Dünyanın en harika insanlarından birine; straightforloueh'e adıyorum.
🌿
Cuma günü, öğle saatlerinde, alışveriş merkezinin otoparkında beklenmedik bir şey oldu.
Harry elindeki poşetleri arabanın bagajına koyduğu sırada polis arabasından çıkan iki polis kendisine doğru geldi. Polislerden genç olanı silahını ona doğrultu.
"Harold Styles?" diye sordu yaşlı polis. Harry bagajın kapağını kapattı. "Evet, benim?" dedi tedirgince. Polis ona kimliğini gösterdi. "Ben Londra Polis Departmanı'ndan kıdemli polis memuru Brian Wills. Buraya savcılık emriyle geldik."
Genç olan da "Bay Styles, cinayete teşvik ve mahkemeyi yanıltma suçlarıyla sizi gözaltına alıyoruz." dedi. "Ellerinizi başınızın arkasında birleştirin."
Harry ellerini havaya kaldırdı, ensesinde birleştirdi. Yaşlı olan polis, Brian Wills basitçe onun üstünü aradı. Sonra ellerini tutup indirdi ve tek hamlede kelepçeyi geçirdi. "Konuşmama hakkına sahipsiniz, söylediğiniz her şey mahkemede aleyhinize delil olarak kullanılabilir."
TUTUKLAMADAN 1 SAAT ÖNCE
"Harry!" dedi Louis mutfaktan salona elinde iki bardakla geçerken. "Daha yeni uyandık. Ders çalışmayı bırak, kendine zarar veriyorsun." Harry ona cevap vermedi. Önündeki kitabı okumaya devam etti.
Louis sabırla "Sana diyorum." diye tekrarladı. Harry başını kaldırıp ona baktı. "Yapamam Louis. Bırakamam. Sınav yarın ve ben hiç hazır değilim."
Harry sonunda fakülteyi bitirmişti. Avukat olmak için önünde tek bir sınav kalmıştı. Bu büyük avukatlık sınavını da geçerse diplomasını alabilecekti. Özetle, tüm geleceği ertesi gün gerçekleşecek olan 3 saatlik sınava bağlıydı. Ve her yıl, bu sınava katılanların yarısı kaybediyordu.
Louis elindeki bardakları masaya bıraktı. Arkasından Harry'e sarıldı. "Hazırsın sevgilim." dedi en sakinleştirici ses tonunu kullanarak. "Sadece gerginsin. Seni anlıyorum ama lütfen, kendini incittiğini görmek istemiyorum. Aylardır çalışıyoruz. Ve ben sana, her şeyimle inanıyorum. Başaracaksın."
Harry'nin gevşemesi gerekirdi ama o daha da gerildi. "Louis, sorun da bu zaten. Güvenini ve inancını sarsmak, seni hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Ayrıca üzerimde çok emeğin var, hepsinin boşa gittiğini görmeni istemiyorum."
"İşler istediğimiz gibi gitmezse, sınavda hak ettiğini alamasan da hayal kırıklığına uğramayacağız. Sen de ben de elimizden geleni yaptık, gerisini sadece kadere bırakacağız. Seni seviyorum Harry. Ve hiçbir şey bunu değiştiremez. Ne o sınav, ne de başka bir şey. Şunu unutma, sana olan aşkım, inancım ve güvenim ben ölsem bile seninle olacak."
Harry ölüm kelimesiyle ürperdiğini hissetti. Başını geriye atarak Louis'nin omzuna koydu, karnında olan kollarına sarıldı. "Sen sahip olduğum her şeysin Louis. Sen olmasan ne halde olurdum bilmiyorum."
Louis gülümsedi, Harry'nin yanağına küçük bir öpücük bıraktı. "Şimdi sana son kez, tekrar amaçlı birkaç soru soracağım. Eğer hepsini doğru cevaplarsan dersi bırakacaksın ve benimle dışarı çıkacaksın. Biri bile yanlış olursa, sabaha kadar sana ders anlatacağım. Anlaştık mı?"
Harry başını sallayarak "Anlaştık." dedi. Louis bir kez daha onu öptükten sonra arkasından çekilerek yanına oturdu. "Kapat kitaplarını Styles, sözlü zamanı." deyince Harry güldü. Önündeki tüm kitapları kapattı. Üzerinde notlar yazılı olan kağıtların tersini çevirdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
COURT ROOM
Fanfiction18 yaşındaki Harry Styles üvey annesini öldürmekten yargılanmaktadır. Harry'i savunma görevini avukat Louis Tomlinson üstlenir. İşaretler cinayeti Harry'nin işlediğini gösterirken, Harry cinayeti itiraf etmediği gibi inkar da etmez.