"Hahaha. Bu teklifi benim yapmam gerekmez mi ?"
"Ne var bunda ha sen ha ben."
"Olmaz öyle şey evlilik teklifi yapacak olan benim."
"Benim ki kadar iyi yapta görelim bay sadist."
"Bekle ve gör gül güzeli."
"Gül güzeli ?"
"Güle benziyorsun. Onun taşıdığı anlam kadar değerlisin benim için."
"Senin bu kadar romantik olduğunu sanmıyordum."
"Nasıl biri sanıyordun peki."
"Aşırı disiplinli, aşık olamayan soğuk nevalenin biri."
"Aslında öyleydim. Senden önce kimseyle kötü anlaşmazdım da ama sonra sen geldin ve şuramdaki kimsenin yıkamadığı kalın buz tabakasını sadece bakışlarınla bir saniyede erittin." Kalbini göstererek kızın gözlerine baktı ve kız onun bitiremediği cümleyi tamamladı.
"Ve sen yıllarca aradığım baba şevkatinden fazlasını verdin bana." Kız demin çocuğun gösterdiği yere usulca yetleştirdi parmaklarını.
"Kalbin artık bana ait."
"Ve senin kalbinse bana."
Kızın gözlerinden bir kaç yaş düştü nemli toprağa. Hüzün barındırmıyordu o göz yaşları sadece yanındaki adama duyduğu derin aşk vardı içerisinde, yere düşen her damlada o vardı.
Minho saatine baktı ve gözlerini kısıp kızın burnunu sıkıtı ve sağ sola çevirdi.
"Aaaaaaaa."
"Ağlama. Hadi gidelim saat epey geç oldu."
"Biraz daha kalsak."
"Şansını zorlama gül güzeli."
"Zorlarsam ne olur ?"
"İşte bu olur."Minho ayağa kalkıp salıncakta oturan Haneul'ı omuzuna aldı tıpkı ilk kıvılcımın başladığı o bardaki gibi.
"Bıraksana yaa elbisemi mahvediyorsun. Millet oramı buramı görecek senin yüzünden."Minho birden durdu kız haklıydı. Kızı yere bıraktı, üzerindeki ceketi çıkardı ve kızın beline bağladı. Yere eğilip kızın topuklu ayakabılarını çıkardı. Haneul'ın eline topukluları tutuşturup sırtını dönüp diz çöktü.
"Bin."Haneul Minho'ya yaklaştı. Kollarını boynuna dolarken bacaklarını bel boşluna yerleştirdi.
"Çok romantiksiniz bayım."
"Daha hiç bir şey görmedin gül güzeli." Haneul gülümsedi, kollarını Minho'nun boynuna dahada sardı ve yanağına ufak bir öpücük kondurdu.
*Benim olduğun için teşekkür ederim. * Başını Minho'nun omzuna koyduğunda gözlerini kapattı ve tanrıya şükür etti bir kez daha bu huzuru ona tatırdığı için.
Sonunda parti alanına geldiklerinde bir çift kızgın gözle karşılaştılar. Kris elindeki sigarsını yere tükürüp sırtında Haneul'ı taşıyan Minho'nun karşısına geçti.
"Bırak onu yere." Kris saçlarını çekiştirerek dişlerinin arasından konuşunca Haneul çıkıcak kavgayı önlemek için Minho'nun sırtından inmek istedi ama buna Minho izin vermedi.
"Çekil yolumdan kris."
"Sana onu bırak dedim." Kris yumruğunu sıkıp konuştuğunda Haneul Minho'nun kulağına fısıldadı.
"Lütfen beni yere bırak." Minho ona baktığında Haneul güven verici bir şekilde gözlerini kapattı. Minho'nun sırtından yavaşça sıyrılıp ayakları yere bastığında derin nefes aldı.
"Ne istiyorsun Kris."
"Bu herifle dışarıda bir başına ne yapıyordun."
"Bu seni ilgilendirmez."
"İlgilendirir."
"Hiç sanmıyorum. Annen misin ? Babam mı ? Veya Sevgili misin ? Hayır BU.SENİ.HİÇ.İLGİLENDİRMEZ."
