Hastanede geçen günlerin ardından yaşadığım acılar saf ve güzel yüreğimi paramparça etmişti. Geleceğe umutla bakmaya korkar olmuştum. Çevremde ki herkes benim bir suçum olmadığını ve hayatıma devam etmem gerektiğini aşılamaya çalışırken ben o acıları tüm hücrelerime bastıra bastıra canımı yakmaya devam ediyordum.
"Kimse engel olamıyordu buna, nasıl engel olunabilirdi ki ? Nasıl bitebilirdi bu acı ? Son nefesine kadar sürecek bir duyguydu adeta. Öylede kalacaktı."
Her şeyin bununla sınırlı olacağını ve tekrardan kendime geleceğimi düşünürken hayat bana yeni darbesini hazırlamaya başlamıştı bile..
Yeniden okuluma başlamıştım ve yaz tatiline girmeden okul 2 günlük bir gezi düzenleyecekti. Eve geldim ve bunu anneme anlatarak geziye gitmek istediğimi belirttim. Annemde bu gezinin bana çok iyi geleceğini düşünerek geziye göndermeye karar verdi.
Aradan 2-3 gün geçtikten sonra arkadaşlarım ve öğretmenlerimle birlikte okulun orada buluşarak yolculuğa başladık.
Çanakkale'ye 5 saat gibi bir yolculuğun ardından vararak kalacağımız oteli arayıp bulduktan sonra ilk olarak odalarımıza yerleştik.
Yaklaşık 30 öğrenci ve 4 öğretmen otelde yemeklerimizi yedikten sonra hep birlikte dışarı çıkarak Çanakkaleyi gezmeye başladık.
"Şehitliği, Truva atını ve bir çok yeri gezerek güzel fotoğraflar çekip hatıralarımızı bir bir anılarımıza yerleştirmişti" minik yüreklerimiz..
Artık akşamüstü olmuştu ve hava kararmaya başladı. Arkadaşlarım ve öğretmenlerim ile birlikte sahilde bir süre gezip otele gidip dinlenmeyi planlıyorduk ancak ne yazık ki beklenen olmadı.. Ben ve 3 arkadaşım diğer öğrencilerden ayrı şekilde sahilde yürümeye başladık.
Bir süre sohbet ederek yürümeye devam ettik, arkadaşlarım beni motive edip; 'İlker senin bir hatan yok, kendine zarar veriyorsun, yapma!' diyerek ikna etmeye çalıştılar. Evet küçük ama büyük yürekler bunu yapabilirken, Dünya acımasızlığını tüm gerçekliğiyle göstermeye devam edecekti. Sohbet bu şekilde ilerlerken 2 tane adam bizim yanımıza yaklaşarak fotoğrafımızı çekebilir misiniz diye rica ettiler.
Bizde buna tabi ki çekeriz diye karşılık verdik tüm masumluğumuzla. Aslı fotoğrafı ben çekerim diye öne atladı ve telefonu aldı. Bir kaç fotoğraf çektikten sonra adamlar bize teşekkür ettiler.
Adam diyorum ama olacakları bilmeyen bizlerin fikirleriydi bunlar. Nerden bilebilirdik ki başımıza gelecek felaketi."Adam olmak neydi sahi ? Ne kadar adamsınız ? Ne kadar kadınsınız ? Gerçi adamlık cinsiyet meselesi değil şahsiyet meselesidir. Bunun bile farkında olmayan hayatlarla çevrili dört bir yanımız. Hiç sorguladınız mı kendinizi ben ne yapıyorum diye ? Beni diğerlerinden üstün kılan ya da onları üzmek için sebeplerim neler diye ? Ya da kalp kırmanın, insanlara zulm etmenin, onların canını bir bir yakmanın sizde bıraktığı kahpeliği hiç düşündünüz mü ? Kahpelik diyorum ama bu kelimeyi sakın cinsiyet unsurlu bir kelime olarak değerlendirmeyin. Siz beni çok iyi anladınız da ben bir kere daha yüzünüze vurmak istedim."
