MULTIMEDIA: CHARLIE PUTH& WIZ KHALIFA: SEE YOU AGAIN
Gece siyah saçlarını toplayıp, güneşe yerini bırakırken Jungkook'un kirpikleri titredi. Bedenine tatlı bir yorgunluk hakim olurken kahverengi küreleri tavanla buluştu. Yavaşça soluna dönüp, süt beyaz tenin sahibini izlemeye başladı. Saçları yastığa yayılmış, yüzü hafifçe şişmişti.
Min Yoongi güzeldi. Minik gözleri, ince dudakları, gevşemiş kaşları ve fındık burnuyla acıtıcı bir güzelliğe sahipti. Ve Jeon Jungkook, onunla olabildiği için Tanrı'ya şükran doluydu.
Dün yaşanan her şeyi en baştan düşünürken, dudaklarının kıvrılmasına engel olamamıştı. Resmi olarak aile olsalar da ruhlarının bir olması daha da önemliydi. Bilirsiniz evlilik kalp ve kafanın birlik olması durumunda harikalaşır. Aksi taktirde kavgalar, zıtlıklar önce bedenleri sonra kalpleri soğutur, bunun akabinde de boşanmalar gelir.
Yıllarca hayal ettiği, geceler boyu Tanrıya yalvardığı her şey son iki haftada gerçekleştiği için mutluydu. Çok beklemiş, çok gözyaşı dökmüştü. Denize karşı oturup bira içerken yakamozlar bile Jungkook'un aşkına şahit olmuştu.
Karnının gurultusuyla düşüncelerinden sıyrılmış ve yataktan diğerini rahatsız etmemeye çalışarak kalkmıştı.
Banyoya ilerleyip ellerini yüzünü yıkarken, dün gece banyo yaptıktan sonra saçlarını kuruturken diğerinin sızlanmaları geldi aklına. 'Yorgunum Jungkook, bir an önce yatağa gitmek istiyorum.' Gözleri kapalı, kendini tamamen Jungkook'un ellerine bırakmış o hali, mükemmeldi.
Yüzündeki sırıtmayı bozmadan, bakımını tamamlayıp, mutfağa adımladı. İlk kahvaltıları olacağı için daha özenli davranıyordu. Yoongi, düzenli beslenen biri değildi, ki bu hazır yiyecekle dolu dolabından zaten anlaşılıyordu. Üniversitede okurken de hamburger ve pizzayla geçirirdi günleri. Bu yüzden bir ara şişko oldum ben diye triplere bile girmişti. Hatırladıklarıyla dudaklarından keyifli bir ıslık dökülürken, yumurtaları çırptı.
Kahve makinesini çalıştırıp, masayı hazırlamaya giriştiğinde mutfağa paytak adımlarıyla Yoongi teşrif etti.
"Günaydın." Bir elini yumruk yapıp gözünü ovuştururken o kadar sevimliydi ki Jungkook elindeki tabağı bırakıp 3 uzun adımda minik adama ulaştı.
"Günaydın canımın içi, iyi uyuyabildin mi?"
Kollarını etrafına sarmış, burnunu beyaz boyun girintisine sokmuştu.
"Evet. Sen çok mu erken kalktın?"
Yoongi'nin elleri de Jungkook'un belini sarmalamıştı.
"Sayılmaz." Kokusunu içine doya doya çekerken mırıldandı.
"Hıhım."
"Yüzünü yıka da sofraya geç. Bende kahveleri koyayım, gelirken telefonumu da getirir misin?"
"Tamam."
İkisi de masada yerlerini aldılar. Jungkook gözleriyle aynı renk kahvesini yudumlarken, beğeni mırıltıları bırakan kocasını izliyordu.
"Bugün bir planımız var mıydı?" Lokmaları arasında sordu Yoongi.
"Aslında yok."
"Fakat senin yapmak istediğin bir şey var?" Gözlerini kahve kürelere dikti Yoongi.
"Hye Sun için alışveriş mi yapsak diyecektim."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Can U Stay? ||| Yoonkook + VMin
FanficBeni unut. Bizi unutma. *Hikaye boyslove kategorisinde, homofobikler için uygun değildir.*