You Again?

1.2K 101 16
                                    

Los Angeles'e geleli tam bir hafta olmuştu. Geldikten bir gün sonra cenaze işini halletmiştik. O zamandan beri her sabah hastaneye her akşam da mezarlığa gidiyordum. Tüm günümü koma odasının önünde bir koltukta oturarak geçiriyordum.

En son ne zaman konuştum bilmiyorum hatta mideme en son giren şeyin hastane kafeteryasından alınmış kahve olduğuna yemin edebilirdim. Geceleri eve en erken gece yarısı geliyordum ve kimseyle konuşmadan bana verilen odaya çıkıp yatakta hareketsiz uzanıyordum.

Yine böyle bir gecenin ardından güneşin odama vurmasıyla yataktan kalktım. Dolaba gidip ne olduğuna bile bakmadan aldığım kıyafetleri giydim. Çantamı alıp sessizce evden çıkarken sessizlikten herkesin uyuduğunu anlayabiliyordum. Sahi acaba evde kaç kişi vardı? Teyzem ve kocasını biliyordum. Birkaç da temizlikçi gördüğüme yemin edebilirdim. Ama depresyondaysanız etrafa pek dikkat etmiyordunuz.

Taksi hastanenin önünde durduğunda ilk iş olarak girişteki kafeteryadan kahve aldım. Elimde kutuyla odanın önüne gidip her günkü pozisyonumu aldım. Saatler sonra kolumu kaldırdığımda saatin öğleden sonra 2 olduğunu gördüm. Ayağa kalkıp kahve kutusunu attım ve tuvalete doğru gittim. Yüzümü yıkadım ve dünüşte bir kahve daha aldım.

Tam odanın koridorunun köşesini dönüyordum ki birine çarpmamla kahve her ikimizin de üzerine döküldü. Kolunda alçı olan çocuk hafifçe inledikten sonra alçısına dökülen kahveye baktı.

"Çok özür dilerim. Önüme bakmıyordum." Çocuk kafasını önemli değil dercesine salladı.

"Zaten değiştirilecekti. Ama bence senin sorunun daha büyük." Üzerime baktığımda hırkamın kahve olduğunu gördüm. Hızlı hareketlerle çıkartıp sadece tişörtle kaldım.

"Sorun halloldu sanırım." Hafifçe gülümsedim. Ben ... Gülümsemiştim! Bunu en son ne zaman yaptığımı hatırlamıyordum. O da tüm dişlerini gösterdi. "Seni nereden tanıyorum?" dedim. Çünkü çok tanıdık geliyordu. Ama sadece kahveyle beslenen beynim hatırlayamıyordu.

"Ahh, büyük ihtimalle MagCon'dan. Ben de onlardan biriyim." Yüzümdeki gülümseme yok oldu. Sinir katsayımın arttığını hissettim ama tam o anda yanımıza gelen çocuk yığını patlamamı engelledi. Gerçekten onlardı. Beni nereden bulmuşlardı? Yine.

Aralarından sarışın çocuğu anımsadım. Gözlerimiz buluştuğunda onun da beni hatırlamış olabileceğini düşündüm.

"Hey sen bana durmadan bağıran kız değil misin?" Evet, kesinlikle hatırlamıştı.

"Evet ve tekrar aynı şeyleri yaşamamak için şimdi gidiyorum." Taş çocuk yığınından sıyrılıp odanın önüne doğru ilerledim. Arkamdan kolu kırık olanı duydum.

"En azından sana kahve alsaydım. Benim yüzümden döktün sonuçta." Elimi boşver anlamında salladım ama arkamı bile dönmeden. Gidip koltuğa oturduğumda hala orada konuşuyorlardı.

Kafamı çevirip bakmamla sarışın çocukla göz göze gelmemiz bir oldu. Öfkeyle kafamı çevirip birkaç saat daha oturmaya kendimi hazırladım.

------------------------------------------

Matt'in Ağzından:

Inanmakta güçlük çekiyordum. Gerçekten oydu. Onu bir daha göremeyeceğime emindim ama işte buradaydı. Koltukta oturmuş hareketsiz duruyordu. Bir yanım gidip konuşmak istese de onun istemeyeceğini biliyordum.