Ben ve arkadaşlarım fotoğrafı çektikten sonra etrafımıza korku ve endişe ile bakmaya başladık çünkü okul arkadaşlarımız ve öğretmenlerimiz yoktu. Tam ne yapacağımızı düşünürken fotoğraflarını çektiğimiz kişilerden bir tanesi bize seslenerek;
- "İsterseniz biz sizi otelenize götürebiliriz" korkmayın dediler.
Araba hemen şurada gelin gidelim birlikte diyerek bizi bir şekilde kandırmayı başardılar. Ben ve Aslı bu duruma biraz şüpheyle bakarken Pınar ve Mustafa ise hiç şikayetçi olmadan hadi gidelim diye tutturdular. Hal böyle olunca mecburen hep birlikte arabaya giderek yola çıktık. Murat ve Ali ön koltuktaydı biz ise arkada oturuyorduk.
Yolculuk devam ederken Murat aynadan devamlı arkada oturan Aslı'ya bakarken Ali ise aynı şekilde Pınar'ın üzerinde yoğunlaşmıştı. Ben bu durumu farkederken Mustafa ise hiçbir şeyden habersiz şekilde felaketine yolculuk etmeye devam ediyordu.
Bir süre sonra ıssız bir yolda ilerlerken aniden bir Bağ evi tarzı bi yerin önünde arabayı durdurdular. Biz ne olduğunu şaşkın bir suratla Murat'a sorduk. Murat ise ufak bir işlerinin olduğunu ve arabadan inmemiz gerektiğini söyledi.
Bu durumun altında bir şeyler olduğunu düşünerek ufak yaşımızla sesimizi yükseltip bizi geri götürmelerini istedik! Ardından Mustafa ve ben zorla tokat atılarak arabadan indirildik. Ali bizi içeri götürürken Murat ise Aslı ve Pınar'ı susturmaya çalışıp ağızlarını bağladı. Korkuyla onlara baktık ama yardım edemedik.
Bir süre sonra Ali'de yanlarına gidip arkadaşlarımızı kucaklarına alarak eve getirdiler. Biz hiçbir şey yapamıyorduk onlar ise karşımızda o pis ellere maruz kalıyorlardı..
Karşımız da öylece durup zorla o minik bedenlerine tecavüz ettiler. Hem tecavüz hem de bizi saatlerce dövdüler. Her fırsatta tokatları, yumrukları, tekmeleri yedik. Canım tekmeye, yumruğa değilde; arkadaşlarıma yanıyordu!
Evet şimdi hepiniz 'kahpe' sözümü çok iyi şekilde hatırlayacak.
Şimdi sorun kendinize;
"Küçücük bir bedeni cinsel obje olarak görüp zorla tecavüz eden bu kişilere insan denilebilir mi ? Aldığı her nefes onlara hak mıdır ? Nasıl bu kadar düşebilirsiniz, nasıl bu kadar iğrençleşebilirsiniz ? İşte şimdi etrafınıza ve kendinize iyi bakın. Ben nasıl bir insanım ? Ben gerçekten iyi bir insan mıyım ? Çevrenizde bir çok bu tür vakalarla karşılaşıyorsunuz eminim ki. Siz bunu durdurmak için ne yaptınız ? İki üç gün belalar okuyup sonra sustunuz değil mi ? Evet bende öyle düşünmüştüm. Siz huzurla uyurken bir yerlerde zulmün, tecavüzün, ölümün olduğunu unutmayın. Bu hayatı siz güzelleştireceksiniz, kötü insanlar değil.."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cehennemine Sarılan Adam
Mystery / ThrillerYaşarken ölmekte var bu hayatta, her şeyi unutun bunu unutmayın; sevgi geçer, hastalık geçer, kin geçer, öfke geçer, aşk geçer ama ruh bedenden ayrıldığında ne yaparsan yap onun yarası geçmez. Yaşarken kıymetini bilmeli insan, sevdiklerinizi öldürme...