"Jiminnie... Neden bu kadar sessiz ve durgunsun? Okulda bir şey olmadı değil mi?"
Jimin kafasını olumsuz anlamda salladı.
Min Hye çatalıyla tabağa bir kaç kez yavaşça vurdu ve çatalı masaya bıraktı.
Jimin'in siyah saçlarını okşadı ve diretti.
Jimin'in bir şeyler sakladığını hissediyordu.
"Jimin... Tatlı oğlum, bir şeyler saklıyorsun gibime geliyor."
Jimin dudaklarının arasından tatlı bir nefes kaçırdı.
Minnacık ellerinin arasında tuttuğu çatalı masaya bıraktı ve yalan söyledi.
Çok beyaz bir yalandı.
"Sadece canım kiyaz çekti hala."
Jimin'in şirin bir özelliği: kirazı düzgün söyleyemiyordu.
Min Hye gülümsedi.
"Ben sana yarın bir sürü getiririm. Tamam mı?"
Jimin samimiyetsiz bir gülümsemeyle kafasını salladı.
Sandalyenin üstüne çıkıp halasına sıkıca sarıldıktan sonra yere doğru atladı.
Üstünü düzelttikten sonra, "Çok uykum var hala. Uyuyacağım." dedi ve odasına doğru yürümeye başladı.
Fakat o sıra zil çaldı.
Jimin'de kapıya yakın olduğu için kapıya yürüdü.
Çıplak ayaklarıyla kapıya ulaştığında, kapıyı açtı.
Fakat etrafına baksa da kimseyi görememişti.
Sadece yerde; yıkanmış bir kaç tane kiraz ve dikenleri kesilmiş kırmızı bir gül görmüştü.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
red rose street: vmin
Hayran Kurguçikolata çocuk, kırmızı güllerin arasında. cr: bloodontheyon