"Peki o o neyin."
"O benim Sev-"
"En yakın arkadaşıyım."
En Yakın Arkadaş ? Kız yutkundu ne yani ondan utanıyor muydu ? Kalbi sıkışmıştı daha demin kulağına güzel aşk sözleri fısıldayan adam şimdi en yakın arkadaşı olduğunu söylüyordu.
"Bu doğru mu Haneul ?" Kız ağlamamak için kendini zor tutusada tereddütsüz ve buz gibi sesiyle konuşmayı başardı.
"Evet. O BENİM EN YAKIN*IM* ARKADAŞIM.... Artık izin verirsen evime gitmek istiyorum."
"Seni bırakayım."
"Gerek yok beni eve Minho bırakacak." Kris yaklaşıp Haneul'ın yanağını öptü ve Minho'ya bakarak kulağına fısıldadı.
"Peki sen öyle diyorsan! !BEBEĞİM ! !"
"Gi-gidelim mi ?"
"Tamam."
Haneul arkasını döndü ve Minho'yu takip etti. Arabaya bindiklerinde Minho altındaki BMW'yi o kadar hızlı sürüyordu ki Haneul onu bir kaç defa ikaz etmek zorunda kalmıştı. Minho onu duymuyordu sanki. Kız sonunda bağırmak zorunda kaldı.
"DURDUR ARABAYI "Minho bir anda durduğunda önündeki kemere şükür etti. O olmasaydı ön cama yapışabilirdi. Minho kemerini çözüp kapıyı hızla çarparak dışarı çıktı. Saçlarını çekiyordu.
"Lanet olsun. O herifin seni öpmesine izin verdin." Minho Haneul'ın tarafındaki ön tekerleğe tekme attığında Haneul güldü. Bu gülüş Minho 'yu daha da sinirlendirmişti. Isız yolda delirmek üzereydi.
"İn arabadan." Haneul hiç bir şey demeden arabadan indi ve Minho'nun karşısına dikildi.
"Evet izin verdim."
"Beni deli ediyorsun. Sen bana aitsin nasıl başka bir herifin sana dokunmasına izin verirsin."
"Ben sana ait değilim. Unuttun mu EN YAKIN ARKADAŞ ?"
"Ben- ben -"
"Özür dilemene gerek yok benden utandığını söylemene ihtiyacım yok bunu yeteri kadar anladım zaten. Şimdi lütfen beni evime bırak." Kız arabaya yöneldiğinde çocuk her zaman ki gibi onu bir anda kendine çekti ve dudaklarına yapıştı. Kız karşı gelemedi. Nasıl karşı gelebilirdi ki bağımlısı olduğu dudaklara. Nefesi yetmese bile vazgeçemiyordu o dudaklardan. Çocuk dudaklarından ayrıldığı zaman kıza sıkıca sarıldı, hiç bırakmıyacakmışsına.
"Özür dilerim Gül güzeli. Niyetim seni kırmak değildi.Eğer annemin haberi olursa seni benden alır o yüzden şimdilik gizli tutalım olur mu ?" Kız başını çocuğun göğsünde narince salladı.
"Şimdi seni evine bırakalım gül güzeli." Arabaya bindikleri zaman artık bir birlerinden başka hiç bir düşünce yoktu kafalarında.
"İyi geceler gül güzeli."
"İyi geceler." Haneul arabadan inmeden önce arkasını döndü ve çocuğa hızlı bir öpücük verip evine doğru koştu. Çocuk ise dudaklarına dokunup gülümsedi. Kendini öpücüğün etkisinden kurtardığında arabasını çalıştırdı ve oradan ayrıldı.
"Gül Güzeli." Haneul çalışma odasını aydınlatan lamba sayesinde önündeki karalama defterine yazdı ve bu gün yaşadıklarını geçirdi gözünün önünden. Aklındaki düşünceler kalemini harekete geçirdi. Her zaman böyle olurdu. Ne zaman duygusal bir şeyler yaşasa milyonları ağlatan bir şarkı sözü ortaya çıkardı.