"Bu O mu?" Nash'in sesiyle kendime geldim.

"Kim kim mi?" Nash gözlerini devirdi ve devam etti.

"Bu kız diyorum, tüm hafta düşünüp durduğun kız mı?" Tüm çocuklar önce bana sonra da kıza baktılar.

"Ben kız falan düşünmedim bir kere." dememle bu defa hepsi gözlerini devirdi.

"Kız çok tatlıymış." Taylor'a ölümcül bir bakış attım. Istemeden olmuştu ama hepsini güldürdü. Kafalarına vurup kontrol odasına doğru ilerlediğimizde hala kızı düşünüyordum.

Acaba kardeşine ne olmuştu ya da adı neydi? Henüz adını bile bilmiyordum. Öğrenmeliydim.

------------------------------------------

Kimberly'nin Ağzından:

En sonunda gittiklerinde rahat bir nefes aldım ve bir süre daha oturdum. Rahatlığımı bozan şey yanıma gelen sarışın oldu. Yan koltuğuma otururken gözlerimi devirdim.

"Bak ben gerçekten üzgünüm. Yani zor bir durum ve ben biraz fazla serttim sanırım." Konuşmadım. "Yani... Uhm, kardeşin mi?" Eliyle odayı gösterdi. Camlı bölmeden yüzünü görünce gözlerim doldu. Kafamı yavaşça salladım. "Çok üzgünüm. Durumu ne? Yapabileceğim bir şey var mı?" Derin bir nefes aldım.

"Komada." Ellerini dizlerinin üzerinde birleştirdi ve kafasını yere eğdi. Bir süre böylece kaldı. Vücudumu saran güven duygusu bana o kadar yabancıydı ki. Anlam veremediğim bir şekilde iyi hissediyordum. En sonunda saatine bakıp kalktığında neredeyse üzülecektim. Neredeyse.

"Benim gitmem gerekiyor. Sonra görüşürüz." Derin bir nefes alıp yürümeye başladı. Arkasından bakmaktan kendimi alamadım. Bir süre sonra ben de kalkıp mezarlığa gitmek için yola çıktım.

------------------------------------------

Matt'in Ağzından:

Onu tekrar görmeliydim. O kadar iyi hissettiriyordu ki. Yanına oturduğum anda vücudumu kaplayan sıcaklık, anlamsızca uçuşan kelebekler... Arabadan inip eve girdiğimde çocukları salonda otururken buldum.

"Nerelerdeydin dostum?" Cameron'a anlamsız bir bakış attım. Ne söyleyeceğimi düşünmemiştim. Benim yerime Taylor cevapladı.

"Tabii ki de o kızın yanındaydı." Çocuklardan oooo sesleri yükseldi.

"Senin kolun kırıldı ama çenen daha da çok açılmış sanırım." Kafasına yastık fırlatmamla yalandan bir inleme ile kendisini koltuğa bıraktı.

Film izlerken hala o kızı görmeyi düşünüyordum. Yarın tekrar gidecektim. Belki ondan sonraki gün de... Ve ondan sonraki... Tek bildiğim şey onu kaybetmek istemediğimdi.

Selam benim tatlı okuyucularım :))) Çok mutluyum çünkü +50 olmuşuz. Komik dimi? Herkes bilmem kaç k olmuşuz diye sevinir, ben... Ama bu benim için çok büyük ve güzel bir şey o yüzden sonsuz teşekkürlerimi sizlerle paylaşıyorum. Bu kez son giriş-bölümünü yazıyorum. Yani artık olaylar resmen başlayacak. :)))

Bu arada çocukları DigiFest'te izlemek, ardından MagCon Miami ve Shawn... Hesabının onaylanması, anlaşma imzalaması ve ilk single'ın çıkmasına 10 gün kalması... Resmen gurur sıçıyorum. Eğer artık bizim küçük sırrımız olamayacaklarsa bırakalım da büyüyebildikleri kadar büyüsünler... 'Secrets can't be hiden forever, so lets show the world what our little secret can do' ;)))

Tangled With LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin