Maybe He Was The One

1K 101 18
                                    

Bölüm Şarkısı: Jacob Whitesides - All Of Me (cover)

----------------------------------------------

"Cameron, indir beni!" Mia'nın sesi tüm alanı inletirken herkes gülmeye başladı. Cameron en sonunda sevgilisini kucağından indirdiğinde midemdeki çalkalanmalar beni Shawn'ın yanından kalkmaya zorladı.

Çok şikayetçi olduğumu söyleyemezdim çünkü saatlerdir karşımda oturan Sarışın'ın dik bakışları beni rahatsız ediyordu.

Shawn 'Ne oldu?' dercesine baksa da ona aldırmadan tuvalete koştum. Bayanlar odasını ararken ortak bir lavaboya kendimi attım. Aynada yansımama baktım. O yemeklerden yememeliydim. Ama Mia ve Olive beni zorlamıştı.

Son bir kasılma beni tuvalet kabinlerinden birinde kusmaya zorladı. Kafamı kaldırdığımda bana peçete uzatan bir el gördüm. Peçeteyi alıp kendime geldiğimde gelen kişinin Sarışın olduğunu çözmem uzun sürmedi. Bana onaylamaz, sinirli ama aynı zamanda da şefkatle bakıyordu. Bunu nasıl yaptığını ben bile çözememiştim.

"Bunu yapmayı kesmelisin." Sesini aynı tonda ve duygusuz tutmayı başarmıştı. Aynı şeyi ben yapamayacaktım.

"Isteyerek yaptığımı mı sanıyorsun?" Kafasını anlamsız bir şekilde salladı. "Aklını kaçırmış olmalısın. Tamam çok zayıf olmadığımı biliyorum ama bunun için bu yöntemi seçmezdim inan bana." Bilmiş bir edayla kafamı çevirip yüzümü yıkadım.

"Öyle ya da böyle buna bir son vermelisin. Kendini mahvediyorsun. Doktora görünmeye ihtiyacın var." Asla yapmayacaktım. Hele o dediği için asla. Inadım tutmuştu yine.

"Sana ne?" Diye kısa ama etkili bir cevap verdim. "Seni neden ilgilendiriyor bu?" Gerçekten merak ediyordum. "Benim neyimsin ki?"

"Ahh gerçekten mi? Bunu mu söylüyorsun şimdi?" Onu da sinirlendirmeyi başarmıştım. Şimdi arkanıza yaslanın ve üçüncü dünya savaşını izleyin. "Ben, Kimberly Evans, ben haftalardır kimse seni umursamazken yanında olan kişiyim. Her gün sırf senin için hastaneye kadar o kadar yolu giden kişiyim. Senin kardeşine tekrar yaşam veren kişiyim. Ve sen bana gelmiş kimsin diye mi soruyorsun?"

"Bunu ben mi istedim, Matthew? Söyle hadi. Senden hiçbir zaman yanımda olmanı istemedim. Bu senin seçimindi. Yani bu bana karşı şantaj olarak kullanabileceğin bir şey değil." Kafasını inanmaz biçimde salladı ve ellerini havaya kaldırdı.

"Sana şantaj yaptığımı mı düşünüyorsun? Senin gözünde böyle biri miyim?" Öyle biri miydi? Bilmiyordum. Bunu düşünmek yerine kaçmayı seçtim.

"Biliyor musun, tüm bunlarla işim bitti. Ben gidiyorum." Çantamı da alıp kapıdan çıktım. Arkamdan kapıları yumrukladığınu duyabiliyordum ama aldırmadım.

"Ahh, kolum." Çarptığım kişiyi görmek için kafamı kaldırdım ama sesinden zaten anlamıştım. "Hey, ne oldu sana?"

"Hiçbir şey, ben sadece gidiyordum." Kaçmaya çalışsam da beni bırakmayacak gibiydi.

"Seni bırakabilirim. Zaten ben de çıkacaktım." Derin bir nefes alıp düşündüm. Sarışın beni getirmişti yani nerede olduğum hakkında hiçbir fikrim yoktu. En iyi seçim evet demekti.

Arabasını gördüğümde gülümsemeden edemedim. Vosvos kullanıyordu. Normalde küçük çocukların hayallerindeki araba BMV falan olur değil mi? İşte ben normal bir çocuk değildim. Küçükken benim almak istediğim araba üstü açık (!) pembe vosvosdu.

Yolda ilerleyip şehre yöneldi. Bir süre hiç konuşmadık. Sadece radyoda çalan müziği dinliyorduk. Birkaç hızlı parçadan sonra ezbere bildiğim notlar ile Ed'in sesi arabayı doldurdu. Kendimi istemsiz olarak eşlik ederken buldum.

Tangled With LoveHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin