t

1.2K 182 9
                                    

Jimin, arkadaşlarına el salladı ve okuldan çıktı.

Halasının yanına hızlıca gitti.

Min Hye de gülümseyip Jimin'in minik elini tuttu. Beraber eve doğru yürümeye başladılar.

Jimin halasına sıkıca tutunurken, merakla soru yöneltti.

"Hala, araban nerede?"

Min Hye cevapladı.

"Bugün seni yürüyerek götürmek istedim. Belki de bir şeyler konuşmalıyız."

Jimin sıkılmışçasına nefes verdi.

Her gün sürekli sıkıştırılıyordu.

Fakat Jimin bu soruları dahi umursamıyor, çikolatanın insan hali olan; şefkatli bakışlarıyla kendi aurasına köle eden o çocuğu düşünüyordu.

Minik ellerini ilk defa deli gibi sıkma gereksinimi duymuştu onu görünce.

Fakat Jimin, minik aklıyla sadece o çocuğu düşünmek istiyordu.

Min Hye, Jimin'in sıkıldığının farkındaydı. Fakat Jimin'in kendisinden bir şey saklaması da onun canını sıkıyordu.

Jimin, agresif bir tavırla mırıldandı.

"Konuşmak istemiyorum hala. Beni zorlamaya kalkarsan, hiç konuşmam. Anlatmaya değer bir şey değil."

Min Hye şaşkınlıkla Jimin'e baktı.

Tanrı aşkına, bu çocuğa ne olmuştu böyle...

red rose street: vminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin