Birkaç saniye göz göze bekledikten sonra haffifce gülümsedim.
"Selam"
"Selam" Dedi oda benim gibi tebessüm ederken. Kaykayıma göz ucuyla bakıp ona döndüm.
" Biraz dolanıyordum ve gözüm posta kutuna takıldı."
"Evet. Sabah postacıyla olan tartışmamız sonnucu yaptırmaya karar verdim."
"Pekala." İçeri davet edeceğini düşünüyordum.
Tam kaykayımı elimden indirmiş ayağımla hızlı bir hamle yapacakken, sesi buna engel oldu.
"Aslında bana kasabayı gezdirecek bir rehbere ihtiyacım var."
"Sanırım sana yardımcı olabilirim." Dedim hafif bir tebessümle. İçeriden ceketini ve anahtarlarını alıp yanıma geldi.
"İlk durağımız neresi sayın rehber?" Hafifçe gülümsedim ve kaykayımı hafifçe sürmeye başladım. Yavaş ilerliyordum ve o da yanımdan ilerliyordu.
"Kasabanın kalbini görmek istersin diye düşünmüştüm."
"Yani meydana gidiyoruz?"
"Evet."
***
Ben hızla kaykayımı sürerken o da yanımda hızla koşuyordu. Arkamızdaki adamların sesleri azalmaya başlayınca göz ucuyla arkama baktım. Kaykayaımı durdurdum ve yere yatıp "Kurtulduk." Diye fısıldadım.
"Ah,Tanrım." O da yere benim yanıma yattı.
"Cidden neden bun yaptık?"
"Hey, eğlenmek suç değil!" Ona sahte bir atar yaparken o da kıkırdıyordu.
"Bence o peruk keltoşa ayitti." Dedi elimdeki siyah peruğu göstererek.
"Artık benim." Tabiiki siz neler olduğunu bilmiyorsunuz. Hemen bir özet geçelim.
Ona şehir merkezini ve işine yarayabilece birkaç dükkan gösterdikden sonra işimize eğlence katmak istedim. Tabiiki de lunaparka gitmedik. Çok klişe. Ben onun yerine kasabanın ihtiyarlarının toplandığı ve sadece kendilerinin ilan ettiği o küçük cafeye küçük bir oyun oynamayı düşündüm.
Oradaki morukların kelini gizlemek için peruk takar. Ama o peruk diye adlandırdıkları şey bence kediye çok benziyor. Eminim ki çoğu kişi de öyle düşünüyor ama onlara olan lanet saygılarından dolayı hiçbir halt söyleyemiyorlardı.
---KÜÇÜK(!) OYUN---
Zayn'e sessiz olmasını söyleyip parmak ucunda uyuyan ihtiyralardan oluşan mekana giriş yaptık. Onun da elinde uyuyan bir kedi vardı.Yavaşca ihtiyarın birine yaklaştım ve kafasındaki peruğu yavaşca alıp yerine uyuyan kediyi bıraktım. Zayn'e döndüğümde kediyi yavaşca bırakıp geri çekiliyordu. Birbirimize sırıttık ve kapıya yöneldik. Tam çıkacakken elim yanlışlıkla kapının yanındaki vazoya çarptı. Zaynle göz göze geldiğimizde ona KAÇ! diye bağırıp kapının önüne bıraktığım kaykayımı sürmeye başladım. Umarım o kedilerin ve ihtiyarların sesinde duymuştur. Yanımda koşmaya başladığında duyduğunu anladım. Arkamızdan yükselen genç çocukların seslerine bakılırsa artık haberleri vardı. Zaynin kolunu dürtüp gözümle ara sokaklardan birini gösterdim. Saat büyük ihtimalle sekiz veya dokuzdu. Bu nedenle ara sokaklar normalden daha karanlıkdı. Şimdi ihtiyarların neden uyuduğunu daha iyi anlıyorum. Bunu boş verip ara sokaklardan birine doğru ilerledim. Sonunda izimizi kaybettirebilmiştik.
------
Ama gerçekden çok küçük bir oyundu. Onlar gözlerinde çok büyüttükleri için bizi neredeyse kasabanın dışına kadar kovaladılar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KARŞIMDA DURAMAZSIN
Fanfiction"N-ne diyorsun sen?" Diye sordum en şaşkın sesimle. Şok olmuştum. "Konuşmak kelimesi 'sana eşek şakası yapacağız' anlamına gelmiyor abicim" diye devam ettim titrek sesimle. "Jenifer, biliyorum kabullenmesi zor bir durum ama bu bizim görevimiz. Bunu...