim. Akın kadar güçlü olamazdım. Utancımdan başımı kaldıramadım. Ondan af dileyecek halimde yoktu. Her seferinde yaşadıklarımı ona da yaşatıp benden daha da kötü olan derdini büyütmeye sebep olduğum için kendimden nefret ediyordum.

Tüm içtenliğimle ona sarıldım.

"Özür dilerim Akın. Gerçekten nankörlük ettim. Aptalın ettim. Bunu yapmamalıydım. Her seferinde sana yaşadıklarımı anlatıp senin acını artırmamalıydım. Çok özür dilerim. Çok üzgünüm. Bilseydim böyle şeyler yaşadığını asla senin yanında bu şekil konuşmazdım."

Sarılmama aynı samimiyetle karşılık verdikten sonra;

" Estağfurullah Nilü. Ben sana kendini suçlu hisset diye anlatmadım ki bunu. Yüreğinin yangını benim yüreğimde fazlasıyla var, acını çok iyi anlıyorum ve bu yüzden senin yanındayım demek için anlattım. Lütfen kendini kötü hissetme. Biz sadece kaderin bize yazdığı yolda sevdiklerimizi kaybeden iki insanız. İkimizde aynı acılarla hayatta durmaya çalışıyoruz. Belki bizim gibi nice insanlar var. Ama toparlanmamız gerekiyor. Olan oldu. Kimse böyle olsun istemez ama, bir yerden bazı şeyleri düzeltmek için yola başlamamız gerek. Ben ayda bir kere onun mezarına gidiyorum. Kendimi fazlasıyla toparladım. Ve hayatıma senin gibi bir insanı almak için kendimi iyileştirdim. Senin de artık ipin ucunu tutman gerekiyor. Aslında ben sana hafta sonu beraber gidelim mi Ankaraya diyecektim. Yanında yoldaşın olmak isterim açıkçası."
"Aslında evet haklısın. Çok sağ ol Akın çok teşekkürler. Belki de yanımda biri olursa bu süreci atlatabilirim."
"Teklifimi kabul ettiğin için teşekkürler. Neyse bugün fazlasıyla gözyaşı döktük. Başka şeylerle meşgul olup mutlu olmayı mı denesek var mısın benimle bu yolculuğu yapmaya?"
"Ne yolculuğu?"
"Lunaparka gidelim mi?"
"Ay yok ben kusarım olmaz kalsın başka bir şey yapalım."
"Nilüfer sen neyi yapmak istersen onu yapalım. Muhtelemen ne söylersem hepsine aynı tepkileri vereceksin."
"Mantıklı ama ne istediğimi bilmiyorum. Sorun da bu ya. Saat zaten biri geçiyor. Yürüyelim istersen?"
"Bu soğukta mı?"
"Evet, benim için fark etmez."
"Nilüfer pijamalarınla nasıl yürümeyi düşünüyorsun?"
"Sorun olabileceğini sanmıyorum Akın. Sonuçta pijama pijamadır. Yürümemizi engellemeyecek."
"Gel biz sinemaya gidelim."
"Sohbetimize kaldığımız yerden devam etsek?"
"Olabilir, sen nasıl istersen."

BİR DUAYLA BAŞLADI HER ŞEYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin