Multimedya: Giray Lâin - Belis Lilith Lâin
İthaf: @ SilentCadence (Şarkı için gerçekten çok teşekkürler güzel Barut.)
2. Bölüm
There's no use in crying
Ağlamanın faydası yok
All my tears won't drow my pain
Gözyaşlarımın tümü acımı bastırmayacak
Free me from your sorrow
Beni hüznünden özgür kıl
I can't grieve you again
Seni tekrar incitememI watched you let yourself die
Kendine ölmek için izin verişini izledim.
Now it's too late to save you this time
Şimdi seni kurtarmak için bu kez çok geçYou bury me alive
Beni diri diri gömdün
And everybodys gotta breathe somehow
Ve herkes nefes olmak zorunda
Don't leave me to d-
Beni ölüme terk et-Kulağımdan çekilen kulaklıklarla bir an tökezlesem de koşu bandını durdurup inmemi bekleyen dayıma döndüm. Derin bir nefes alıp ayağıyla yere ritim tutturmaya başladı. Derdini anlamaya çalıştım ama hiçbir şekilde kendinden taviz vermiyordu.
Giyinişinden bir şeyler çıkarmaya çalıştım ama her zamanki gibi spor bir eşofman ve beyaz bir slim-fit tişört giymişti.Koşu bandından inip aynı onun gibi tek kaşımı kaldırıp ayağımla ritim tutturmaya başladım. Birkaç saniye sonra oflayıp sol kolumdan tutarak sürüklemeye başladı. Ona ayak uydurmaya çalışırken sağ kolumu uzatıp sandalyenin üstündeki havluyu aldım. Boynumdan göğsüme doğru inen ter damlalarını silerken evin salonuna geçmiştik. Duraksamadan yüzümdeki teri de silip havluyu koltuğun kenarına fırlattım. Kafamı dayıma doğru çevirdiğimde dayımdan çok arkasındaki koltukta oturan kişiler dikkatimi çekmişti.
Hepsini tek tek incelerken ilk başta dazlak kafalı adam çekti dikkatimi. Bana sinirle bakmaya çalışıyordu ama gözlerinin derinliklerindeki korkuyu tadabiliyordum sanki. Ona tehlikeli ve sinsi bir gülüş gönderdim. Öfke silinip de yerine korku geçtiği zaman üst dudağımı yalamaktan kendimi alamadım.
Gerçekten de korkunun tadını alabiliyordum sanırım.
Dazlak kafanın yanında da dünkü polis vardı. Tek kaşını kaldırmış bir halde beni inceliyordu. Bende tek kaşımı kaldırıp onu incelemekten kendimi alamadım. Kesinlikle yaşlı değildi. Orta yaşlı bile sayılmazdı. En fazla otuz ortalarındaydı. Atletik vücudu vardı. Onun hakkında lavuk diye düşündüğüm için biraz pişman olsamda boş verdim. Karakteristik yüz çizgileri,koyu kahve iri gözleri, kalın kaşları, küçük sayılmayan ama büyük de sayılamayan burnu ve kalın sayılabilecek dudakları. Çenesindeki çukuru da unutmamak lazımdı. Ah, bir de uzun boyunu. Yakışıklıydı. Oldukça. Gözlerini gözlerime hapsettikten sonra onun da en az benim kadar gördüklerinden memnun kaldığını anladım.
Ufak bir baş jestiyle ona teşekkür ettim.
Anladı.
Aynı şekilde karşılık verdi.
Dudaklarımdaki memnun gülüşle polisin yanındaki dayımın adamına döndüm. Hepsinden daha yakışıklıydı. Açık ara farkla. Polisten daha gençti. Yeni otuzuna girmiş olmalıydı. Emin değilim, belki yirmilerinin ortalarında bile olabilirdi. Diğer polis gibi vücuduma bakmıyordu. Sadece ama sadece gözlerimdeydi gözleri. Ne yazık ki ben onu incelemekten kendimi alamadım. Aşırı yakışıklıydı. Koyu renkli iri gözleri ve gür kirpikleriyle ruhumu ve kaderimi görür gibiydi. Kalın kaşları uzun kirpiklerini biraz gölgeler gibiydi ama yine de bakışının derinliğini gizleyemiyordu.Ufak burnu sanırım öpülmek istiyordu, fazlaca düzgündü. Kalın ve canlı dudakları bir kadının dudaklarından kat kat daha cezbediciydi. Onu da öpmek istedim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
LİLİTH
General Fictionİnanışa göre Lilith Adem'in Havva'dan önceki eşidir. Tanrı Adem gibi Lilith'i de toprak ve kilden yaratmıştır. Bu nedenle Lilith kendisini Adem'le eşit olarak görür. Adem'e itaat etmez ve onun altına yatmak istemez. Adem'in baskıları sonucu haksızlı...