Louis gözlerini telefonunun melodisiyle açtı. Çalışma masasının üzerinde uyuyakalmıştı. Zar zor doğruldu. Saate baktı, henüz akşam sekiz olmuştu. Gece uyumakta zorlanacağı kesindi. Öğlen ve akşam arasında uyumaktan nefret ediyordu.
Hala çalmakta olan telefonunu eline aldı. Kayıtlı olmayan bir numara arıyordu. Ama Louis avukattı, bu gayet normaldi. "Savunma avukatı Louis Tomlinson, buyrun?" diyerek açtı telefonu.
"Şey, ben Harry." Louis bu sesi duymayı beklemiyordu. "Merhaba Harry, bir sorun mu var?" Ona numarasını verdiğini hatırlıyordu ama Harry'nin kendisini arayacağını hiç düşünmemişti.
"Yalnız kalmak istemiyorum." dedi Harry. Sesi her zamankinden daha farklı geliyordu. Louis ayağa kalktı. "İyi misin sen?" diye sordu. Harry birkaç saniye duraksadı. Louis sabırla onun konuşmasını bekledi. "Yanıma gelir misin Louis?"
Evet, Louis bunu da beklemiyordu. Harry sözlerine "Ev hapsinde olduğum için kimsenin eve girmesine izin vermiyorlar ama sen benim avukatımsın, sen gelebilirsin." diye devam etti. "Akşam akşam seni rahatsız etmekten hiç memnun değilim ama gerçekten yalnız kalmak istemiyorum."
Louis çoktan eşyalarını toparlamaya başlamıştı bile. Telefonu kulağı ve omzu arasına sıkıştırdı. "Elbette gelirim," dedi, "yemek yedin mi?" Ne alaka bilmiyordu, sadece sormak istemişti.
"Hayır." dedi Harry. Louis dosyalarını evrak çantasına sıkıştırdı. "Tamam bekle beni, birazdan orada olurum." dediğinde Harry onunla vedalaşmaya bile gerek duymadan telefonu kapattı. Tipik Harry Styles.
Louis evden rekor sürede ayrıldı. Hava kararmış ve soğumuştu. Çıkarken üzerine bir şey almamıştı, beyaz ince tişörtü ve lacivert eşofman altıyla sokağa fırlamıştı. Şimdi serin rüzgar tenine değdikçe içinden bu aptallığını alkışlıyordu.
Gümüş renkli Ford Taurus'a binmeden önce evinin yakınlarındaki ufak pizza restoranına ve Starbucks'a uğradı. İki farklı yerden aldığı poşetlerle arabasına bindiğinde gerçekten üşümüştü.
Harry, ev hapsi şartıyla serbest bırakılmıştı. Ama asıl evi hala olay yeri inceleme ekibi tarafından gözetim altında olduğu için, eve kimse alınmıyordu. Mike Styles zengindi. Şehrin her yerinde büyük küçük evleri vardı. Birinde kendisi kalıyordu, diğerini de oğluna vermişti.
Louis ev adresini mahkemeye kendi bildirdiği ve bu ev gözetimi işlemlerini kendi hallettiği için, adres sormaya gerek duymadı. Zaten gitmesi gereken yeri biliyordu.
Kırmızı ışıkta durduğu sırada yine telefonu çaldı. Harry olduğunu düşünerek açtı ama arayan bir kadındı. "Selam adaşım!" dedi kız nerdeyse bağırarak. Louis arayanın polis departmanından Louise Vale olduğunu anladı. İkisinin isimleri arasında sadece bir harf fark vardı, bu yüzden birbirlerine adaşım şeklinde hitap ederlerdi.
"Hey, Louise. Bu saatte senin tarafından aranma şerefini neye borçluyum?" diye dalga geçti. Louise onu sürekli arardı, sürekli. "Sesini duymak istemiş olamaz mıyım?" Louis yeşil ışıkla tekrar harekete geçti. "Şuan pek uygun değilim Louise, sonra konuşsak?" Telefondan gülme sesi geldi. "Randevun mu var yoksa? Çapkın seni."
Louis cevap vermedi. Kız bunu umursamadan devam etti. "Bana Harry Styles davasıyla ilgili yeni kanıtları öğrenebilip öğrenemeyeceğimi sormuştun ya, o yüzden aradım. Polisler Harry'nin odasındaki tişörtlerden birinde kan bulmuş. Rebecca'nın kanı."
Louis bir an donup kaldı. "Başka?" diye sordu gergince. Bu Charlie için harika bir kanıttı. Louis için ise bitiş çizgisi gibi bir şeydi. "Bir de Harry'e barut izi testi yaptırılmış. Ama sonuç henüz çıkmamış." Barut izi testi kişinin bir silahla ateş edip etmediğini tespit etmek için yapılırdı. Eğer bu testin sonucu pozitif çıkarsa, Louis Harry'i kurtaramazdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COURT ROOM
Fanfiction18 yaşındaki Harry Styles üvey annesini öldürmekten yargılanmaktadır. Harry'i savunma görevini avukat Louis Tomlinson üstlenir. İşaretler cinayeti Harry'nin işlediğini gösterirken, Harry cinayeti itiraf etmediği gibi inkar da etmez.