༯ 36. Bölüm ༯

315K 7.8K 1.8K
                                        

Yolculuğun sonlarına doğru Helin de bizim sohbetimize katılmıştı ve morali yerine gelmişti. Otele geldiğimizde sırayla otobüsten indik ve bavullarımızı almaya koyulduk. Ben otobüsten indiğim anda Demir benim bavulumu çoktan bulmuştu bile. Uzattı ve "Akşam seni bulurum," dedikten sonra ortadan kayboldu. Doğukan ve çeteden iki-üç kişi daha...

Otele girdiğimizde lobide toplandık ve Ayhan Hoca'nın oda anahtarlarını dağıtmasını bekledik. Herkes üçer kişi kalıyordu. Ben Helin ve Esma'yla kalacaktım; Burak ise Alperen isimli arkadaşıyla kalacaktı. Üçüncüleri eksikti, Ayhan Hoca da Arda'yı hemen onların odalarına yazdı. Kızlar üçüncü katta, erkeklerse dördüncü katta kalacaklardı. Her ne kadar pek kuralsız bir okul gibi görünsek de Hülya Hoca'nın gözünden hiçbir şey kaçmazdı.

Odalarımıza çıkıp yerleştik. Oda harikaydı. Aslında otel de harikaydı. Hiç bu kadar güzel bir yerde kalacağımızı düşünmemiştik. Odamızda üç yatak vardı ve ortadaki iki kişilikti. Odaya girer girmez Helin bavulunu yere atıp ortadaki iki kişilik yatağın üstüne atlamıştı. O dakikadan itibaren o yatağa geçmek imkânsızdı zaten artık, Helin kapmıştı bile.

Sırayla duş aldık ve pijamalarımızı giydik. Bu akşam dinlenmek için zamanımız vardı. Hocalar saat en geç on birde herkesin kendi odasında olması gerektiğini söylediler ama buradaki hiç kimse onları dinlemeyecekti. Bundan adım gibi emindim. Gece yarısından sonra, yani Hülya Hoca'nın odaları kontrol etmesinin ardından birkaç yer değişikliği olacaktı. Esma Burak'la beraber bizim odadaki çift kişilik yatakta yatacaktı. Helin başta kendisinin yayılmak istediğini söylemişti ama sonradan ikna oldu. Esma ile Burak'ı yalnız bırakmak için bizim de gidecek oda bulmamız gerekiyordu. Helin hemen Pelin'lerin odasında kendine yer buldu fakat ben ortada kalmıştım. Aslında Demir'le uyumak istiyordum ama ortalarda yoktu. Doğukan'la ve çeteden bir diğer çocukla kaldıkları odanın numarasını Helin'den alıp kapılarına gitmiştim ama kapıyı açan olmamıştı. Ses de gelmiyordu. Her nereye gitmişlerse hâlâ otele geri dönmemişlerdi. Ben de pijamalarım ve terliklerimle Arda'ların kaldığı odanın kapısında bulmuştum kendimi. Burak gidince odada Alperen'le beraber iki kişi kalmışlardı.

Kapıyı Alperen açınca selam verdim ve içeri girdim. Arda banyodan gözlüğüyle çıktığında lensini çıkardığını anladım. Durumu anlattığımda Alperen "Fark etmez, istediğin yatağı seçebilirsin," dedi Arda'ya baktım. Omuzlarını silkerek umursamadığını gösterdi, çift kişilik yatağa yattı ve eline kumandayı alıp televizyonun kanallarında gezmeye başladı. Tüm otobüs beni Demir'le öpüşürken görmüştü ve Arda benimle o andan beri konuşmuyordu. Bana neden kızdığını anlayabiliyordum. Demir'in kötü biri olduğunu düşünüyordu ve onunla beraber olmamı istemiyordu. Kısacası onu onaylamıyordu. Haksız olduğunu söyleyemezdim. Bunları düşünebilmesi için binlerce nedeni vardı. Ama asıl kızdığı bu değildi, ben de Demir'den uzak durmak istediğime kendimi inandırmıştım. Üstelik kendime hâkim olamayacağımı bilip Arda'dan yardım istemiştim. Yolculuğun başından beri elinden geleni yapıyordu, bense Demir'den gerçekten vazgeçebileceğimi düşünecek kadar salaktım.

Alperen "Ben olmayan manzara karşısında bira içmek için balkona çıkıyorum," dedi ve dışarı çıkıp balkon kapısını yarısına kadar arkasından çekti. Bizi bir bakıma da olsa konuşabilmemiz için yalnız bıraktı. Arda'nın yanına oturdum. "Özür dilerim," dediğimde televizyona bakmayı kesmedi ve tek bir şey bile söylemedi. Gözlük camlarından tek tek kanalları geçtiğini görebiliyordum.

"Arda, Demir'den uzak duracağım konusunda anlaşmıştık, biliyorum ama yapamadım. Olmadı işte. Sürekli ona doğru çekiliyorum ve bu çekim o kadar güçlü ki tek başıma durduramıyorum. Bu yüzden senden yardım istemiştim. Fakat daha sonra fark ettim ki bunu durdurmak istemiyorum. Onunla olmak istiyorum." Gözlerini bana çevirdi ve oturur pozisyona geçti. "Güneş, bundan emin misin?" diye sordu.

Karanlık LiseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin